Bundan 50 yıl önce İstanbul’un ünlü bir misafiri vardı: İngiltere’yi sarsan seks skandalının kahramanlarından Mandy Rice-Davies. Sahneye çıkmak için gelip dört günde sınırdışı edilen Mandy bu kısa ziyaretiyle bile ortalığı yıkıp geçmişti.
İngiltere 1963 yılında Savunma Bakanı John Profumo’nun adının karıştığı seks skandalıyla çalkalanıyor, olay Türkiye’de de yakından izleniyordu. Basın olaya geniş yer ayırırken Akşam ve Hürriyet gazeteleri arasında büyük bir rekabet vardı. Bu gazeteler olayın siyasi yönüyle olduğu kadar magazin yönüyle de ilgiliydi.
Haziranda İngiliz News Of The World gazetesi, savunma bakanıyla ilişkisi olan telekız Christine Keeler’i konuşturmayı başarmış ve bir yazı dizisine başlamıştı. Keeler’in ifşaatlarının yayın haklarını satın alan Akşam gazetesi, 28 Haziran 1963’te başladığı yazı dizisini şu sözlerle duyuruyordu:
“Christine Keeler adlı güzel manken yasak maceralarını, İngiliz sosyetesindeki rezaletleri, havuzlu alemleri, kamçılama ve diğer sadizm meclislerini bizzat yazmıştır”.
Akşam’ın bu hamlesinden sonra Hürriyet’teki haberlerde skandalın ikinci kadın kahramanı, 19 yaşındaki Mandy Rice-Davies’in ön plana çıktığını görüyoruz. Bu haberler ilgi çekmiş olmalı ki, Hürriyet 10 Ocak 1964’te “Profumo Skandalı’nın iki numaralı kiralık kızı” diye söz ettiği Mandy’nin ifşaatlarını aktaran bir yazı dizisine başlar. “Ben Bir Kiralık Kızım” adlı dizinin duyurusunda “Mandy, İngiliz aktörler, ataşeler, yüksek sosyete mensuplarıyla münasebetlerini açıklayacak. Bunları utanarak anlatacak ama kendini temize çıkarmaya çalışmayacak” denilir. 15 gün süren ve bol bol müstehcen hikaye içeren yazı dizisinin bazı başlıkları şöyledir: “Partideki herkes çırılçıplaktı, bazısının vücudu çürük içindeydi”, “Şanlı vekilimiz dayak yiyince büyük bir cinsi haz duyuyordu”, “Zalim emlak kralı Peter bana hayatın tadını adamakıllı tattırdı”, “Savunma bakanının gözdesi kırbaçlı partilerdi…”
Yazı dizisinin bitmesinin ardından, genç kadının Türkiye’de ünlendiğini fark eden bir gece kulübü sahibi Mandy ile anlaşma imzalar. Mandy, İstanbul’a gelecek ve gazetelerin deyimiyle, şehvet uyandırıcı şarkılar söyleyecektir.
2 Mart’ta Türkiye’ye gelen Mandy’yi havaalanında o kadar büyük bir kalabalık karşılar ki, genç kadının basın toplantısındaki ilk sözleri “Hiçbir yerde böyle karşılanmadım” olur. Gazetelere bakılırsa Mandy ayağının tozuyla “Türk erkekleri son derece yakışıklı ve çapkın şeyler” de demiştir.
“Şarkıları buram buram seks kokuyor”
Geldiğinin ertesi günü Hilton Oteli’nden çıkıp Beyoğlu’nda dolaşmak ister ancak peşine büyük bir erkek kalabalığı takıldığı ve trafik aksadığı için geri dönmek zorunda kalır. Otele döndüğünde gazetecilere “Bu kadar çok erkeğin gündüz vakti sokaklarda olduğu başka bir yer görmedim” diyecektir.
İlk gösterinin olduğu 4 Mart 1964‘te Milliyet’e ve Tercüman’a konuşur. Milliyet’teki “Şarkıları buram buram seks kokuyor” başlıklı söyleşide Mandy “Bana bir erkek gösterebilir misiniz ki kulağına fısıldanır gibi aşk ve seks kokan şarkılar söylendiği halde buz gibi otursun” der. Söyleşiyi yapan Orhan Türel, Mandy’nin hayatını “hoş ve boş” olarak tanımlar ve “Tanıştığı ve zevk dünyasına beraberce yuvarlandığı erkekler onun hayatında mühim rol oynamıyor” yorumunu yapar.
Tercüman’ın başlığı ise “İngiliz süt kuzusu Mandy’ye baron sevgilisi limonata içirdi”dir. Söyleşiyi, ileride bir müzik adamı olarak ün yapacak genç muhabir Sezen Cumhur Önal yapmıştır. Yazının başında “Mandy’nin elbisesinin açık yakasından görünen yuvarlak göğüsleri”nden söz eden Önal, “Erkeğin zengininden, lordundan, baronundan çok iyi anlar bu Mandy. Başka bir kabiliyeti yoktur. Yemek pişiremez, bir evi çekip çeviremez” diyerek olaya bambaşka bir açıdan yaklaşır. Muhtemelen Mandy’nin sevgilisini de çok kıskanmıştır: “Baronmuş diyorlar. Ne baronu? Hem baron dediğin neyle meşgul olur? Söyleyelim, hiçbir şeyle. Sadece zengin, mirasyedi, işsiz güçsüz, tipsiz bir adam… Ama kolunda yarı yaşında bir afet var”.
Cumhuriyet yazarı Doğan Nadi, Baron Pierre Cervello’ya hakareti bir adım ileri götürür: “(Türkiye’den başka) her yerde Mandy gibilerin ne olduğunu bilirler. Onun gibi güzel, onun gibi kiralık binlerce kız olduğunu da bilirler. Yine her yerde Mandy ve benzerlerinin alt tarafı bir çek defteri meselesi olduğunu da bilirler. Böyle birisi için kimse hava meydanına koşup tayyarenin etrafını sarmaz. Olsa olsa yanındaki Fransız baronuna telefon açıp fiyat sorarlar”.
Aile kavgaları arttı
Peki bu yazarlar baronu çok güzel bir kadınla birlikte olduğu için mi kıskanmaktadır? Bu da bir sebep olabilir tabii ama Mandy’nin sahneye çıktığının ertesi günü Milliyet’in haberinde kullanılan ve en azından baronun tipsiz olmadığını gösteren şu ifadeler de kıskançlık yaratmış olabilir: “1.90 boyunda pek alımlı ve yakışıklı baron, Mandy’nin programı sırasında izleyici kadınlar tarafından göz hapsine alındı.”
Mandy’nin programı bekleneceği üzere çok büyük ilgi görmektedir. Hürriyet, “Sülün endamlı genç kız” diye söz ettiği Mandy’nin durumdan memnun olduğunu yazarken, Tercüman’ın haberinde “Dişiliğini teşhir eden Mandy’yi seyretmek isteyen erkekler yüzünden aile kavgaları arttı” denilmektedir.
Durumdan memnun olmayanlar yalnızca Mandy hayranı kocalarını kıskanan kadınlar değildir. Cumhuriyet yazarı İlhan Selçuk’un 5 Mart’taki yazısı şöyle başlar:
“Gel Mandy, gel… Bize gel.
O süzüm süzüm yürüyüşünle gel. Sapsarı saçların, kedi gözlerin, tavşan dudakların, balık vücudun, kalkık burnun, burnuna yetişmek için çabalayan göğüslerinle gel..
Ne Kıbrıs davası, ne Londra Konferansı, Ne BM toplantısı… Sir’lerden öğrendiklerinle, Lord’lardan, politikacılardan çarptıklarınla gel…
Gel, kızlarımız sana hayran; gel, erkeklerimiz cama tırman, gel…”
7 Mart’ta halk ozanı Aşık İhsani, Hilton Oteli’nin önünde bir protesto gösterisi yapar. Eylemin amacını “100 liralık ilaç tahsisi için akla gelmedik güçlüklerin çıkarıldığı bir ülkeye gecesine 10 bin lira verip bir kiralık kız getirmeyi protesto etmek” diye açıklayan Aşık İhsani, yeni bestelediği şu türküyü de söyler: “Mandy ne yapıyorsun düşün bir / Yüzünü sıvadı alnındaki kir / Fahişelik, riya güzellik midir / Haydi oradan Profumo saçması”.
Türk Kadınlar Birliği de, “aile bağları üzerinde tahrifat yapıyor” gerekçesiyle Mandy’yi “istenmeyen kadın” ilan edip sınırdışı edilmesi çağrısında bulunur. Bir açıklama da meseleyi her nedense üzerine vazife edinen İktisadi Araştırmalar Enstitüsü’nden gelir: “Skandal tarihine kiralık kız olarak geçen kötü şöhretlerin Türkiye’de çalıştırılması turizme zarar verecektir”.
Mandy, Ankara’da bir gazinoyla anlaşınca işler iyice karışır. Akşam gazetesi kulislerde “Kiralık kız buraya gelse bizim hükümette de skandal çıkar mı?” diye konuşulduğunu yazar.
Ama muhtemelen çok şenlikli geçecek böyle bir dönem yaşanmaz çünkü Mandy’nin Ankara’ya girişi yasaklanır. Hürriyet’in haberinde “Şarkı söylerken erkekleri heyecana getirdiği söylenen Mandy, Ankara’ya sokulmayacak. Bunun için yasal mazeret aranmaya başlandı” denilmektedir. İki gün sonra Emniyet Genel Müdürü buldukları mazereti şöyle açıklar: “İsmi geçen kadının, halkın ahlakını bozucu hareketleri yüzünden Ankara’ya sokulması mahzurlu görülmüştür.”
Bunun üzerine Mandy ile anlaşan Ankaralı gazinocu “İstanbulluların ahlakı bozulmuyor da Ankaralılarınki niye bozulsun?” diye sorar. Bu soru gazetelerde de dillendirilmeye başlayınca işin kökten çözülmesine ve Mandy’nin sınırdışı edilmesine karar verilir. Bu kez “Müstehcen şarkılarıyla halkın ahlakını bozarak Pasaport Kanunu’na muhalefet ettiği” gerekçe gösterilir.
Bu kararın ardından bir basın toplantısı yapan Mandy “Halbuki namusumla para kazanıyordum. Çok üzgünüm” der. Tercüman, bunu anlattığı haberinde bile “Mandy’nin yüzünde biriken boncuk boncuk ter onu daha da şehvet uyandırıcı yapıyordu” gibi ifadeler kullanır.
Tercümancılar belli ki epey tahrik olmuştur ama sınırdışı haberini verirken en acımasız dili de onlar kullanır: “Kiralık kız olarak geldi, sabıkalı kız olarak gidiyor. Avrupa’da ayıp resimler çektirip göğsünün kalçasının ölçüsünü aldıran Mandy Türkiye’de boyunun ölçüsünü almıştır”. Haberi yazan Sezen Cumhur Önal, kafayı yine Mandy’nin sevgilisine takmıştır: “Adam baronum diyor ama Mandy’nin menajerliğini yaparak sırtından para kazanıyor. Bu sözde milyarder nişanlı dün de Mandy’nin kazandığı paraları dövize çevirmek için Merkez Bankası’na gitmiştir. Milyarder olduğu söylenen birinin Mandy’nin üç kuruş parasını almak için karınca gibi koşturması hayret uyandırmıştır”.
Mandy’nin gidişine en çok Hürriyet’in üzüldüğü anlaşılıyor. Gazetenin birinci sayfasında kullanılan ve genç kadının havaalanında üzgün göründüğü fotoğrafın yanında şunlar yazmaktadır: “Kiralık kızın gidişi herkesi derinden üzdü. Havaalanında izdiham yaratan vatandaşlar da, kendisine refakat eden polisler de ‘Çok yazık, hiç de ahlaksız birine benzemiyor. Madem kovacaklardı neden çalışma izni verdiler’ diyorlardı. Mandy uçağına binmeden önce iki kaşar peynirli tost yedi. Kendisini İstanbul’a angaje eden gazino sahibi de Mandy’ye bir Türk bayrağı hediye etti.”
Ada’yı sallayan Profumo Skandalı Başbakanı devirdi, seçimi kaybettirdi
Savunma Bakanının adının karıştığı fuhuş skandalı, işin içinde Sovyet askeri ataşesinin de olduğunun anlaşılmasıyla büyüdü ve Muhafazakârları iktidardan düşürecek süreç başladı.
İngiltere 1963 yılında 20. yüzyıldaki en büyük skandallarından biriyle, Profumo Skandalı’yla sarsıldı. İddialara göre 48 yaşındaki Muhafazakar Partili Savunma Bakanı John Profumo, iki yıldır 21 yaşındaki model ve telekız Christine Keeler’le ilişki yaşıyordu. Bakan Profumo, mart ayında Avam Kamarası’nda bir konuşma yaparak iddiaları yalanladı.
Olay başlangıçta bakanın özel hayatıyla ilgili gibiydi. Ancak Keeler’in aynı zamanda Londra’da görevli Sovyet askeri ataşesi Yevgeny Ivanov’la birlikte olduğunun anlaşılması işin seyrini değiştirdi. Soğuk Savaşın tüm şiddetiyle sürdüğü dönemde ordunun başındaki bakanın “düşman” askeri ataşe ile bir bağlantısı olup olmadığı ve Christine Keeler’in bakandan ele geçirdiği bilgileri Sovyet tarafına iletip iletmediği soruları gündeme geldi. Mart ayında Keeler’le ilişkisini yalanlayan Profumo, haziran ayında başbakan Harold Macmillan’a yazdığı mektupta suçlamaları kabul etti ve istifasını verdi. Profumo mektubunda “Söylediklerimin doğru olmadığını, sizi ve Avam Kamarası’nı yanlış yönlendirdiğimi kabul etmekten büyük bir pişmanlık duyuyorum” yazmıştı. Siyasi hayatı bu olayla biten ama casusluk suçlamasından aklanan John Profumo, ömrünün geri kalanını yardım faaliyetlerinde çalışarak geçirdi ve 2006’da 91 yaşında ölene kadar konuyla ilgili hiç konuşmadı.
Olayda adı geçen dördüncü kişiyse, Keeler’i zengin ve nüfuz sahibi erkeklerle tanıştırdığı söylenen Dr. Stephen Ward’dı. İddialara gore Ward, hem Keeler ve arkadaşlarını erkeklerle tanıştırıyor hem de çılgın partileri organize ediyordu. Fuhuş organizasyonunun başında olduğu iddiasıyla 1963’ün haziranda tutuklanan Dr. Stephen Ward mahkemenin kendisini suçlu bulacağını anlayınca ağustos ayında intihar etti.,
Skandal, ekim ayında başbakan Harold Macmillan’ın da istifasına ve iktidardaki muhafazakarların bir yıl sonraki seçimlerde hezimete uğramasına yol açtı.
Sovyet ataşe Ivanov ülkesine döndükten sonra “Sovyetler Birliği’ni küçük düşürme” iddiasıyla askeri mahkemede yargılandı. Mahkeme, Ivanov’un Keeler’le yakınlaşmasının sebebinin İngiliz hükümetiyle ilişki kurmak olduğuna hükmederek beraat kararı verdi.
Olaydan sonra dünya çapında ün kazanan Christine Keeler ise bugün 72 yaşında ve İngiltere’de yaşıyor.