Aralık
sayımız çıktı

Aşk mektuplarının unutulmaz müellifi

Henüz sosyal medyanın ve sosyal medya kanalları üzerinden “yürümenin” olmadığı zamanlarda, birinden hoşlananlar duygularını mektup yazarak ifade ederdi. Kalemi aşk mektubu yazmaya yeterli olmayanların imdadına ise içinde mektup örnekleri olan kitaplar yetişir ve bunlardan kopya çekilirdi.

Aşk mektubu kitapları 1970’li yıllarda patlama yaptı. Bu yıllar aynı zamanda sektörün üstadı Enver Doyuran’ın en üretken olduğu yıllardı. Kendi kitaplarını, “sevdiğinizin üstünde sihirkâr bir tesir bıraktıran, eşi ve emsali görülmemiş eserler” diye tanımlayan üstadın sanatının zirvesine çıktığı kitap ise 1976’da basıldı.

İçinde, Boşanmak İsteyen Kadının Mektubu, Karısını Aldatan Kocanın Mektubu, Bir Genç Kızın Âşıkından Gebe Kaldığını Bildirdiği Mektubu, Bir Genç Kızdan Seviştiği Patronuna Sitem Mektubu gibi “aşk mektubu” örnekleri olan kitaptaki en ilginç mektup “Karşılık Görmeyen Bir Âşıkın Sevgilisine Son Mektubu” başlıklı ve “Bildiğin zavallı” imzalı olandır. Girişte selamsız sabahsız “Bu kaçıncı mektubum Leyla?” diye sorulmasından anlaşılacağı üzere bu bir ilk mektup değildir. Yazar, Kleopatra’nın sevgililerini kaplanlara parçalatması örneğinden hareketle, “Keşke sen de susmak yerine beni parçalatsan” dedikten sonra, Leyla’yı intihar etmekle tehdit eder. Ama şahsın ölmesi bile Leyla için kurtuluş olmayacaktır, zira hemen arkasından, “Ölsem bile benden kurtulacak değilsin” deyip şunları söyler: “Rüyalarına, kabuslarına gireceğim Leyla. Bazen bir baykuş olup geceleri sen soyunurken pencerenden seni gözleyeceğim. Bazen bir taş olup ayaklarına takılacak, bazen diken olup eteğini yırtacağım.”

ASAYİŞ

İki kere talihsiz çocuklar

Sokağa bırakılmış bebeklerle ilgili haberlere, özellikle 1960’lı ve 1970‘li yılların gazetelerinin birinci sayfalarında sık rastlanır. Bebeği bulanlar karakola götürdüğü için bebeklerin adını polislerin koyması da adettendir.

Ancak polisler isim koyma işin- de pek başarılı değildir. Mehtap Sokak’ta bulunduğu için Mehtap, Ramazan ayında bulunduğu için Ramazan, bayramda bulunduğu için Bayram, Kıbrıs harekatı sırasında bulunduğu için Mücahit adı verilen bebekler son derece şanslıdır. Ancak nüfus sayımı günü bulundukları için Sayım, seçim günü bulundukları için Seçim adı verilen çocuklar için aynı şeyi söyleyemeyiz. Polislerin Moda’da bulup “Karakol” adı verdikleri ya da İzmir’de parkta bulup Bulduk adını verdikleri bebekler gibi daha talihsiz olanlar da vardır elbette.

19 Şubat 1964’te Akhisar’da hamile bir kadın cadde ortasında ani doğum yapar. Neyse ki bebeğin sağlığı yerindedir ama ailenin en büyük talihsizliği yakındaki karakolun polislerinin olaya dahil olmasıdır. Bebeğin adı Hemengeldi konulur.

OYUNCAK

Yoyo oynamak ikinci bir emre kadar yasaktır

Tahta bir diskin, eksenine bağlanan bir tel boyunca indirilip çıkarılmasıyla oynanan yoyo oyuncağı, 1932’de bütün Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de bir salgın halini alır. 26 Ekim 1932 tarihli haberinde “Berber çıraklarından mektep çocuklarına herkes yoyo oynuyor” diyen Cumhuriyet gazetesi, yoyoya olan talep nedeniyle Uzunçarşı esnafının 15 günde 100 bin yoyo ürettiğini yazar.

Akşam gazetesinin 13 Kasım tarihli haberinde ise, “Beyazıt’tan Tahtakale’ye inen caddedeki 27 dükkan takunya, merdiven parmaklığı, yaldızlı beşik ve zilli tef yapmayı bırakmış İstanbul’a yoyo yetiştiriyor” denilmekte, Cumhuriyet yazarı Burhan Felek, “Yoyo ticareti Harbi Umumi’nin şeker ticareti kadar rağbet gören iş olmuştur. Bir çocuğun eline yoyo verirseniz onunla, edebi bir eser verirseniz onunla oynar” diye isyan eder.

Ancak yoyo büyükler arasında da hızla yayılacak, salgın kısa sürede İstanbul dışına da taşacaktır.

Bu çılgınlık, Kasım 1933‘te İstanbul Belediyesi’nin aldığı yoyo oynanmasının yasaklanması kararıyla son bulur.

Kova burcuna su olsun yeter

İki bin yıl önce bugünkü gibi günlük burç yorumları yoktu ama Marcus Manilius, astrolojinin esaslarını kaleme aldığı beş ciltlik Astronomica adlı eserinde burçların özelliklerine yer vermişti.

Bu burcun insanları gökyüzünde, Aquarius’un kovasından boşalttığı sular kadar çok özelliğe sahiptirler. Yeraltındaki su kaynaklarını bulmak ve çıkarmak, suyu bir yerden başka bir yere götürmek ve gökyüzündeki yıldızlar kadar çok yere dağıtmak, güzel bir yaşam için denizi taklit edip sahiller yaratmak, değişik tarzlarda su bentleri ve arklar yapmak bunlarda bazılarıdır. Aquarius’un çocukları suyla ilgili olduğu sürece çalışmaktan kaçınmaz ve yorulmazlar. Bütün bu özellikleriyle hayatları boyunca belki çok zengin olmazlar ama fakir de kalmazlar. Yumuşak huyludurlar. Sevgiye önem verir, kalplerinde kötülük taşımazlar. (Alp Ejder Kantoğlu.)