Kasım
sayımız çıktı

Türk seyyahların gözüyle bir zamanlar Afganistan

Bugün Taliban’ın büyük oranda kontrol ettiği Afganistan, 19. yüzyıl sonu-20. yüzyıl başında Türk yazarlar için sıradışı bir rotaydı. Türkiye’den Afganistan coğrafyasına yapılan ilk seyahatler o dönemde gerçekleşti. Türk okurunun pek bilgi sahibi olmadığı Afganistan üzerine 3 farklı seyahatname yazıldı. Kültürü, mimarisi, dinî ritüelleri, liderleri ve Türkiye’ye olan ilgileriyle 100 yıl önceki Afganistan.

HİNDİSTAN VE SİVAT VE AFGANİSTAN SEYAHATNAMESİ – 1883

Afgan halkı, genellikle Sultan Abdülhamid’e duacıdır

2.Abdülhamid devrinde konsolos olarak Afganistan’a gönderilen Ahmed Hamdi Şirvani’nin 1877’den itibaren izlenimlerini biraraya getiren kitap, bu ülkeyle ilgili Türkiye’de basılan ilk eser. 293 sayfada, gerek iktisadi gerekse siyasi durumla ilgili gözlemler…

Ahmed Hamdi Şirvani’nin (? – 1890) yazdığı Hindistan ve Sivat ve Afganistan Seyahatnamesi (1883), Türkçede Afganistan üzerine basılan ilk eser. 2. Abdülhamid devri din adamlarından Ahmed Hamdi Şirvani, 1877’de Hindistan’ın Peşaver şehrinde şehbender (konsolos) olarak görevlendi­rildi. Görevi sırasında Hindistan, Svat ve Afganistan’da şehirciliği, tarihî eserleri, dinî ritüelleri, örf ve adetleri inceleyen 293 sayfalık bir kitap yazdı. Kitabın sonunda ek olarak bir adet İngilizce, Sanskritçe, Eski Türkçe alfabe levhası ve Hindistan haritası bulunuyordu.

Kitapta Şirvani’nin rotası önce Hindis­tan’dan başlar; oradan kuzeybatıya doğru Pakistan’a ve nihayet Afganistan’a ulaşır. İlk durak Kabil’dir; “Afganistan’ın payitahtı Peşaver’in iki yüz yirmi kilometre garbında (batısında) ve otuz dört derece on dakika arz-ı şimalinde (kuzey enleminde) kain (bulunan) binası yirmi asırdan mütecaviz (yirmi asırdan beri) etraf ve derunu bağ ve bahçelerle müzeyyin (süslü) Kabil şehridir ki derununda (dahilinde) cereyan eden Hotan namında bir nehri dolaşır”.

Kabil’in geçmişten günümüze liderlerin­den bahseden Şirvani, şehirdeki tarımcılığa da değiniyor: “Afganistan’ın Kabil cihetinde bulunan arazide meyve ve kavun karpuz gayet âlâ olur. Meşhur olan üzümleri nihayet derecede latif ve tatlı olur”. Afgan halkının lisanlarından da ayrıntılı bir şekilde bahseden yazar; Gazni, Herat, Kandahar, Badahşan şehirlerini de gezerek buradaki izlenimlerini anlatıyor.

Ahmed Hamdi Şirvani’nin Kandahar’da Afgan halkının Rus, İngiliz ve Osmanlılara dair görüşlerine dair izlenimi ise şöyle: “Rusya’nın daima Afganistan’a gelen sefirleri İngilizlerin kıtal-i sabık hatırlardan (eski savaş hatıralarından) çıkamayacağını ihtar ile Afganların İngilizler hakkında nefretlerini ve kendileri hakkında muhabbetlerini celbe çalışmaktan (kendi taraflarına çekmekten) bir an geri durmuyorlar ise de yine ahali alelumum (genellikle) İslâmiyeyi devlet-i ali­yeye izhar-ı hulus etmekte (dostluk etmekte) oldukları gibi, öteden beri ebben ve cedden (babadan ve sülaleden) Afganistan padişahı bulunan Şir Ali Han’ın hilafeti mukaddiseyi İslâmiyeye ibraz ettiği sadakat ve hulusuna hutbe ve vaazlara bu mülkün asıl sahibi olan halifeyi Müslimin ve emîrü’l-mü’minîn ‘Sul­tan Abdülhamid Han’ efendimiz hazretlerine duacıdır”.

KÜÇÜK SEYAHATLER: AFGANİSTAN – 1903

İlk Türkçe gezi rehberlerinden…

Ahmed İhsan Tokgöz tarafından derlenen 29 sayfalık broşür, Çin- Afganistan-Hindistan-Amerika konulu 4 kitapçıktan oluşan serinin ikincisi. Kabil, Azize, Kandahar ve Herat şehirleri, “Hindistan’ın Anahtarları” olarak bir bölüm başlığı yapılmış.

Gazeteci ve yayıncı Ahmed İhsan Tokgöz (1868 – 1942), 1903’te Küçük Seyahatler başlığıyla kendi matbaasında 4 broşürlük küçük bir seyahatler dizisi yayımlar. Çin’e Seyahat ile başlayan dizi, Afganistan kitabı ile devam eder, Hindistan Seyahatinden: Bombay Şehri ve Amerika Seyahatinden: Şikago Şehri kitapçığıyla son bulur.

Bu serinin ikinci kitabı olan Küçük Seyahatler: Afganistan kitabı 1903’te 29 sayfalık bir broşür olarak yayımlanır. Kitapların üzerinde yazar ismi bulunmaz. Ahmed İhsan Bey’in çeşitli kaynak­lardan derlediği erken tarihli ilk gezi rehberlerin­dendir. Kitabın “Medhal” başlıklı giriş yazısında Afganistan’a ve kitabın içeriğine dair şu ifadeler yer alır: “İngiltere ile Rusya hükümetlerinin Asya kıtasında malik oldukları kıtaatı beraberinden tef­rik eden (ayıran) Afganistan, Fransa daha doğrusu Almanya büyüklüğünde bir kıtadır. Şarktan garbe doğru takriben 690 kilometre arzı, şimalden cenuba doğru 740 kilometre vardır. Afganistan’ın şimal tarafında Hind Dağları hakimdir. Şarkta Sü­leyman Dağları, Hindistan’a hakim durumdadır”.

Kitap şu bölümlerden oluşur: “Afgan Geçitle­ri, Kabil Geçidi, Bulan Geçidi, Afganistan Ahalisi, Hindistan’ın Anahtarları: Kabil, Azize, Kandahar, Herat”.

RESİMLİ AFGAN SEYAHATİ – 1909

‘Kuru kuruya sevenler de bir nebze olsun bilgilensin’

Afgan Devleti’nin işbirliğiyle 1906’da gerçekleşen geziden sonra Mehmet Fazlı Bey’in kaleme aldığı 105 sayfalık kitap, “fakat gariptir ki bugün bu hükümet hakkında hemen hiç kimsede doğru bir fikir, malumat-ı hakikiye yoktur” diyerek, ülkenin iktisadi-siyasi düzenine dair ilk elden bilgiler veriyor.

Eski Türkçe üçüncü ve son Afgan seyahatnamesi, bizzat Afgan Devleti’nin işbirliği ile organize edilen bir heyet gezisi sonucu ortaya çıkmış. Habibullah Han’ın 1901’de Afganistan hükümdarı olmasından sonra devlet kademesinde yer edinen, Şam’da ve İs­tanbul’da eğitim görmüş ve Türk halkına büyük sempati besleyen Muhammed Han Tarzi; Türkiye’den Afganistan’a aydın, bürokrat ve yazarlardan oluşan bir heyetin gelmesi ve deneyimlerini paylaşması için vesile olmuş. Türki­ye’den Afganistan’a giden heyetin aydınlar kadrosunda Mehmet Fazlı, Hü­seyin Hüsnü, Ali Saver, Mehmet Efendi, Ali Fehmi ve Münir İzzet yer almaktadır.

O sırada Mısır’da sürgün bir Jöntürk olan Mehmet Fazlı Bey, Afganistan seyahatini ve burada yaşadığı deneyim­leri 1909’da yayımlanan 105 sayfalık Resimli Afgan Seyahati kitabında anla­tır. Mehmet Fazıl Bey ve arkadaşlarının yolculuğu 2 Ekim 1906’da başlar; yol giderlerini Afgan hükümeti karşılamış­tır. Rusya, Azerbaycan, Türkmenistan ve İran üzerinden Afganistan’a trenle gidi­lir; karayolu ile batıdaki Herat şehrinden ülkeye girilir.

Kitap, Afganistan hükümdarı Habi­bullah Han’ın üniformalı bir fotoğrafı ile başlar. Altına kendisi için “Alem-i İslâm’ın intibahı (uyandırıcısı): Afganis­tan Emiri” notu düşülmüştür. Kitapta ikinci fotoğraf ise Türk heyetinin Afga­nistan’a gelmesini sağlayan Muhammed Han’ındır; fotoğrafın altına kendisinin misafirperverliği ve üretkenliği not düşülmüştür. Bu iki fotoğraftan sonra Mehmet Fazlı Bey’in “İfade-i Meram” önsözüyle başlayan kitap şu bölümler­den oluşur: “Afganistan Seferi, Herat, Mevki-i Coğrafisi, Meşhur Şehirleri, Siyasi Teşkilatlanması, Afganistan’da­ki Unsurlar, Afgan Ordusu ve Huzura Kabul, Bayram Namazı, Derbarm, Çeşn Geceleri”.

Afganistan Emiri Habibullah Han Afgan Mekteb-i Harciyesi’nde askerlerin kıyafetleri.

Mehmet Fazlı Bey, yazdığı kitabın amacını şöyle özetler: “Afganis­tan’ın bu genç ve dinç hükümeti hakkında hemen bütün Cihan-ı İslâmiye’de bir teveccüh, bir muhabbet vardır. Hususuyla Osmanlılar umumiyetle bu diyar ve hükümet için pek büyük bir his takdir, teveccüh ve ihtiram beslerler. Fakat gariptir ki bugün bu hükümet hakkında hemen hiç kimsede doğru bir fikir, malumat-ı hakikiye yoktur… Umarız ki Afganistan kitabımız oralara dair etraflı bilgisi olan ilim adamları ve araştırmacılara şevk ve gayret, hiç bilgisi olmayıp kuru kuruya sevgi ve yakınlık besleyenler için de bir nebze olsun bilgilenme sebebi olur”.

Kabil’deki Afgan sazendeleri, Afganların ordu kıyafetleri de kitap içinde büyük boy olarak ka­liteli bir baskıyla yer alır. Kitabın “Meşhur Şehirleri” bölümünde Kabil, Kandahar, Gazne ve Belh şehirleri konu edinilmiş, Kabil için için “Dar’ül-Sultana-i Kabil” ifadesi kullanılmıştır.

“Mevki-i Coğrafisi” bölü­münde şöyle denmiştir: “Afgan ahalisi ziraate pek gayretlidir. Münbit (bereketli) vadilerde buğday, arpa, mısır, çavdar, darı, nohut, pirinç, şeker kamışı, afyon, pamuk, vesaire zirai olunmak­tadır. Türkistan’da, Herat’ta ve Kandahar’da ipek hasılatı her sene tezayüd etmektedir (çoğalmakta­dır). Meyve yetiştirmek husunda kabiliyetleri de fevkaladedir. Bahçecilik hususunda dahi hayli terakki etmişlerdir”.

Kabil’de millî Afgan sazendeleri Bir Türk Pazarı gravürü.

“Afganistan’daki Unsurlar” bölümünde ülkenin o yıllar itibariyle 7 milyon nüfusu olduğu belirtilerek; “Badağşan, Türkis­tan vilayeti tamamıyla Özbek ve Türkmen ve Taciklerden ibaret olduğundan tahminen 1 milyon kadar Türk vardır. Müslüman ve cümlesi Sünni mezhebindedir” ifadelerine yer alır.

“Afgan Ordusu” bölümünde de askerî unsurları şu şekilde anla­tılmıştır: “Afganistan’da meskun (yerleşik) ahalinin hemen cümlesi cesur ve fevkalade meşakkı seferi­yeye silahşör ve cengaver insanlar olduğundan Afgan ordusunun me­ziyet-i askeriyesi fevkaladedir. Hi­damet-i askerîye (askerî hizmetler) henüz Avrupa Devleti’nde olduğu gibi sınıflara, kadrolara taksim olunmamış ise de, zabit yetiştirme­ye mahsus mektebin küşadından (açılışından) sonra ordunun bu noksanı nazar-ı itibara alınarak re­dif ve müstahfız kadroları derdest teşkil bulunmakta idi”.