1915’te sıcak muharebelerin yaşandığı alanda yaklaşık iki yıldır süren yol çalışmaları, geçen aylarda iyice hız kazandı. Başta Mustafa Kemal, binlerce askerin savaştığı, şehit düştüğü arazide, genişliği yer yer 20 metreye varan yeni karayolu, yakın tarihimizin bu en belirleyici hadisesinin orijinal anı ve izlerini yokediyor.
Anafartalar! Çanakkale muharebelerinin kader coğrafyası. Türk insanının yeniden millet olduğu yer. Mustafa Kemal’in ve nice kahramanın işgalcilere “buradan öteye seni geçirmem; arkamdaki ülkeyi, çoluğumu-çocuğumu sana yedirmem” dediği yer.
Şehit düşerek bize bugün bu topraklarda yaşama imkanı verenlerin, bu umutla göğsünü siper edenlerin sembol mekanı, ebedi istirahatgâhı. İster inançlı olun, ister inançsız; ister kendinizi şöyle veya böyle tanımlayın; ister en koyu muhalif, ister en yaman aktivist; ister en muhafazakar dindar, ister… ne olursanız olun. Olabiliyor musunuz? İşte bu “olma”yı, bu coğrafyada ölmeyi bilen insanlara borçluyuz hepimiz.
Aktüel, siyasi, ideolojik, ekonomik, etnik, duygusal yönlerden birçok farklı düşünüş ve tavır içindeyiz. Maalesef bugün artık farklılıklar bir yana, birbirini boğmak için fırsat kollayanlar ülkesi hâline geldiğimiz için; bizi hâlâ biraraya getirebilen, mevcudiyetimizi sağlayabilen belki de yegâne hadisenin Çanakkale olduğunu da unutuyoruz.
Çanakkale muharebe alanlarının bu en kuzeyindeki tarihî alan, maalesef orijinal dokusunu yitirmek üzere. Oysa ki 105 sene önce bu vatanın, milletin istiklali ve istikbali için toprağa düşenlere minnet-şükran borcumuzu bir nebze olsun ödeyebilmek için; bu küçük toprak parçasını aslî hüviyetiyle bozmadan, bir şey eklemeden, olduğu gibi bir muhafaza etmemiz, gelecek nesillere bir canlı tarih müzesi olarak intikal ettirmemiz lazım.
Çanakkale Tarihî Alan sınırları içinde yapılacak, ticari, turistik vs. hiçbir yatırım, bu millî ve tarihî mirasımız olan alanın manevi havasının bozulup kirlenmesini karşılayacak maddi getiri sağlayamaz. Çanakkale destanı ve bu destanın yaşandığı alanın zarar görmesi, aslî hüviyetini kaybetmesi, bir daha para ve maddi imkanlarla geri getirilemeyecek bir kayıp olur.
Devletin en tepesinden, bugün alanda çalışan işçilere kadar bu sürecin içinde bulunan herkesin vicdanına sesleniyor Mehmet Akif Ersoy: “Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı / Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı/ Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı…”