Çin’deki Yungang ve Longmen mağaralarında yer alan yaklaşık 1500 yıllık dev Buda heykelleri, bilim ve sanatın ancak farklı yerlerden gelen çok yönlü akımların bir arada olması ile geliştiğini gösteriyor. Tan Yao’nun hikayesi…
Bugün Çin Seddi hâlâ Çin’e resmî ziyaretle giden bir devlet adamı veya bir turistin ilk görmek istediği yer özelliğini taşımaktadır. Ancak biraz vakti olan turist Unesco Dünya Mirası listesinde yer alan Dunhuang Mogao ve dev Buda heykellerinin yer aldığı Yungang ve Longmen mağaralarını da görmek ister. Ziyaretçiler devasa Buda heykelleri karşında kendi insanlıklarını daha iyi anlar ve bu heykellere hayran kalır. Heykellerin insan üstündeki etkisi o kadar müthiştir ki, heykellerin nasıl ve ne gibi sebeplerle yapılmış olduğunu merak etmeye fırsat bulamazlar.
Aslında Yungang ve Longmen mağaraları, Proto-Moğol ve Proto-Türk kabilelerini biraraya getiren Tabğaç (Tuoba) hanedanı (386-534) döneminde yapılmıştı. Çin’e kuzeydoğudan gelip Çin kültürünün birçok yönlerini benimseyen Tabğaçlar (NTV Tarih, Sayı: 34) kendilerine de hanedan adı olarak Kuzey Wei’yi seçmişlerdi.
Devletlerinin kuruluş safhasında Tabğaçlar, birçok Orta Asya hanedanının yaptığı gibi ele geçirdikleri yeni yerlerde bulunan biliminsanı ve sanatkârları kendi başkentlerine getirmişlerdir. Bunların bir kısmı ve hatta göçebe kabileler de zorda kalınca Tabğaç idaresini Cücenlere (Rouran) tercih etmişlerdir. Bunlar arasında Uygurların ve Kanglıların ataları Tegreg kabileleri mensupları olduğu gibi, Hun İmparatorluğu’nda önemli bir konuma (juqu) sahip olan bir ailenin sarayından gelenler de vardı. Eski Hun ünvanını kendilerine soy adı olarak alan bu aile, Gansu’ya hâkim olmuş ve Çince Kuzey Liang adı verilen hanedanlığı kurmuştu. Bu hanedanlık Dr. Emel Esin’in bir makalesinde ele aldığı gibi özellikle kurduğu zengin kütüphane ve sarayında topladığı bilgin ve edebi şahsiyetler ve din adamları ile ünlü idi. Bu bilginler, sanatkârlar ve din adamları özellikle Budizmin gelişmesi için yaptıkları katkılarıyla tarihte iz bırakmışlardır.
Tabğaçlar Gansu’yu ele geçirince (439), bir kısım sanatçı ve bilimciler Tabğaç sarayına katılmışlar, diğer bazıları ise Turfan bölgesine gitmişlerdi. Turfan bölgesine gidenler arasında Kadim Türk kağan ailesi Aşina soyunun da bulunduğu düşünülüyor. Hunlardan gelen bu aile, Gansu’da hükümdarlık yaparken herhangi bir etnik ayırım yapmadan bilim ve sanatı öne çıkarmıştır.
439 yılında Tabğaç başkentine gelenler arasında, o sırada takriben 30 yaşlarında bulunan Tan Yao adında bir rahip de vardı. Daha Gansu’da iken bilimi, ibadet ve meditasyonları ile şöhret bulmuştu. Bu arada Gansu’yu ele geçiren Tabğaç hükümdarı Budizmi yasaklayarak Daoizmi öne çıkarma eğiliminde oldu. İmparatorun oğlu da Budistti ve o, bir ara çerçevede birçok kişiyi ve ellerindeki putları saklamış olmasına rağmen, bu yasaklar 450 yılına kadar devam etti. Tan Yao, takriben 499’e kadar, Budizmin yeniden canlandırılması döneminde olan bağlılığı çerçevesinde imparatorların hizmetinde bulunmuş ve bu dönemde Budizmin devlet denetiminde tutulması için çalışmıştır. Böylece halvet ve devletten bağımsızlığı vurgulayanbu süreçte kendisi baş denetçi konumunda idi. Budizminden farklı bir kuzey Budist geleneğinin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
İşte dev Buda heykelleri de bu birlikteliğin simgesidir. Önce imparatora benzeyen bir Buda bir heykeli yapılmasına kararlaştırıldı. Hatta bu heykele imparatorun vücudundaki benleri anımsatan siyah taşlar da kondu. İmparatorun zamanın Budası olduğu somutlaştıktan sonra, o zamana kadar hüküm sürmüş beş imparatoru anmak için beş katlı bir mabet yapılmasına ve her imparatoru simgelemek için birer Buda heykeli daha yapılmasına karar verildi. Bu heykellere karşı gösterilecek saygısızlık, saraya karşı isyan niteliğini taşıyacaktı.
Zamanla mabet beş katlı olarak değil de başkentin batısında beş ayrı mağara kazılması ve her mağaraya birer Buda heykeli konması şeklinde gelişti. Budist literatürede ağırlık veren Tan Tao devrinde yapılan çeviri çalışmalarında bile, çeşitli kültürlerden gelen farklı görüşlerin birarada yaşayabilmesinin izlerini görmemiz mümkündür. İpek Yolları güzergahı üzerinde bulunan Gansu yöresinde yetişen Tan Yao, bilim ve sanatın ancak farklı yerlerden gelen çok yönlü akımların birarada olması ile geliştiğini anlamış olmalıdır. Bugün dev Buda heykeline hayran kaldığımız Yungang mağaraları, böyle bir süreç sonucu ortaya çıkmıştı.