Peter Jackson “The Beatles: Get Back” belgeseliyle izleyicileri 1969’a götürüyor. Bugüne kadar yayımlanmamış 60 saatlik görüntü ve 150 saatlik ses kaydının restore edilmesiyle ortaya çıkarılan belgeselde, efsane grubun hem müzikal hem kişisel tarihlerinden benzersiz anlar var. Disney+’ta…
DEFNE AKMAN
Beatles tarafında 1969’da işler biraz karışıktı. Artık 60’ların başındaki Liverpoollu yeniyetme çocuklar, Hamburg’da partileyen delikanlılar, Hindistan’da kendilerini arayan seyyahlar değillerdi. Karıları, çocukları, eski karıları, eski menajerleri, yeni kız arkadaşları ve yeni guruları vardı. Birbirleriyle fazlasıyla itişmeye başlamışlardı. Çocukluk günleri geride kalmış, hepsi birer “tanrı” olmuştu. Peter Jackson’ın üç bölümlük “The Beatles: Get Back” belgeseli işte grubun bu son günlerinin sahici bir portresini sunuyor.
The Beatles Ocak 1969’da, Londra-Twickenham Film Stüdyoları’nda 1966’dan sonra ilk defa seyirci karşısına amacıyla biraraya geldi. Dünya turnesinden beri konser vermemiş, zor zamanlardan geçmişlerdi. Bir belgesel, bir TV programı ve bir konser yapmayı düşünüyorlardı. Daha önce birlikte çalıştıkları yönetmen Michael Lindsay-Hogg ile, sahneye yeni şarkılarla dönmeden önceki üretim sürecini kayda geçirmesi için anlaştılar. Lindsay-Hogg bu görüntülerin bir kısmını 1970’te “Let it Be” olarak bilinen filmi için kullanacaktı.
Peter Jackson’ın Disney+’ta gösterime giren “The Beatles: Get Back” belgeselinde kullandığı materyal ise yine Lindsay-Hogg’un kaydettiği, ancak bugüne kadar yayımlanmamış 60 saatlik görüntü ve 150 saatlik ses kaydının restore edilmesiyle elde edildi. Duyulamayan sesleri temizleyip izole etmek için yapay zeka teknikleri kullanıldı; arşivde uzun saatler geçirildi.
“The Beatles: Get Back”, her biri yaklaşık 2.5 saatlik üç bölümle, toplam sekiz saat sürüyor. Herhangi bir seslendirme ya da grubun yaşayan üyeleriyle güncel röportaj kullanılmamış. Ancak dünyanın gelmiş geçmiş en efsanevi grubuyla geçirdiğiniz 8 saatte, Paul McCartney’in “Get Back”i nasıl yazdığını görüyor; John, Paul, George ve Ringo birlikte aynı odada olma fırsatını yakalıyorsunuz. Ayrıca yönetmen, The Beatles’ın üzerinde emeği olan insanlara da hakettikleri yeri vermiş: Yoko Ono, Linda Eastman, Linda’nın kızı Heather, yapımcı George Martin… Hepsi bu belgeselde. Yoko Ono, evet, John Lennon’ın yanından ayrılmıyor. Bu durum da Paul McCartney’in pek hoşuna gitmiyor. Ancak ortada öyle büyük bir öfke ya da çekememezlik yok. Paul bir zamanlar şarkıları birlikte yazdığı ortağı ve en yakın arkadaşını yitirmekte olduğunu görüyor; duruma üzülüyor ama John’a saygısı var ve onu her hâliyle kabul ediyor.
Belgesele şu bilgilerin ışığında bakmanın da faydası var: The Beatles ilk başta neredeyse John Lennon’ın grubu olarak yapılanmışken, 60’ların sonunda dengeler değişmiş, Paul’un etkisi giderek artmış. Menajerleri Brian Epstein’in ölümüyle birlikte boşluğa düşmüşler. Ringo zaten bir kere ayrılmış, sonra geri gelmiş. George solo çalışmalar yapmak istiyor. Grubu birarada tutmaya çalışan Paul’un otoriter tavrı ise sonunda George’un ayrılmasına yol açacak.
Görüntülerin bugüne kadar yayımlanmamasının nedeni, topluluğun neredeyse birbirini oracıkta boğma raddesine gelmiş olduğu söylentileri… 1980’lerin başında The Beatles’ın dolaşımdan kaldırttığı “Let it Be”, dağılmak üzere olan bir müzik topluluğunun portresi niteliğindeydi. Evet, birbirlerini sinir etme becerisine kesinlikle sahipler; ama aynı zamanda birbirlerini çok seven arkadaşlar oldukları da bir gerçek.
Peter Jackson montajı ile dinamik, enerjik bir hava kazanan “The Beatles: Get Back”te dağılmak üzere olan bir grup yok. Bilakis birarada kalabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Yaratıcılık en coşkun hâliyle orada. Evet, kayıtlar sırasında George kısa bir süre için gruptan ayrılıyor; John, Rolling Stones’un menajeri Allen Klein ile yakınlaşıyor ama hava kesinlikle karamsar değil.
Peter Jackson’ın elinde başka bir anlam kazanan arşiv, bizlere anlatılan hikayenin yanlış olduğunu da gözler önüne seriyor. Burada, birlikte çalışıp üreten, birbirinden genel anlamda hoşnut 4 insan var. Bazen birbirlerine dünyayı dar ediyorlar ama çoğunlukla gülüyorlar ve mutlular. Birbirlerinin duygularına uyumlanmaya çalışırken, neye yükselip neye alçalacaklarını kestirmeye çalışırken, her zaman zarafet ve iyi niyetle davranan insanlar görüyoruz.
Hikaye nasıl sona erecek derseniz… Gökyüzüne yakın bir yerlerde tabii! 30 Kasım 1969’da plak şirketleri Apple Corps’un çatısında verdikleri o sürpriz konserde… Bu, The Beatles’ın “Sergeant Peppers Lonely Hearts Club Band” kapağındaki üniformalı hâlleri kadar ikonik bir görüntü. İlk başta yoldan geçenler, mahalleliler kimin çaldığını, ne olduğunu anlayamıyorlar. Derken laf kulaktan kulağa yayılıyor ve insanlar dükkanların önünde, işyerlerinin pencerelerini açarak, bir öğle vakti hayatlarının belki de en müthiş hadisesine tanıklık ediyor. O sırada John ve Paul’un ellerinde gitarlar, şarkı söylerken birbirlerine “Birlikte iyiyiz” der gibi bakması ise tüm belgeselin özeti..