Kasım
sayımız çıktı

Asipin Kenan Asabrin İsmet Asipirol Necati Asepitin İdris!

YERLİ ASPİRİNLER

Türkiye’de 1920’lerde piyasaya sürülen Aspirin’in ağrı kesici piyasasına egemen olması üzerine yerli eczacılar da harekete geçmiş ve Aspirin’i çağrıştıran Asipin, Asabrin, Asipirol, Asepitin gibi markalarla ilaç üretimine başlamıştı. Bu ilaçlar eczanelerde Aspirin’le birlikte satılıyor, yeni alfabeye henüz geçildiği için birçok kişi yazım farkını anlayamıyordu.

Bayer ilaç firmasının 1899’da toz, 1915’te tablet olarak piyasaya sürdüğü Aspirin, kısa sürede büyük satış rakamlarına ulaşmıştı. Türki­ye’de cumhuriyetin ilanından sonra satılmaya başlanınca da aynı şey oldu ve Aspirin kısa sürede en bilinen ağrı kesici markası durumuna geldi.

Markanın başarısı sahteci­lerin de gözünden kaçmadı­ğından, piyasaya sahte Aspirin sürülmesi fazla zaman almadı. Sahteciler bazı ecza depolarıyla anlaşıyor ve kutuların içindeki ilaçların yarısını sahtesiyle de­ğiştirip piyasaya öyle veriyordu.

HuzursuzInsanlar

Sahte ürünlerle mücadele eden Bayer’in bir sorunu da, Aspirin’i çağrıştıran isimlerle piyasaya sürülen yerli ağrı kesi­cilerdi. O yıllarda kendi mar­kalarıyla çeşitli müstahzarlar (kullanıma hazır ilaçlar) üreten İstanbul’daki bazı ecza labora­tuvarları, 1929’dan itibaren As­pirin ismini çağrıştıran Aspis, Asabi, Fenaspin, Asipirol, Asipin, Asepitin, Asporal, Asabrin, Has­pirin gibi ağrı kesicileri satışa sunmuştu. Bu ilaçlar eczaneler­de Aspirin’le birlikte satılıyor, yeni alfabeye kısa süre önce ge­çildiği için vatandaşların kafası karışıyor ve birçok kişi gerçek Aspirin ile diğerleri arasındaki yazım farkını anlayamıyordu.

Bayer’in buna karşı önlemi büyük bir reklam kampanya­sı oldu. Üzerinde “İzmir Lüks İnciri” yazan bir kutuyla Aspirin ambalajı çiziminin olduğu ilan­larda şöyle deniyordu: “Avrupa­lılar iyi ve nefis incir almak iste­dikleri vakit alameti farikasına dikkat etmek suretiyle halis TÜRK İNCİRLERİ talep ederler. Aspirine ihtiyacı olanlar da aynı şeyi yaparak hakiki ALMAN AS­PİRİNİ talep etmeli ve alameti farikası olan salip (haç) şeklin­deki BAYER isminin her paket ve tablet üzerinde bulunmasına dikkat eylemelidir.”

İncirli reklamın tütünlü ver­siyonunda ise “Tütüncünüzden her zaman içtiğiniz sigaradan istediğiniz vakit sizi başka ucuz sigaralardan almanız için iknaa çalışırlarsa ne cevap verirsiniz? Tabiatıyla istediğiniz marka­yı almakta ısrar edeceksiniz. Şimdi size başka bir misal: Ec­zaneden Aspirin istiyorsunuz. Satıcı elinize hakiki olmayan bir Aspirin veriyor ve ‘bu da o kadar iyidir’ diyor. Hayır, bu bir taklittir ve hiçbir zaman aslı kadar iyi olamaz. Aspirin dün­yayı kaplayan şöhretini yoktan kazanmamıştır.”

“Yerli Aspirinler” ise Bayer’in reklam kampanyasından pek etkilenmişe benzemiyorlar­dı. Hattâ kendilerine taklitçi denilmesine bozulmuş gi­biydiler. Örneğin, Asipirol’un gazete ilanlarında “Asipirol, yerli Aspirin değildir. Avru­pa’da üretilen benzerlerinin fevkindedir. Faydasızlığını ispat edene ikramiye verilir” denili­yordu. Reklam sloganlarından biri “Asipin alırsan, hacı yatar sen yatmazsın” olan Asipin’in ilanlarında ise “fahiş fiyatla sa­tılan ecnebi markalardan, tesiri aynı olmakla beraber fiyatça ehvendir. Kıymeti olmadığını ispat edene 1000 lira ikramiye verilir” denilmekteydi.

Bir süre sonra Aspirin rek­lamlarındaki Bayer logosu daha büyük kullanılmaya başlandı. Ancak Asabrin’in üreticisi İsmet Bey’in de bir planı vardı. Kudret Emiroğlu’nun Gündelik Hayatımızın Tarihi kitabında aktardığına göre, 1934’te Soyadı Kanunu çıkınca kendisine Ba­yer soyadını almıştı; fakat Bayer firmasının avukatları “Yok artık! Bu kadarı da fazla” diye­rek mahkemeye başvurunca vazgeçmek zorunda kalacaktı.

O yıllarda Afyon’da eczacılık yapan Hüsnü Bey ise gözler­den uzakta olmanın avantajını kullanmış ve kendisine Bayer soyadını almayı başarmıştı. Sonradan İstanbul’a taşınıp önce “şifa kaynağı millî marka” diye tanıttığı Asporal’ı üretip, gazete ilanlarında Bayer logo­sunu andıran ama ondan çok daha havalı olan Hüsnü Bayer logosunu kullandı; arkasından Haspirin’i piyasaya sürdü.

Bayer firması, 1930’lu yıl­larda birkaç kez Aspirin ismini çağrıştıran markalarla ilgili tedbir kararı aldırmıştı. Bunun üzerine diğer markaların sahibi eczacılar da ilaçların adına kendi isimlerini eklemeye baş­ladılar. Asipin Kenan, Asipirol Necati, Asepitin İdris ve Asabrin İsmet markaları böyle doğdu. Bunların üretimine ve satışına yasal bir engel yoktu.

2. Dünya Savaşı sonrası çıkarılan yeni yasalar nede­niyle Aspirin’i çağrıştıran tüm markalara yasak geldi. Bunun üzerine üretici firmalar Nev­rol, Derman, Alpogan, Sefalin, Nevrozin, Neokürin ve Fevrozin gibi Aspirin’i çağrıştırmayan yeni isimlerle yollarına devam etti. Ancak 1950’lere gelindi­ğinde ithalatın kolaylaşması ve ilaç piyasasında yapılan düzen­lemeler nedeniyle küçük ecza laboratuvarlarının çoğu ilaç üretiminden çekildi ve eczane olarak hizmet vermeye başladı. Bayer firması Aspirin’i 1954’ten itibaren Türkiye’de de üretmeye başlayacaktı.