Kuzey Afrika’nın en kritik noktasında bulunan Tunus, 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ile onun en büyük rakibi Habsburg İmparatorluğu arasında amansız bir güç mücadelesine sahne oluyordu. Bu büyük kapışmanın izleri bugün Tunus’ta hâlâ görülebiliyor.
Tunus sahilleri ve kıyılardaki La Goulette (Halkulvad), Hammamet, Cerbe gibi kaleler Malta ve Sicilya’ya yakın konumları nedeniyle Akdenizde harekat icra edecek donanmalar için üs bölgeleri olarak önem taşıyorlardı.
Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı donanması 1534 yılında Tunus’u ele geçirdi ve İspanya’ya hizmet eden yerel yönetici Mula Hasan’ı uzaklaştırdı. Barbaros’un Tunus’u alması ve burada bir üs teşkil etmesi Habsburg İmparatorluğu için büyük bir tehdit oluşturuyordu. İmparator V. Charles (Carlos) büyük bir donanma ile Tunus’u geri almak üzere saldırdı. 74 kadırga, 300 yelkenli ve 30,000 askerin katıldığı Habsburg seferinin maliyeti 1,000,000 düka altınını buluyordu ve bu maliyet Amerika’dan gelen İnka altınları ile karşılanıyordu.
1535’de V. Charles komutasındaki donanma La Goulette limanında Osmanlı donanmasını büyük bir yenilgiye uğrattı. Tunus şehrinde 30,000 kişi katledildi, Barbaros Hayrettin Paşa birkaç bin denizcisi ile Cezayir’e çekildi. V. Charles, zaferini Roma’da büyük bir zafer töreni düzenleyerek kutladı. Üç yıl sonraki Preveze’deki Türk zaferine kadar, İspanya Akdeniz’de bir adım öne çıkmıştı.
1560 yılında Tunus’daki Cerbe adası bir başka Türk zaferine sahne olacaktı. Piyale Paşa ve Turgut Reis komutasındaki Osmanlı donanması burada üslenen İspanyol donanmasını ani bir baskınla çok ağır bir yenilgiye uğrattı. Kılıç Ali Paşa ve Sinan Paşa komutasındaki Osmanlı donanması ve ordusu 1574 senesinde Tunus’u bütün limanları ve kaleleriyle ele geçirdi. Bundan sonra Akdeniz’deki Osmanlı hakimiyeti büyük ölçüde yerleşmiş oldu.
16. yüzyılın bu büyük mücadelelerinin izleri bugün Tunus’ta hala görülebiliyor. La Goulette’teki kale, Mahdia’daki Burj El Kebir kalesi, Cerbe’deki Türkler Camisi veya Hammamet kalesi Akdeniz’in bu son emperyal çağının sessiz tanıkları olarak bize o zamanları ve insanları hatırlatıyorlar.