Türk tarih kaynaklarında “Tepegöz”, “ışıktan hamile kalma”, “birlik sembolü olan 6 ok”, bizi Yunan mitolojisine kadar götüren motiflerdir. Bu “ithal” motifler açısından, kaynaklarda pek bir fark görülmez. Ancak “yerli” diye tanımlayabileceğimiz Türk ve Moğollara mahsus kaynaklarda; Alan Goa’nın ışıktan hamile kalması, Börte’nin kaçırılış anında hamile olup olmadığı gibi konular farklılaşır. Peki neden?
Bilindiği gibi 13. yüzyıl, Moğol ve Türk tarihi açısından zengin kaynakların bulunduğu ve bu çerçevede karşılaştırma yapma imkanı vermesi dolayısıyla hadiseleri ve gelişmeleri takip edebildiğimiz bir dönemdir. Hatta bu sayede, o dönemi algılamak ve incelemek, duygular bakımından da mümkün olabilmektedir. Bu eserlerden Çin’de yazılanlar, olayları kronolojik bir sıra ile vermeye özen göstermiştir; bunlar, pozitivist bir görüşle kaynaklara yaklaşanlar için, olayları karşılaştırmak bakımından iyi birer teyit aracıdır.
Öte yandan 13. yüzyıl kaynaklarından Moğolların Gizli Tarihi ve Camiüttevarih, bizim olayları algılamamıza yardım edecek hikayeler, şiirler içerir; olguları karşılaştırmak açısıdan benzersiz bir hazine teşkil eder. Ancak hikaye ve şiirleri incelediğimiz zaman, bunlarda bazı farklılıklar görülür. Bu nedenle bazı çalışmalarda, her olayın kaynaklarda nasıl farklı anlatıldığına işaret edilir. Tabii bütün bu çabalar, bize hangisinin doğru bilgi verdiğinin cevabını vermezler.
Tabii bu kadar ayrıntıya girmeden de kaynakların farklılıklarını bazı kalıplar çerçevesinde ele alabiliriz. Bu farklılıklar, yazarların içinde bulundukları bağlam açısından kime yakın olduklarına, kimin tarafını tuttuklarına işaret eder; hikaye de buna göre değişir. Örneğin “Tepegöz”, “ışıktan hamile kalma”, “birlik sembolü olan 6 ok”, bizi Yunan mitolojisine kadar götüren motiflerdir. Bu “ithal” motifler açısından, kaynaklarda pek bir fark görülmez. Bir de “yerli” diye tanımlayabileceğimiz ama birçok kaynağı okumakla ortaya çıkan Türk ve Moğollara mahsus kalıplar vardır: Cedde Alan Goa’nın ışıktan hamile kalmasının sorgulanması; Çinggis Han’ın ilk hanımı Börte’nin kaçırılış anında hamile olup olmadığı; bu çerçevede Cöçi Han’ın babasının kim olduğunun sorgulanması gibi… Bütün bu kalıplar, 17.-19. yüzyıla kadar yazılan Çinggis evladı dönemindeki tarih eserlerinde de karşımıza çıkar; yazarların içinde bulundukları zaman ve mekana göre farklılık gösterir. Örneğin Alan Goa’nın hamileliğinin sorgulanması, 16. yüzyıl sonrası tarih yazımında pek görülmez. Benzer bir şekilde Moğolların Gizli Tarihi’nde Börte’nin hamileliği; kaçırılışın anlatıldığı pasajda değil de çok sonra, memalik ve miras meseleleri ile ilgili pasajda ikinci oğul Çağatay tarafından dile getirilir. Müslüman bir muhitte yazılmış olan Camiüttevarih’te ise kaçırıldığı zaman zaten hamile olduğu özellikle vurgulanır. 16. yüzyıl sonrasında ise bu artık önemli bir konu değildir; zira artık ülkenin oğullar arasında paylaşılması konusu 300 yıl geride kalmış ve güncelliğini yitirmiştir.
Bir de bazı hadiselerin aynı eserlerde tekrar eden kalıplar çerçevesinde ele alındığını görürüz. Mesela Çinggis Han’ın annesinin “ölü aşı” merasiminden dışlanması hikayesini tam olarak algılayabilmemiz için, eserin başında başka bir dışlanma hikayesi ile algımızı şekillendirilir.
Moğolların Gizli Tarihi’ndeki bir örnek ise bize ilginç bir çıkarım imkanı sağlar:
A kabilesinden biri ava gider. Karşısına omzunda kocaman bir geyik taşıyan B kabilesinden biri çıkınca, ona “Bu geyikten bir but ver bakalım” diye emreder. Geyiği taşıyan da but yerine geyiğin kendisini verir ve yoluna devam eder. Biraz sonra bu A kabilesinden olan kişi, C kabilesinden birine rastlar; o da “Sen bana geyikten bir parça verirsen, ben de sana oğlumu Kapıkulu olarak veririm” der (Bu kalıp daha sonra meşhur kumandan Celme için kullanılacaktır).
Görüldüğü gibi burada A ve B arasında hiyerarşik bir ilişki varken, A ile C arasında “karşılıklılık” sözkonusudur. Gerçekten de Çinggis Han öncesi dönemde kabileler arasında görülen hiyerarşi, zaman zaman çatışmalara sebebiyet veriyordu. Bir 16. yüzyıl kaynağında ise aynı hikayenin hiyerarşik ilişki kısmı kullanılmaz; sadece “karşılıklılık” esasında alışveriş vardır. Zira Çinggis Han’ın kabileleri dağıtarak ordu mensubu yapması sonucu, artık onların arasında eskisi gibi bir hiyereraşi kalmamıştır. Görüldüğü gibi kimi kalıplar, insanların olayları “damardan” anlaması için kullanılmaktadır.