Kâğıthane, bugünkü resmî ilçe sınırlarını da aşan tarihi, coğrafi özellikleri ve sosyal nitelikleriyle, bir çağlar yelpazesine tanıklık etmiş. Öyle ki buradaki ilk yapılaşmaların tarihi, İs-tanbul’un bir şehir olarak kuruluşundan dahi önceye gidiyor. Kâğıthane’nin uzun ve zengin geçmişi, belediyenin basın danışmanı olarak çalışan Hüseyin Irmak’ın seneler süren titiz çalışmasıyla artık okuyucunun erişim alanında. Kâğıthane vadisinde, geçmişi en eski çağlara uzanan yerleşimlerin izini süren Irmak, arşivlerde Kâğıthane’yle ilgili bilinmeyenleri ve yayımlanmamış görsel malzemeyi İlk Çağdan Günümüze Kâğıthane başlıklı kapsamlı çalışmasında bir araya getiriyor.
Bir ‘Kâğıthane Hikayesi’nin peşinde 20 yıl
‘Bir semt hafızası ve vicdanı oluştu’
Kâğıthane’nin zengin tarihinin derlenmesi, ancak derin bir tarih duyarlılığının ve yıllar gerektiren bir sabrın ürünü olabilirdi. Hüseyin Irmak’ın İlkçağdan Günümüze Kâğıthane isimli çalışması, işte böylesi bir kaynak. Irmak, kaynaklardan edindiği bilgileri arazide test ediyor ve Kâğıthane tarihine bilimsel bir hassasiyetle sadık kalabilmek için üzerinde durulmadık konu bırakmıyor. Elbette bu kapsamlı çalışmanın ortaya çıkmasında, 2018 sonu itibariyle semt tarihiyle ilgili 33 kitap basmış olan Kâğıthane Belediyesi’nin kritik rolünü de unutmamak gerekiyor…
Elbette arşivde çalışanlar ve benzer konuları kaleme alanlar var ama siz bizzat alanda gidip yerinde inceliyorsunuz tarihi… Neden bu yöntemi seçtiniz?
Aslında zor bir soru. Mesela diyorsunuz ya “insana o duyguyu geçiriyor” diye, o duygu aslında ba-na da geçti. Ben tarih eğitimi almış bir insan değilim. Sadece işini iyi yapmaya çalışan, sorumluluk duygusu olan bir insanım. Sadece mesleğim olan basın danışmanlığını yapsam, kimse bana bu işleri niye yapmadığımı sormazdı.
Beni asıl olarak bu işe iten etken, ilkokul çocuklarıydı. İlkokul çocukları bize geliyordu, o sıralar bilgisayar da yaygınlaşmamış. Kâğıthane’yi bilen bilir. O dönemde “varoş” olarak anılıyor, genelinde de işçi aileleri oturuyordu. Bu ilkokul çocuklarının öğretmenleri, ilçe tarihiyle ilgili ödev veriyordu; ancak bu çocuklar bir kütüphaneye, bir kitaplığa gidemez, çünkü babaları gün içinde çalışıyor ve annelerin de en az yarım gününü bu işe harcaması gerekecek ki bu da masraf demek. Peki ne yapıyorlar? Haliyle ilçe belediyesine geliyorlar. İlçe belediyesine geldiklerinde, bizim elimizde Kâğıthane tarihiyle ilgili yalnızca bir sayfa – tekrar söylüyorum tek bir sayfa- vardı. Bu aileler zaten bize gelirken sıkılıyorlar, utanıyorlar… İlk olarak, bazı kütüphanelerden konuyla ilgili kaynakları bulup fotokopi çekmek ve onları çocuklara vermek gibi bir formül buldum. Diğer yandan liseliler, üniversiteliler de gelmeye başladı; onlara bir sayfalık metin yetmiyor tabii. Biz işe böyle başladık. Bu ihtiyaçtan yola çıkarak. Sonra da adım adım yolda öğrendik. Çalışmaya başlayınca müzayedeleri farkettik. Bunu üzerine sahafları gezmeye başladım. Bu arada belediye arazisindeki eski eserlerin bugünkü durumunu tespit için dolaşmaya başladım. Giderek araziyi tanıyınca, müzayedelerde, sahaflarda topladığın kaynaklarla ilgili bir seçicilik beliriyor. Bu arada makaleler okumaya başladık; eski dönemlerde Kâğıthane üzerine yazmış olan uzmanların makaleleri. Bunlardaki önemli tespitler kadar, hataları da görmeye başlıyorsun. Beni biraz da bu yanlışlar tetikledi. Bu sefer doğrusunu yazmam gerektiğini düşündüm. Ben aslında sıradan bir toplumsal tarih okuruyum. Bu halkın demagojiden çektiği kadar hiçbir şeyden çekmediğini düşünürüm ve bu sebeple bari doğru olan ortada olsun dedim. Biz yolda öğrendik. Bizim avantajımız sorumluluk duygusuydu ve basiretti.
ÇAĞLARA MEYDAN OKUYAN KÂĞITHANE
Antik Yunan mitolojisine göre İstanbul Halicinin sonlanıp Alibey ve Kâğıthane derelerinin çatal yaptığı tepede bir yerleşim bölgesi vardı ve Byzantion’u Kuran Byzas’ı, annesi Keroessa burada doğurmuştu. Bulunan arkeolojik malzemeler de, Kâğıthane vadisinde geçmişi yüzyıllar ötesine dayanan bir yerleşimin söz konusu olduğunu kanıtlıyor. Lollia Salvia’nın mezartaşı (MÖ. 2. Yüzyıl, İstanbul Arkeoloji Müzesi Hariç Bölümü) (A), “Cenaze Şölenini’ni tasvir eden bir mezartaşı (MÖ 1. – 2. Yüzyıl – İstanbul Arkeoloji Müzesi Haliç Bölümü) (B) Simistras (Semystra) tapınağı bölgesinden çıkan madalyon büstlerden. Zeus’tan hamile olan İO (İstanbul Arkeoloji Müzesi, Silah-Tarağa Bölümü) (C)
Zaten bu süreçte belediyeyle ilgili de ciddi bir arşiv oluştu, değil mi?
Kesinlikle, bugün belediyenin artık bir “yazılı hafızası” var! Müzayedeciler benim ısrarla takip ettiğimi gördükçe, güven duydular. Bu sefer onlar bana çeşitli kaynakları hediye etmeye başladılar. Misal, müzayedede benim alanımla ilgili malzemeler ortaya çıkıyordu bazen. Oradaki birisi onu satın almak üzere bayrak kaldırsa, ben onunla yarışamam, öyel bir bütçem yok. Böyle durumlarda ben bayrak kaldırınca, onlar bayrak kaldırmaz oldu; hatta müzayedelerde beni göstererek “orada olması daha doğru” diyorlardı. Müthiş bir olay! Böylece neredeyse her noktayla ilgili malzeme top-adık. Ayrıca yaşadığın günün de bir gün tarih olacağını bileceksin. Biz diyelim 100 yıl öncesini topluyoruz ama, 100 yıl sonra toplayacaklara da yardımcı olmamız lazım.
Aslında burada bizim rolümüz daha ziyade boşlukları tamamlamak oldu. Yapbozdan oluşan bir tablo düşünün. 500 parçalık bir yapboz var önünüzde. Ben ilk önce 20 parçayla başladım, sonra 50 parçaya geçtim ve böyle gide gide parçaları toparladım. O zaman da ortaya çıkana bakıyorsun ve diyorsun ki, bari hepsini toparlayayım. Bizde süreç böyle yaşandı; ilkokul çocuklarının yardım istemesiyle, bizim sorumluluk göstermemiz ve basiretle tarihimizi takip etmemiz. Örneğin, Kâğıthane’nin 15 yıllık dönemdeki belediye başkanı Fazlı Kılıç, bu projeye gönülden inandı ve arka çıktı. İnisiyatifini ortaya koyarak aksamaları engelledi ve beni çok destekledi. Şimdi yeni belediye başkanı da destekliyor ve inanıyor bu işe. Bu kadar elverişli koşullar biraraya geldiğinde bunu yapmazsan artık ayıp olur. Bizim yaptığımız kısaca Kâğıthane’nin bir hikayesi olduğunu göstermekti. Aslında bir hikayenin peşine düştük biz; bütün yaptığımız bu.
MASLAK SU TERAZİSİ: DÜN VE BUGÜN
Solda cendere hamidiye sularını boğaz ve yıldız taraflarına yönlendiren Maslak Su Terazisi’nin 20. yüzyıl başındaki görünümü. Günümüzde Kâğıthane ilçe sınırları içinde kalmaktadır (Bilinmeyen fotoğrafçı). Sağda Maslak su terazisinin dış görünümü, 27 Nisan 2017.