95 yıllık ömrüne 652 beste, 256 ödül sığdıran, Klasik Türk Musikisi’nin üstadı Alâeddin Yavaşca 23 Aralık 2021’de bu dünyadan göçüp giderek bestelerini öksüz bıraktı. Binlerce hastaya doktorluğuyla, yüzbinlerce dertli gönüle besteleriyle şifa olan; “Artık Bu Solan Bahçede Bülbüllere Yer Yok”tan “Guruba Yaklaşan Ömür Bağında”ya büyük bir yetenek.
Klasik Türk Musikisi’nin son büyük temsilcisi Alâeddin Yavasca da bu dünyadan geçip gitti. 1 Mart 1926’da Kilis’te musiki meraklısı Yavaşçazâde Cemil Bey’in oğlu olarak dünyaya gelmiş; bu evde Tamburi Cemil Bey’in plaklarıyla büyümüştü. Ana lisanı olacak notalarla tanışması, ilkokul sıralarında Zeki Çelikalp’ten aldığı Batı Müziği keman derslerine; Türk musikisiyle ilişkisinin ciddileşmesi İstanbul Erkek Lisesi yıllarına dayanıyordu. İstanbul Tıp Fakültesi yıllarında da ağır ders yüküne rağmen müzikten uzak kalamamış, Ercüment Berker tarafından kurulan üniversite korosuna başlamıştı. Bu koro ona radyo sanatçılığının kapılarını da açmış, 1950’de İstanbul Radyosu ailesine katılmıştı. O yılları şöyle anlatıyordu: “Liseyi okumak için İstanbul’a geldim. O sıralar kanuna merak salmıştım. Artaki Candan’dan kanun dersi almaya başladım. İstanbul Erkek Lisesi’ndeki hocam neyzen Hakkı Süha Gezgin, musiki ile ilişkimi öğrenmiş. Bir gün dersten sonra çağırdı. Her Salı ve Cuma akşamı evinde yapılan fasıllara davet etti. Alanında en iyi hanende ve sazendeler katılırdı o fasıllara. Orada Süleyman Erguner’i tanıdım. O Sadettin Kaynak’la tanıştırdı. Daha 18 yaşındaydım”.
Hocası Sadettin Kaynak’la ilişkisi her daim vefa üzerine kuruluydu. Yavaşca, Kaynak’ı hastanede kaldığı zamanlar hiç yalnız bırakmamış, Kaynak da onun için “Çok şükür şimdi rahatım. Gözüm arkada değil. Benim düşündüğüm musikiyi devam ettirecek, yaptığım eserleri sona erdirmeyecek bir bestekâr kalıyor arkamda” demişti. Bunu hocasına söyleten, “Ümitsiz Bir Aşka Düştüm, Ağlarım Ben Hâlime” dizeleri ve dilden dile dolacak bu güfteye yazdığı Hicaz bestesiydi.
Sadece kendi güftelerini değil, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi büyük şairlerin şiirlerini de bestelemişti. Şairin büyük bir aşkla bağlı olduğu eşi Azize Çamlıbel’i kaybettikten sonra, kan çanağına dönmüş gözleriyle Yavaşca’ya uzattığı sözler, daha sonra Zeki Müren’den Emel Sayın’a, Behice Aksoy’dan Ahmet Özhan’a sayısız sanatçının repertuvarına girecekti: “Artık Bu Solan Bahçede Bülbüllere Yer Yok / Bir Yer Var ki Seven Sevilenden Eser Yok”.
Kendi büyük aşkı ve eşi Ayten Yavaşca’yı da şarkısız bırakmamıştı Alâeddin Bey. “Senden Uzak Günlerim Zindan Oluyor / Hasretin Elemin Kalbime Doluyor” sözleriyle bilinen unutulmaz eseri yazmasında bir konser dönüşü yaşadıkları dargınlık etkili olmuştu. Yıllar sonra bu şarkının Ayten Hanım’ın uzakta olduğu bir zamanda yazılıp yazılmadığı sorulunca “Yoo, bitişik odadaydı” cevabı gülüşmelere sebep olmuştu.
Yavaşca, son büyük bestelerinden birini de kendi hastalığını öğrenmesinin üzerine yazmıştı. “Guruba Yaklaşan Ömür Bağında / Yapraklar Sararıp Güller Döküldü / Yalnızlığa Düştüm Bu Son Çağımda / Ümidim Kalmadı Belim Büküldü” şarkısını dinleyip de onu ve 95 yıllık ömre sığdırdığı silinmez izleri anmadan geçmek artık ne mümkün!