Kasım
sayımız çıktı

Millet olduğumuz zamanlar

Yakın Türkiye tarihinin kimi askerî, siyasi ve toplumsal hadiseleri, insanları birleştirdiği kadar bölen-ayıran etkiler de yarattı. Ortak sevinç ve acıda biraraya gi ne de yaşanan felaketlerin bir daha tekrarlanmaması için kalıcı adımlar atabildi. Bir ve beraber durmanın gayri siyasi, insani ve gündelik tarafında ancak kısa bir süre için buluşan Tın tarihimizin öne çıkan, mutluluk ve tasada neredeyse herkesi birleştiren önemli olayları…

KAHROLSUN İSTİBDAD, YAŞASIN HÜRRİYET! 

II. MEŞRUTİYET-23 TEMMUZ 1908 

Meşrutiyet’in ikinci ilanı, Osmanlı toplumunda büyük bir coşkuyla karşılandı. 30 yıllık “istibdat devri”nden sonra 23 Temmuz 1908’de ilan edilen Meşrutiyet, toplumun hemen bütün katmanlarında büyük bir sevinç ve umut yaratmıştı. O kadar ki, bu hadisenin halk arasında kullanılan ve yaygınlaşan adı “Hürriyet’in ilanı” oldu. Ne var ki bu sevinç ve “millet olma” duygusu kısa sürecek; gazetecilerin öldürülmesi, gerici ayaklanmalar, Babıali Baskını ve Balkan Savaşları’na uzanan süreçte, İttihat ve Terakki’nin baskısı giderek artacaktı. 

MİLLETE YÜKSEK MORAL DEVLETE YETİŞMİŞ KADRO 

ÇANAKKALE ZAFERİ-1915 

18 Mart 1915’teki Boğaz zaferinden hemen bir hafta önce, Osmanlı Devleti’nin üzerinde kara bulutlar dolaşıyordu. Balkan felaketinin acısı geçmemiş, büyük savaş patlamış, Kanal ve Sarıkamış’ta yaşanan acı mağlubiyetler herkeste ciddi bir moral bozukluğuna yol açmıştı. Rus gemileri İstanbul Boğazı’nın Karadeniz çıkışını tutuyor, Çanakkale Boğazı’nın hemen önündeki İtilaf donanması İstanbul’u tehdit ediyordu. 18 Mart 1915’te dünyanın en güçlü donanmasının Çanakkale Boğazı’nda çakılması ve beş hafta sonra Gelibolu Yarımadası’na karadan saldıran işgalcilerin başta Mustafa Kemal olmak üzere Türk savunmacılar tarafından püskürtülmesi, hem millete çok büyük bir moral verdi hem de geleceğin lider kadrosunu yarattı. 

BİRLİKTEN KUVVET DOĞDU, İŞGALCİLERİN GÖZÜ KORKTU 

İZMIR’İN İŞGALİ VE SULTANAHMET MİTİNGLERİ-15 MAYIS 1919 

İzmir’de karaya çıkan Yunan askerlerinin Anadolu macerası, 1922’nin 9 Eylül’ünde yine İzmir’de sona erecekti. Yunan kuvvetlerinin şehri kontrol altına aldıktan sonra atıldıkları Anadolu macerası hüsranla sonuçlanacak; Türkler çoğunlukta bulundukları anayurtlarını koruyacaklardı. İzmir’in işgali başta İstanbul olmak üzere tüm yurtta büyük bir infial yaratmış, ünlü Sultanahmet mitinglerinde toplanan olağanüstü kalabalıklar, anayurdu sonuna kadar koruma sözü vermişti. O tarihlerden itibaren “İzmir’e doğru”, herkesin dilindeki slogan oldu. 

MİLLİ MÜCADELE’NİN ÇOKSESLİ KOMUTA MERKEZİ 

TBMM’NİN AÇILMASI- 23 NİSAN 1920 
Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı 36.SAYI_-15.jpg

16 Mart 1920’de İstanbul’a ve Osmanlı Mebusan Meclisi’ne yapılan tecavüz üzerine, Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal tarafından bir seçim çağrısı yapılmıştı (19 Mart 1920). Bunun üzerine Ankara’da olağanüstü bir meclis açıldı ve Büyük Millet Meclisi adını aldı. Bu meclis Milli Mücadeleyi zafere götürecekve yeni Türkiye’yi oluşturacaktı. Kuvvetler birliği ilkesine dayan bu devrimci meclis, hem yasama hem yürütme organıydı ve birkaç ay sonra yargıyı da eline alacaktı. 1. Büyük Millet Meclisi, Türkiye tarihinin en çok sesli, milletin bütün kesimlerini, neredeyse bütün eğilimleri temsil eden meclisi olmuştu. 

GERİ DÖNÜLMEZ BİR DEĞER: CUMHURİYET 

CUMHURİYET’İN İLANI-29 EKİM 1923 

Osmanlıların Tanzimat döneminden beri girdiği modernleşme sürecinde, Türkiye toplumunun önünü açan en önemli gelişme Cumhuriyet’in ilanı oldu. Zira bu gelişme, daha sonra yapılacak olan birçok radikal reformun önkoşulu idi. Her ne kadar hakimiyet-i milliye ilkesi mutlaka cumhuriyet kurulmasını gerektirmiyor ve alınan bu karara katılmayanlar olduysa da, daha sonra bütün bir seçkin sınıfın ve giderek tüm toplumun sıkı sıkıya bağlandığı bir kurum oldu. O kadar ki sonraları kurucu kadronun ve uyguladığı politikaların çok sert eleştirilere uğramasına rağmen, cumhuriyetin kendisi geri dönülemez bir değer olarak yerleşti. 

‘BEYAZ İHTİLAL’ VE BÜYÜK SEVİNÇ DALGASI 

DP’NİN İKTİDARA GELİŞİ-14 MAYIS 1950 

Türkiye, tarihinde ilk kez seçim yoluyla iktidar değiştirdi. Bu nedenle, 14 Mayıs 1950 tarihinde gerçekleşen değişime “Beyaz İhtilal” adı verildi. Savaşın getirdiği fakirlik ve artan toplumsal baskılardan sonra gelen bu değişim, tüm toplum katında büyük bir sevinçle karşılanmıştı. Bu sevinç ortamı, 1950’lerin ilk yarısındaki ekonomik rahatlamayla gelen bir toplumsal refahla daha da pekişecekti. Ancak 1954’ten sonra giderek baskıcı bir rejime dönüşen DP iktidarı, kendisine bel bağlayan çevrelerde büyük hayalkırıklığı yaratacak, 1960’a kadar geçen süre içerisinde ciddi toplumsal ayrışmalar yaşanacaktı. 

YAVRU VATANDA COŞKU, ANAVATANDA BİRLİK 

1. KIBRIS HAREKATI -20 TEMMUZ 1974 

15 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ta meydana gelen Sampson Darbesi, bir süredir adada Türkler üzerinde kurulan baskıları had safhaya getirdi. “Barış Harekatı” adı verilen büyük operasyon, 20 Temmuz 1974 sabahı Türk ordusunun sabah 06.00’da Kıbrıs’a asker indirmesi ve çıkarmayla başlamıştı. Türk askerinin fiziki varlığı Kıbrıs toplumunda büyük sevinç yaratmış, aynı şekilde tüm Türkiye’de politika üstü bir birlik ortamı meydana gelmişti. Bu hadiseyle Yunanistan’da 1967’den beri devam eden askerî rejim ve Kıbrıs’taki cunta son bulmuş; ancak harekat ve sonrasındaki gelişmeler, Türkiye ve Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin yalnızlaşmasını getirmişti.

BAŞ TACI EDİLDİLER KALPLERE GÖMÜLDÜLER 

ZEKİ MÜREN – BARIŞ MANÇO-KEMAL SUNAL- 1980’LER 

Türkiye’nin yakın tarihine damgasına vuran sanatçıların ölümü, tüm toplumda ortak bir üzüntü, kalıcı bir hafıza yaratmıştı. Şarkılarıyla, oyunculuklarıyla, yetenekleriyle tüm ülkenin sevdiği sanatçıların zamansız ölümleri, her kesimde derin üzüntüye yolaçmış; onbinlerin katıldığı cenaze törenleri ulusal bir yas havasında gerçekleşmişti. Zeki Müren, Barış Manço, Kemal Sunal gibi büyük isimlerin kaybı, 80’li yılların fırtınalı havasında insanları acıda da olsa birleştirmişti. 

TÜRKİYE’Yİ ŞİDDETLE SARSTI, İNSANLARA İNSANLIĞI HATIRLATTI 

BÜYÜK DEPREM-17 AĞUSTOS 

Gölcük, Adapazarı ve İzmit’i birinci dereceden etkileyen deprem felaketinde resmi rakamlara göre 17 bin civarında, gayrıresmi verilere göre 50 bine yakın insan hayatını kaybetmişti. Çöken binalar, evsiz kalan insanlar, kayıp yakınlarını arayanların acısı karşısında, tüm Türkiye yardım için kolları sıvamıştı. Büyük üzüntü yaratan hadise, bagajına bir kasa su koyan neredeyse herkesin deprem bölgesine akın etmesine yol açmış; kazazedeleri kurtarmak ve kalanlara yardım için büyük bir sivil seferberlik başlamıştı. Türkiye, acılar ve kayıplarıyla birleşmişti. 

RAKİPLER SÜPÜRÜLDÜ, HALK SOKAKLARA DÖKÜLDÜ 

SPORTİF BAŞARILAR – 1990-2002 

Naim Süleymanoğlu’nun 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda dünya rekoru kırarak altın madalya alması, Galatasaray Futbol Kulübü’nün 17 Mayıs 2000’de UEFA şampiyonu olması, Türk Milli Futbol Takımı’nın 2002 Dünya Kupası’nda dünya üçüncüsü olarak görülmemiş bir başarıya imza atması, herkeste büyük sevinç yaratmıştı. Bu olaylarla moral bulan Türk toplumu, gündelik-sosyal-siyasi- maddi problemlerini bir kenara koymuş; sportif başarılarda birleşmişti. 

CENAZESİ 100.000 KİŞİYİ BİRARAYA GETİRDİ 

HRANT DİNK’İN KATLİ-19 OCAK 2007 

Gazeteci-yazar Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de öldürülmesi, sadece Türkiye Ermenileri arasında değil, siyasi görüşü ne olursa olsun neredeyse tüm toplumda yankı bulan bir acı yaratmıştı. Gazetecilere karşı suikast geleneğini yeniden hortlatan hadise, Türk toplumundaki keskin ayrışmaların da habercisi olacaktı. Cenaze töreninde farklı görüşlerden 100 binlerce kişi biraraya gelmiş, Osmanbey’den Yenikapı’ya uzanan yürüyüşte büyük bir toplumsal birlik sergilenmişti. Hrant Dink cinayetini planlayanlar, katilini yönlendirenler aradan geçen 10 sene içerisinde ortaya çıkarılmadı. 

YERALTINDA KAYIP 301 CAN YER ÜSTÜNDE YAS VE İSYAN 

SOMA FACİASI – 13 MAYIS 2014 

Cumhuriyet tarihinin en büyük maden faciası, Manisa-Soma’daki felaketle geldi. Yerin 400 metre altında çıkan yangın ve zehirli gazların ortasında 787 işçi kalmış, bunlardan 301’i kurtarılamamıştı. Olaylardan sonra üç günlük yas ilan edilmiş, ortak üzüntü ve öfke ortamında özellikle madencilerin maruz kaldıkları olumsuzluklar tekrar gündeme gelmişti . TBMM’nin faciadan sadece 20 gün önce, maden güvenliğinin araştırılmasına ilişkin teklifi reddetmesi de, büyük infiale yolaçmıştı.