Oğuz Atay bu ülkedeki insanların, yaşarken ifade edemedikleri durumları yazmıştı. Sağlığında olmasa bile, 1977’deki ölümünden sonra tüm Türkiye’ye maloldu, bir klasik oldu. Ardında tekrar tekrar okunan, eskimeyen romanlar-hikayeler bıraktı. Bizden de böyle bir yazar çıktığı için çok öğünüyoruz ama, hakkında yazılan yazılar, yapılan araştırmalar sınırlıdır. Halbuki Oğuz Atay edebi değerinin yanısıra, yakın tarihimizin insanlık hallerini anlamak, şimdiki zamanın değerlerini, değersizliklerini kıyaslamak açısından da bir referanstır.
15 sene önce Oğuz Atay’la ilgili yazdıklarım, onun yaklaşımlarına dair bir hissiyatı ifade ediyordu:
“Bugün onun yazdıklarını tekrar okuduğumda, Oğuz Atay’ı fena yapan, canını yakan biçimsizliklere bile nerdeyse sarılasım geliyor. Eski Türk filmlerindeki kötü adamları görmüş gibi oluyorum. Bugünün kötülüğü, sahtekarlığı ve kalitesizliği karşısında, 30 sene önceki alçaklıkları bile affedilebilir buluyorum. Mesela o zamanların ‘kendini bulamamış’ ve de ‘tedirgin’ cumhuriyet aydınları bile, şimdinin kendini, yolunu ve sponsorunu bulmuş, çetesini kurmuş, ‘söylem’ini oturtmuş modern, hatta postmodern hokkabazlarının yanında naif falan kalıyor. O zamanın örümcek kafaları bile, şimdinin global-globül beyinlerine nazaran daha orijinal ve hakiki gözüküyor.
Oğuz Atay bir tarih yazarıydı aslında. Üstelik sadece cumhuriyet dönemine değil, bir şekilde bu coğrafyaya, bu ‘Kenar Batı’ya gelmiş insanların varoluş-hissediş-duruş tarihine tanıklık etmiş; kurgularıyla yaşadığımız gerçekliği sarsmıştı. 1987’de Cumhuriyet’te onun hakkında bir yazı yazma cüretini gösterdiğimde ‘Oğuz Atay’ın koyduğu dil aynasından kaçış yok’ demiştim. Bugün hâlâ o aynanın kör noktasız olduğunu düşünüyorum ve ne zaman onunla ilgili bir birşeyler yazmaya koyulsam, kendimi yakalanmış hissediyorum. Kitaplarından birini açıyorum; herhangi bir pasajı okumaya başlıyorum ve üstüne bastığım zeminin sağlam olmadığını hatırlayıp rahatlıyorum”.
Oğuz Atay, okunduğu her dönemde, her yaştan insan için, herşeyden önce insanın kendisi için bir farkındalık yarattı. Eserleriyle yaşayacak. Ve biz her okudukça kendimizi biraz daha bileceğiz.