Sıkıyönetim, olağan yönetim usûlleri ve yetkileriyle üstesinden gelinemeyecek sorunlarla karşılaşıldığında başvurulan yönetim biçimlerinden birisi. Türkiye’de de siyasal iktidarlar dönem dönem kendilerini sıkıyönetim ilan etmek zorunda hissetmişlerdir.
Anayasa profesörü Zafer Üskül, yeni kitabında 1950- 1970 yılları arasındaki dört dönemin sıkıyönetim bildirilerini masaya yatırıyor. Kitapta, 1955’te 6-7 Eylül olayları üzerine; 1960’ta öğrenci gösterileri üzerine, 1963 yılında Talât Aydemir ve arkadaşlarının darbe girişimi üzerine ve 1970 yılında 15-16 Haziran işçi hareketleri üzerine ilan edilen sıkıyönetimlerin bildirileri değerlendiriliyor.
Her sıkıyönetim birbirinden farklı özellikler gösterse de birçok ortak nokta da var. Bunlardan biri de sıkıyönetim komutanlıklarının, sıkıyönetimin ilan edilme sebepleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan alanlarda da yasaklar getirmesi.
Sözgelimi toplantı yasağı konması hemen tüm sıkıyönetimlerin aldığı kararlardan biri. Ancak bu toplantılar siyasi toplantılarla sınırlı değil. Bu yasağa spor karşılaşmaları, nikah ve vaftiz törenleri, kooperatif toplantıları ve hatta ilkokullardaki müsamereler bile giriyor. En ilginci de sıkıyönetim komutanlarının trafiği düzenleme konusunda engellenemez bir istek duyması. Korna çalmak, hız yapmak, yanlış yere park etmek, kapasite fazlası yolcu almak, yaya kaldırımlarını işgal etmek, otobüse sıraya girmeden binmek bazı dönemlerde sıkıyönetim suçu olarak değerlendirilebiliyor.
Üskül’ün bir araya getirdiği bildiri ve tebliğler, Türkiye’nin yakın tarihinde ordunun siyasetten eğlence hayatına kadar toplumun tüm hücrelerine nasıl nüfuz ve müdahale ettiğini birincil kaynaklarla ortaya koyuyor. Konuya ilgi duyanların kütüphanesinde bulunması gereken bir kitap.