Ekim 2024 Sayımız Çıktı

‘Savaşırken yazılan tarih’in kahramanı

Kore Savaşı’na damgasını vurmuş Kunuri Muharebeleri’nde bulunan hayattaki son subay Bahtiyar Yalta’yı kaybettik. Müstesna bir harp tarihçisi, yılmaz bir hayat savaşçısıydı.

Yakın geçmişimizin önemli dönemeçleri­ne bizzat tanıklık etmiş; bunları kayıt altına almış, kitap­laştırmış bir emekli subayı, bir harp tarihçisini kaybettik.

Bahtiyar Yalta 1950’de 1. Tu­gay’la Kore’de savaşıp Kunuri cehenneminden çıkmış, 1962- 63 Talat Aydemir kalkışmaları­na katılmış, hapis cezasına çarp­tırılmış, sonraki hayatını araştırmacılığa adamış müstesna bir insandı.

2002 başlarında tanıştım kendisiyle. O tarihte Atlas der­gisi için bir Kore Savaşı dosyası hazırlamaya karar verdiğimiz­de, “bugün Kuzey Kore’de kalan Kunuri’ye gitmemiz lazım” di­ye düşünmüştük. Kore Savaşı sonundaki ateşkesten (1953) o tarihe kadar Türkiye’den bir Al­lah’ın kulu o bölgeye gitmemiş, gidememiş, ama en önemlisi, maalesef gitmeyi de düşünme­mişti! Kuzey Kore’ye öyle ko­lay kolay gidilemiyordu malum (sonradan biraz kolayladı). Hele hele gazeteci olarak imkansız­dı. Zaten vize almak için başvura­cak mercii yoktu; ya Beijing’e ya Sofya’ya gidecektiniz.

Bu süreçte Ankara’da Genel­kurmay, Dışişleri Bakanlığı, vs. dolaşıp bir formül ararken, Bah­tiyar Yalta ismine tesadüf ettim. Kunuri muharebelerine katılıp sağ çıkmış, o sırada hayatta olan birkaç subaydan biriydi. Evinde buluştuk. İlk sözü “Ben kendimi buraya gömmüştüm, beni nasıl buldunuz?” olmuştu. “Kunuri’ye gitmek istiyoruz; Amerikalılar baş düşmanları olmasına rağ­men Kuzey Koreliler onlara izin vermiş ve orada kalan askerle­rinin kemiklerini araştırıp, geti­riyorlar. Biz niye yapmıyoruz?” dediğimde önce gülümsedi, son­ra birden ciddileşerek “tabii, çoktan yapmamız lazımdı ama bu unutulmuş bir savaş, devlet de millet de unuttu. Göncü, siz gazeteci olarak bu yolu açabilir­siniz, yılmayın” demişti.

Kahraman savaş gazisinin cesaretlendirmesiyle, viza için bir yıl uğraştım; sonunda muci­ze gerçekleşti ve bir gece Türki­ye’nin Beijing elçiliğinden gelen telefondaki ses: “Kuzey Kore’e size 1 haftalık vize verdi, üstelik Kunuri’ye de gideceksiniz. Biz de şaşkınız, bu bir ilk, hemen buraya gelin” diyordu.

Kuzey Kore ve Kore Sava­şı konuları, Özcan Yüksek’in fotoğrafları ile Atlas’ın kapa­ğından onbinlere ulaştı. Türki­ye’de belli bir azınlık dışında ilk kez insanlar Kore’de yaşanan­ları öğrendiler. Bahtiyar Yalta 1950 Kasım’ında 100 km. yü­rüyerek, “ümidinizi kesmeyin, çemberi kıracağız” diyerek sa­dece emrindeki 70 civarındaki askeri kurtarmamış; bizlere de aynı coğrafyaya gidip şehitleri anmak, durumu anlatmak için ümit vermiş, rehberlik etmişti.

Sonrasında Yalta, TTK’dan yayımlanan Kunu-ri Muhare­beleri ve Geri Çekilmeler adlı eserini yazdı. Bu kitap, Kore Sa­vaşı üzerine Türkiye’de çıkan ilk ve tek harp tarihi kitabıdır. İlerleyen yıllarda, bizzat içinde bulunduğu Talat Aydemir darbe kalkışmalarına dair, Bir Darbe­cinin Gözüyle 27 Mayıs’tan 22 Şubat ve 21 Mayıs’a adlı, henüz basılmamış kitabını kaleme aldı.

İlerleyen dostluğumuzda, onun ne kadar hayata bağlı bir insan olduğuna tanıklık ettim. Yüksek bir IQ’nun getirdiği müt­hiş mizah duygusunu ve kendini bilmenin, kendini eleştirebil­menin getirdiği objektifliği; ina­nılmaz bir disiplinle, metot bil­gisiyle birleştirmişti. Tarih onu unutmayacak.