Bu bir soykırım değil. Soykırımdan da beter. Bu bir tarihten-coğrafyadan silme girişimi. Bu sadece bir Teşkilat-ı Mahsusa operasyonu değil, dedelerimizin bizzat veya dolaylı katıldığı bir toplumsal linç hadisesi. Bu bir “onlar da haketti” değil, “onlar hiç yaşamamıştı ki” politikası. Bu bir tehcir değil, bir idam kararı ve infazı. Bu bir kıyım veya “karşılıklı boğazlaşma” değil, bir insanlık suçu.
Lafı dolandırmadan söyleyelim: Ermenileri, Türk-Kürt-Çerkez-Laz elbirliğiyle öldürdük. Mallarına, arazilerine el koyduk. Onların mallarını ve parasını, erken Cumhuriyet döneminin ilk sermayeleri yaptık. Kadınlarına, kızlarına tecavüz ettik. Hayatta kalanları Müslüman olmaya, adlarını değiştirmeye, gizlenmeye mecbur ettik.
Sonrasında, bu günahlarla yaşadık. İçimizdeki irini, sonraki günahsız kuşaklara taşıdık. Kimi zaman “esas onlar bizi kesti” diyerek kendimizi temize çıkarmaya çalıştık; kimi zamansa çeşitli vesilelerle “Biz aslında Ermenileri çok severiz” yaptık.
Yine kimi Ermenilerin haklı nefretini hiç anlamak istemedik; ama kendi anlamsız nefretimizi, küçümseme ve aşağılama hissimizi “afedersiniz” hiç sorgulamadık.
Vicdanımızı bıraktık ama tarih peşimizi bırakmadı. Ayrıca bu bir “sözde soykırım”dı, yani sözde kalmış, Ermenileri tam olarak öldürememiştik; hayatta kalanlar olmuştu! Bu hayatta kalanlar, ninelerinin-dedelerinin hatırasına sahip çıktılar. Buna itirazımız yoktu, ne de olsa hadiselerin üzerinden yıllar geçmişti. Ama kimileri, atalarının topraklarına, mallarına da sahip çıkmak istedi; zira borçlar hukukunda zaman aşımı pek çalışmıyordu. Para konusu açılınca “tamamen duygusal” bir ruh haline girdiğimiz için, bu noktada “hop” dedik. Zaten Ermeni diasporasının yıllardır “soykırım” tabiri üzerinde ısrar etmesinin politik olmaktan çok, bu anlamda hukuki bir sonuç doğuracağını idrak ettik (Bu bakımdan bugün resmî veya gayriresmî özür dilemeler ne kadar sembolikse, “soykırım deyip dememe” eksenindeki tartışma o kadar maddidir).
Katliamların 100. yılı, artık neredeyse tamamen politik bir mesele haline gelen “Ermeni soykırımı”nı, tarihî ve insani boyutuyla tekrar ele almak için bir fırsat yaratıyor. Devletler ve hükümetler ne derse desin, acıları kullanarak siyaset yapan çevreler ne tutum alırsa alsın, bu meselenin kamuoyu vicdanında hakiki bir rahatlama yaratması yolunda atılacak önemli bir adım var: Ailesi öldürülenlerin torunlarıyla, cinayetlere karışan ve Ermeni mallarına el koyan ailelerin, aşiretlerin torunlarının biraraya gelmesi.