Kasım
sayımız çıktı

11. yüzyılın şaheseri

İran’ın en güzel şehri isfahan, 17. yüzyıl Safevi döneminden kalan eşsiz Nakş-ı Cihan meydanı ve çevresindeki mimari eserlerle bilinir. Tarihi antik çağlara uzanan şehir, 11. yüzyılda Selçuklu hanedanının kurucusu Tuğrul Bey tarafından Büyük Selçuklu devletinin başkenti yapıldı. Sultan Alpaslan’ın oğlu Melikşah döneminde Isfahan, Safevi öncesi ilk altın çağını yaşıyordu.

Bu çağa damgasını vuran insan, kuşkusuz Selçuklu devletinin veziri Nizam ül-Mülk’tü. Asıl adı Ebu Ali Hasan olan vezir, 1018’de Horasan’da doğmuş, 1064’ten öldürüldüğü 1092’ye kadar Sultan Melikşah adına imparatorluk boyutlarına ulaşan Selçuklu devletini yönetmişti. Antik çağların Pers devletlerinden gelen birikim ve geleneği, Türkmen akıncıların diri güçleriyle kurdukları Selçuklu devletine uyarladı. Siyasetname eseri, İslâm devletlerinin “hükümet el kitabı” oldu.

Nizam ül-Mülk, 1086-1087 yıllarında, Isfahan’ın devasa Mescid-i Cuma’sının güney kanadına içinde bir mihrab da bulunan büyük bir kubbe inşa ettirdi. 15 m genişlikte ve 30 m yükseklikte olan bu kubbenin kasnağındaki kitabelerde vezirin ve Sultan Melikşah’ın isimleri hâlâ okunuyor. Bugüne kalan değişik bölümleri ile Iran’daki en önemli Selçuklu eseri olan bu caminin mimari katmanlarının tarihi, 8. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanıyor.Hemen yanındaki çarşı ile de dikkat çeken bu güzel mimari eser, 2012’de UNESCO Dünya Mirası listesine alınmış.