Kasım
sayımız çıktı

Çaptan düşen dalkavuklar modern zaman efendileri

Bugün ülkemizdeki iktidar yandaşlarına bakınca, bizde ve Batı’daki ahir zaman dalkavuklarına, şakşakçılarına insanın şapka çıkarası geliyor. Geçmiş dönemlerin yandaşları biat etmenin zeka ve espri dolu yöntemlerini geliştirmişler, arkalarında unutulmaz hikayelerle dolu bir literatür bırakmışlar.

Kralların, sultanların yanıbaşında çoğu zaman “kadrolu” çalışan bu zevat, birikimleri, malumatfuruşlukları ve yol-yordam-kelam hâkimiyetleriyle öne çıkardı. Bunların “dal” harfi gibi eğilip bükülmeleri, vücut dili bakımından günümüzde pek bir değişiklik olmadığını gösteriyor. Otoritenin ayak seviyesine kadar olmasa da, karın seviyesine kadar eğilen nice patronlar, hukukçular, gazeteciler gördü bu ülke. Sonra yine görüldü ki bu da yeterli değil.

Yandaş TV kanallarında, gazetelerde boy gösterenlere “yıkama-yağlama tamam da biraz daha yaratıcı olun, aldığınız paranın hakkını verin, beni övmenin dışında siz de ortaya birşeyler koyun” talimatı geldi. Kabataş’lar, suikast masalları, camide içkilerden tutun da; İnönü’nün Atatürk’ü zehirlediği iddiasına kadar uzanan bir dizi senaryo yazıldı. Ama bu dönemin yandaşları hem fikren hem zikren, dalkavuk ecdattan o denli uzaktı ki, yaptıkları işlerle gülünç, zavallı, patetik hallere ve birbirlerine düştüler.

Bunun üzerine otorite, “doğru dürüst” bir fotoşop bile yapmayı beceremeyen yağcı, yalaka, yandaş takımından etkili bir sonuç çıkmayacağına kanaat getirerek, “tetikçi” sınıfının ödenek ve tahsisatını arttırma yoluna gitti. Muhalif sayılanlara karşı başlatılan saldırılarda, medyada hedef gösterme aşamasından direkt tehdite, sonrasında gazete baskınlarına, gazeteci dövmelere, çocuk-genç öldürmelere ve nihayetinde Suruç ve Ankara’daki katliamlara uzanan şiddet dönemine girdik.

Bir zamanların dalkavukları, efendilerinin suyuna giderek, onları pohpohlayarak yumuşatarak, “hepsinin başı vurula” fermanını “tamam üçünü beşini halledin”e çevirebilirlerdi. Şimdilerde ise “yetmez efendim, çatlak sesleri tamamen yokedelim” diyenler var!

Zaman içerisinde sadece dalkavuklar değil, efendiler de değişti. Değişmeyen tek şey, galiba diktatörleşen efendilerin şu motto’su: “Bırak nefret etsinler, yeter ki korksunlar”. Ne kadar korktuğumuz bu ay başı ortaya çıkacak!