Bundan 80 yıl önce Sovyetler Birliği’nde başlatılan büyük siyasi- etnik tasfiye sırasında, yaklaşık 1 milyon kişi öldürüldü, milyonlarca Rus toplama kamplarına gönderildi. 1938’e varıldığında, 1917 Devrimi sırasındaki Bolşevik merkez komitesinden neredeyse sadece Stalin sağ kalmıştı. “Büyük Terör” adını alan temizlik hareketiyle, yeni egemenlerin bürokratik rejimi ülkeye hakim oldu.
Ağustos 1936 ila Mart 1938 arasında Stalin’in eski muhaliflerini, hasımlarını ve gözden düşmüş veya kazaya uğramış parti- devlet yöneticilerini tasfiye ettiği üç mahkemeye Moskova Mahkemeleri adı verildi. Kızıl Ordu mensupları için ayrıca kapalı bir mahkeme daha vardı. Bu göstermelik siyasi mahkemelerin yanısıra, bölgelerde ve özellikle sınır boylarında etnik temelde bir dizi yargılama da yapılmıştı. Bir bütün olarak “Büyük Terör” adını alan bu temizlik hareketi Rusya’nın köklü bir dönüşüm geçirmesinin bir göstergesiydi.
Moskova Mahkemeleri, 1930’lu yıllarda yeniden şekillenen rejimin tabiatı ve yeni egemen seçkinlerin toplumsal mücadelesinin kaçınılmaz bir sonucu olarak belirmiştir. Parti ve devlet bürokrasisinde 1920’li yılların ortalarından itibaren başlayan dönüşüm, çalkantılı ve baskıcı bir toplumsal modernleşmeyle atbaşı giderek on yıl sonra yeni bir rejimin kurulmasına varmıştır.
Tasfiyeler sonucunda başta siyaseten bir kıymet-i harbiyesi kalmayan 1917 Ekim Devrimi’nin hayattaki Bolşevik Partisi önder kadroları olmak üzere, Kızıl Ordu’nun önde gelen kadroları idamlar dahil çeşitli cezalara çarpılarak SSCB’nin yönetici elitinde radikal bir değişikliğe yol açıldı; böylelikle Stalin’in mutlak egemenliğinde, varoluşlarını devrime değil “yeni rejim”e ve elbette onun şefine borçlu olan yönetici kesimin iktidarı perçinlendi.
Gelişmelerin en simgesel belirtisi, 1917 Ekim’indeki merkez komitesinden Stalin dışında kimsenin neredeyse sağ kalmamış olmasıydı. Daha kesin bir ifadeyle, Lenin dönemindeki Politbüro’dan sadece Stalin, Kalinin ve Molotov sağ kalacaktı. Artık “1937 Kuşağı” denen ve varlıklarını Stalin’e borçlu olan Hruşçov (Kruşçev), Beria, Malenkov, Jdanov, Brejnev gibi isimler sahnedeydi.
Moskova Mahkemeleri aslında hiçbir gücü olmayan siyaseten birçok kez Stalin’e teslim olmuş, pişmanlıklarını dile getirmiş “eski Bolşevikler” veya yine herhangi bir siyasal gücü olmayan (dünyanın birkaç ülkesinde küçük çevreler hariç), kendisine vize verilmediği için Türkiye’den Fransa’ya oradan Norveç’e ve son olarak da Meksika’ya gitmek zorunda kalan Troçki ve yandaşlarına karşı gibi gösterilmişse de, bütün bu temizlikler parti- devlet aygıtının tepeden tırnağa yenilenmesi için uydurulmuştu.
Eskilerin mahkûm edilmeleri yetmezdi; Stalin yeni bir tarih yazmak için onların itibarlarını da yok etmeliydi.
Stalin’in yönetiminde Moskova Mahkemeleri, 1919’da “Dünya Devriminin merkezi” olarak kurulmuş olan Komünist Enternasyonal’in de köklü dönüşümler geçirdiği bir evrede gerçekleşti. Almanya’da Hitler’in iktidara yürüyüşünü, Hitler’e karşı sosyal demokratlarla işbirliğini reddederek kolaylaştıran Stalin yönetimi; Fransa’da ise sosyal demokrasinin yanı sıra kimi burjuva partilerini de müttefik edinmiş, İspanyol Devrimi’nde ise benzer bir politikayla Barcelona komününü boğazlayarak yoluna devam etmişti. 1935’te yapılan Komintern (Komünist Enternasyonal) kongresi fiilen son kongre (1943’te fesih edildi) olarak tescil edildi ve SSCB’nin dünya politikasında kesin bir ters dönüş yapıldı.
Büyük Terör’ün temeli
SSCB’de cebri kolektifleştirmenin ürünü olan kıtlık, nüfusun yarısını oluşturan 70 milyon insanı vurmuştu. Kıtlıktan ve hastalıktan 1930-33 arasında 4,6 ila 8,5 milyon insan öldüğü tahmin ediliyor. Bütün engellemelere rağmen milyonlarca insan kıtlık bölgelerinden kaçarak kentlere yığıldı. Moskova’nın nüfusu 1928’den 1933’e 2 milyondan 3,4 milyona çıktı. 1926-30 arası kentlerin nüfusu 30 milyona kadar yükseldi. Birinci beş yıllık plan çerçevesinde büyüme oranı yüzde 44’tü ve bu oran neredeyse 1897-1926 arasındaki toplam büyüme kadardı. Ücretli emek gücü 10 milyondan 22 milyona yükseldi. Sonuçta, iş disiplininin zorla dayatıldığı, milliyetçiliğin coşkulu şekilde yükseldiği, kariyerizmin ödüllendirildiği ve yeni bir bürokratik konformizmin belirginleştiği kentler, kitlesel biçimde kırsallaştı.
Moshe Lewin’in ironik biçimde işaret ettiği gibi, bu büyük karmaşıklık içinde toplum, sınıfsal ilişkiler yok olduğu için değil, tüm sınıflar “şekilsiz ve kaynaşma içinde” bulunduğu için, neredeyse meşhur “sınıfsız toplum” haline geldi.
Hızlı sanayileşme yeni kadrolara ihtiyaç duydu ve bunlar ortalama yedi yıllık bir eğitimle devlet kadrolarında yer alırken “eski”leri gölgede bırakmaya başladılar. Bunların siyasal eğitimi de üstünkörüydü; ikinci elden veya tahrif edilmiş metinlerden öğreniyorlardı. Parti tarihi 1927’den itibaren çarpıtılmaya başlanmış; Marx’ın Paris Komünü derslerinden çıkardığı sosyalist işleyişin (demokrasi) temel özellikleri çiğnenmişti.
Maddi teşviklerle bu yeni elit beslendi ve toplumsal hiyerarşide yeni bir yer edindi. En üstte Nomenklatura yer alıyordu. 1939 başında Nomenklatura’da yer alan 32,899 kişinin 15,485’i, 1937-38’de atanmıştı.
Cebri kolektivizasyon ve hızlandırılmış sanayileşme ancak şiddet yoluyla sürdürülebilirdi. Buna uygun olarak yönetici aygıtta bir patlama yaşandı. Moshe Lewin tarafından analiz edilen arşivlere göre, 1928- 1939 arasındaki 10 yıllık zaman diliminde yönetici personel sayısı 1 milyon 450 binden 7,5 milyona, beyaz yakalı işçi sayısı ise 3,9 milyondan 13 milyon 800 bine yükseldi. Böylece bürokrasi, kendi çıkarları olan, gerçek ve belirgin bir toplumsal güç haline geldi.
Temizliğin ayak sesleri
1933’den 1935’e kadar partiye yeni üye kabul edilmediği gibi 340 bin üyenin elendiği bir temizlik yapılmıştı. Bu dönemde, sonradan Büyük Terör’ün bütün aksaklıkları sırtına yüklenecek olan Yejov en üst kademelere doğru tırmanmaya başladı.
1934’teki parti kongresinde (Muzafferler Kongresi) Buharin, Kamanev, Zinoviev, Rikov, Tomski, Piyatakov ve diğer eski Bolşeviklerin, Stalin’e övgüler düzerek hatalarını kabul etmelerine izin verilmişti. Bütün zamanların ve bütün halkların en büyük şefi oydu.
Aralık 1934’te Leningrad örgütü başkanı Kirov’un bir cinayete kurban gitmesi üzerine Stalin durumdan vazife çıkaracak ve kimi yazarlara göre Almanya’daki “Uzun Bıçaklar Gecesi”ne benzer bir hareket başlayacaktır. Birkaç ay önce gizli polis teşkilatı GPU, yeniden yapılandırılarak NKVD adını almıştı.
1934 kongresinde seçilen 139 merkez komite üyesinden 102’si kurşuna dizildi, 5’i intihar etti. Delegelerin yüzde 54,6’sı hapse atıldı. 1934 parti kongresinin 1966 delegesinden 1108’i tutuklandı, 848’i kurşuna dizildi.
Gerçek nedenler
Mahkemelerde avukat, kanıt vs. gerekmiyordu. İşkenceyle veya itirafları karşılığında serbest bırakılacakları vaatleri ile sanıklar verdikleri ifadelerle kendilerini ve birbirlerini suçlamış oluyordu ve bu da idam edilmeleri için yeterli bulunuyordu!
Başta Ekim Devrimi’nde önemli rolleri olan eski Bolşeviklere yönelik düzmece, göstermelik davalar, siyasal yöneticilerin önemli oranda tasfiyesi, orduda neredeyse bütün tecrübeli içsavaş yaşamış kadroların temizlenmesi kentlerde çok farklı nedenlerle geniş tutuklamalar, kolektifleştirmeden kalma bir hesaplaşma sevdasıyla “Kulak”lara yönelik operasyon, etnik-ulusal temizlikler bir anda üs üste binercesine patlak vermiş gibi gösterildi. Stalin’in doğrudan denetimi ve yönetimi altındaki Büyük Terör’ün göstermelik değil de gerçek nedenleri hakkında ne söylenirse söylensin, sonuçta parti-devletin büyük bir tasfiye hareketi ile yenilendiği gerçektir.
Parti içinde temizlik devam ederken, Ağustos 1936’da (daha sonra 1. Moskova Mahkemesi olarak anılacak olan) Zinovyev ve Kamenev’in dahil olduğu bir grubun yargılanmasıyla parti içi terör zembereğinden boşalmaya başladı. Savcı 1920’de Bolşeviklere katılan eski Menşevik Vişinski’ydi. Stalin, “Troçkist-Zinovyeci Merkez” adında bir davanın üretilmesinde ısrar etti. 1932’de sözde böyle bir blok kurulmuştu. Ağustos ayında beş gün içinde bitirilen davaların ardından Zinoviev, Kamanev ve 14 sanık idam edildiler.
Ağustos 1936’daki ilk duruşmada rejimin en tehlikeli düşmanı olarak “Troçkizm” gösterilmiş, Kasım ayına doğru hedef genişlemiş ve ulusal ekonomideki “sabotajcılar” ve “halk düşmanları” kategorisi de eklenmiştir.
Büyük Terör’ün zirvesi olan 1937’de Stalin, halkı da kadrolara karşı çıkmaya ve onları ihbar etmeye davet etmiştir. Zaten birkaç yıldır NKVD her okulda her devlet dairesinde ve her fabrikada kendisine muhbirlik yapanlardan oluşan devasa bir ağ kurmuştu (Ek gelir sağlamak için tamir işleriyle uğraşan bir işçi, 1935’te fazla para istediği için komşuları tarafından “bodrumda Troçki’yi saklıyor” diye ihbar edildi ve bir çalışma kampında üç yıl cezaya çarptırıldı. Asılsızlığı bilinse de kaynağı kurutmamak için ihbarlar değerlendirilmeliydi! Aslolan ihbar mekanizmasının iyi işlemesiydi.)
Yejov, İçişleri Halk Komiseri oldu. Aralık ayında “Paralel Anti-Sovyet Merkez” diyerek, Radek, Piyatakov gibi “eskiler”in üzerine gidildi. Ocak 1937’te yine birkaç gün içinde yargılama ve infazlar yapıldı.
Kızıl Ordu’da tasfiye
Mayıs 1937’de, sekiz üst düzey Sovyet generali vatana ihanet, casusluk ve askerî darbeyle hükümeti devirme suçlamasıyla tutuklandı ve iki hafta sonra yapılan kapalı bir duruşmanın ardından idam edildiler. Stalin’in ordu içinde başlattığı bu tasfiyeler 35 bin kişiye kadar ulaştı.
Savunma Halk Komiseri yardımcısı ve bir efsane olan Mareşal Tuhaçevskiy, Troçkistler, sağ muhalefet ve Alman gizli servisiyle birlikte komplo hazırlamakla itham edilerek tutuklandı. İşkenceyle sorgulandı, kan revan içinde Stalin’in önüne çıkarıldı. Bu ordudaki temizliğin tepedeki görünümüydü. Savunma Halk Komiseri Voroşilov, 1937-38 yıllarında ordudan 40 bin kişinin tasfiye edildiğini belirtti (bunların dörtte biri zamanla görevlerine döndüler).
Kızıl Ordu’daki temizlik sırasında yüksek komuta kademesindeki 767 subaydan 412’si kurşuna dizildi, 29’u hapishane öldü, 3’ü intihar eti ve 59’u zindanlarda çürüdü. 1941 yazında yarbay ya da albay rütbesindeki subayların %75’i ve siyasi komiserlerin %70’i bir yıldan kısa bir süredir görevdeydi… 1940’daki Finlandiya savaşı, Kızıl Ordu’nun savaşa hazır olmadığını gösterecekti
‘Gizli blok’
Mart 1937’de Stalin, “Zinovyevci-Troçkist blok Alman gizli polisinin bir casusluk ve sabotajcı-terörist acentasına dönüşmüş” dedi ve bu örgütün SSCB’yi yıkmak isteyen Fransa ve İngiltere tarafından desteklenen Finlandiya, Baltık ülkeleri, Polonya, Romanya, Türkiye ve Japonya gibi ülkelerle de ittifak içinde olduklarını ifade etti. Aynı toplantıda Yejov, “Japon-Alman-Troçkist ajanların yıkıcı, sabotajcı ve casusluk faaliyetlerinden çıkarılacak dersler” adıyla bir sunum yaptı. Temizlik NKVD’nin bölüm şefleri ve yardımcılarının tutuklanmasıyla başladı. Sonradan verilecek resmî rakam, 7298 NKVD mensubunun tasfiye edildiğiydi. Önce temizliği derinleştirecek kadroları terfi ettirmek gerekiyordu. NKVD memurlarının maaşları yükseltildi. Ortalama işçi ücreti 250 ruble iken NKVD’lilerinki 3500’e çıktı.
2 Temmuz 1937’de Politbüro’nun idama kadar karar verme yetkisi tanıdığı üç kişilik heyetler için kotalar tespit edildi ve bölgelere gönderildi. Kotalar, idam edilecekler ve kamplara gönderilecekler olmak üzere iki kategoriden oluşuyordu. Belirlenen kotalar becerikli yerel NKVD yöneticileri tarafından rahatlıkla aşılabiliyordu. Yani suçlular isim isim değil, “sayı ile” belirlendiler hemen ardından 00447 sayılı karar uyarınca “hainler”in eşlerinin de 5-8 yıl kamplara kapatılmaları kabul edildi. Çocuklar da devlete kaldı. Bu süreçte 18 bin eş ve 25 bin çocuk kayboldu.
Sonuçta kabaca şöyle bir tablo ortaya çıktı:
Kuzeydoğu’daki ünlü Kolima kampında 1934’te 350 bin kişi varken 1941’de bu rakam 3 milyona çıkmıştı!
Yıl | Tutuklanan kişi sayısı | Çalışma kaplarına gönderilenler |
1937 | 820.881 | |
1938 | 96.3679 | 539.923 |
1938 | 1.317.195 | 600.724 |
Etnik tasfiyeler
Ocak 1938’den itibaren terörün ağırlık merkezi etnik operasyonlara yöneldi. 1937’deki “Kulak” operasyonları artık geride kalmıştı. Etnik operasyon için kota sistemi uygulanmadı. Bu operasyonlarda 350 bin kişi tezgahtan geçti, bunların 247.000’ine ölüm, 88.000’ine çalışma kampı ya da hapis cezası verildi.
1937’de Alman asıllı yurttaşlar da dahil olmak üzere Almanya ile herhangi bir şekilde bağlantısı olanlar tutuklanıyordu. 65 bin kişiden 55 bini mahkûm oldu, 4 bini idam edildi! Aralarında birçok siyasi mültecinin de bulunduğu sürgün Polonyalıların sayısı, esas olarak Ukrayna ve Beyaz Rusya sınırında olmak üzere 1,5 milyondu. 170 bin Koreli sürgün edildi. Komintern içinde de bir temizlik yürütüldü; SSCB’de bulunan yabancı komünist partilerin önemli bir kısmı yok edildi.
Terör zıvanadan çıkıyor
1938 Mart ayında ise 3. Moskova Mahkemesi olarak anılan ve Buharin, Piyatakov gibi Lenin’in vasiyetnamesinde (partiye mektup) partinin en parlak gençleri olarak belirtilen “eski Bolşevik”ler tekrar hedefe alındı. İspanya İçsavaşı’nda “Troçkist” avına çıkan generaller, casuslar, Stalin’in Madrid elçisi eski Troçkist Antonov-Ovseenko da (ihtilalde Kışlık Sarayı ele geçirmişti) temizlenenler arasındaydı.
Ağustos 1938’de Gürcistan parti lideri Beria, içişleri birinci yardımcılığına ve kısa bir süre sonra NKVD başkanlığına getirildi; böylelikle Yejov’un kuyusu kazılmaya başlandı.
Kasım 1938’de temizlik durduruldu. Stalin, temizlik ameliyesinin kendisine elbette karşı değildi. Ancak ortaya çıkan huzursuzlukları da bir aşırılık diye nitelendirdi ve bunların sorumlusu olarak NKVD ve Yejov’u gösterdi. Yejov önce içişleri halk komiserliğinden istifa ettirildi, ardından 10 Nisan 1939’da tutuklandı. Odasında yapılan aramada bol içki şişesinin yanısıra, Kamanev, Zinoviev ve diğer önde gelen isimlerin idam edildiği kurşunlar, üzerinde adları yazılı bir kağıda sarılı olarak bulundu. Haziran 1939’da, uzun yıllar boyunca Almanya, Polonya, İngiltere ve Japonya’ya casusluk yapmakla suçlandı. Savcı, avukat ve tanık olmadan yargılandı. Kendi talimatıyla yapılan bir NKVD infaz yerinde kurşuna dizildi. İktidardayken somut deliller yerine sözde itiraflar peşindeydi; kendisi yargılanırken itirafa gerek bile yoktu.
İHANETE UĞRAYAN DEVRİM
Troçki’nin önce ailesi sonra kendisi öldürüldü
Troçki’nin yakın uzak akrabaları da 1936-38 temizliğinde NKVD tarafından öldürüldü: Erkek kardeşi Aleksandr, kız kardeşi Olga, ilk karısı Aleksandra Sokolovskaya, Rusya’da kalan oğlu Sergey ve intihar etmiş olan kızı Zinaida’nın her iki kocası. Troçki’nin diğer oğlu Lev Sedov da Paris’te bir klinikte 1938’de öldü.
Moskova Mahkemeleri başlarken Norveç’te sürgün olan Troçki, eşi Natalya ile birlikte, devlet başkanı Cardenas’dan alınan bir vizeyle 1937 başında Meksika’ya vardı. Mahkemelerin suçlamalarına karşı zamanın ünlü pedagog ve filozofu profesör John Dewey başkanlığında Moskova Mahkemelerini soruşturma komisyonu oluşturuldu.
Troçki kendisine yöneltilen suçlamaları maddi ve siyasi olarak çürüttü. Kısa bir süre önce bitirdiği Sovyetler Birliği üzerine çalışmasının (İhanete Uğrayan Devrim) bir devamı olarak Stalin’in Cinayetleri başlıklı kitabında hem bu komisyona verdiği ifadeleri derledi hem de Mahkemelerin Rusya’nın siyasal ve toplumsal tarihindeki yerini değerlendirdi. Bugün arşivler açıldıktan sonra bu komisyona verilen ifadelerle arşiv belgelerini karşılaştırmak ibret verici.
Herkesin bunca insanın “itirafları” karşısında şaşkınlığına dair şöyle diyordu: “Söz konusu ‘itiraf’ kâbuslarını açıklamanın tek yolu, bu sanıkların inançlarından geçmiş yıllar boyunca pek çok kez döndüklerini bir an için bile gözden kaçırmamak olacaktır”.
Mahkemedeki bütün iddiaları kılı kırk yararak incelerken, ağırlığı Rusya’daki toplumsal ve siyasal dönüşüme vermişti. Kitabın son bölüm başlığı “Sonun Başlangıcı”ydı.
STALİN TERÖRÜ VE TÜRKİYE
Ali Cevdet idam edildi, Nâzım ucuz atlattı
Türkiye Komünist Partisi (TKP) Dış Bürosu, 1933’te çıkarılan 10. yıl affıyla parti yöneticilerinin özgürlüklerine kavuşmasının ardından, 1934 içinde genişletilmiş toplantılar yaptı ve bu toplantılarda bir “Kara Liste” de oluşturuldu; bu listede Nâzım Hikmet’in de aralarında bulunduğu “Troçkist-polisçi muhalefet” de yer aldı. Nâzım Hikmet’in Moskova Mahkemeleri sırasında Türkiye’de olması, muhtemel bir felâkete uğramasını engellemiştir. Türkiye Komünist Partisi’nin KUTV’daki (Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi) temsilcisi Ali Cevdet, Türkiye’de 1925 TKP davasında gıyabında mahkûm oldu, Berlin’de Tıp tahsili sırasında “Berlin Türk Talebe Cemiyeti” başkanlığı yaptı; 1926’dan itibaren TKP Dış Büro üyesi olarak Moskova’da yaşadı. 1929-1930 yıllarında Türkiye’de gizli siyasal faaliyet yürütüp yakalanmayan tek MK üyesi olarak Moskova’ya döndü. 8 Ekim 1937’de tutuklandı ve 19 Şubat 1938’de idama mahkûm edilerek hemen kurşuna dizildi. Yirmi yıl sonra itibarı iade edildi. Adı bulunan listenin altında Stalin, Molotov ve Kaganoviç’in imzaları bulunuyor. Listeyi hazırlayan NKVD görevlisi ise Aralık 1938’de tutuklanıp Ocak 1940’da kurşuna dizildi. İtibarı da iade edilmedi.