Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.
0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Bu toprakların ses kaydı ülkenin müzik hafızasıydı

Anadolu coğrafyasının ses tarihçisi. Anadolu sosyal tarihinin görüntü ve biçim uzmanı. Olağanüstü bir arşivci ve o arşivi bugüne bağlayan bir büyük usta. Tükenmez bir enerjiyle çalışan, üreten uluslararası bir kültür insanı. Kalan Müzik’le Türkiye’nin ses-müzik arşivini evrenselleştiren müstesna bir insan evladı. Hepimizden uzun yaşayacaksın.

Türkiye, insanıyla ve devletiyle sanatına, kül­türüne, tarihine sahip çıkan bir ülke olsaydı; Hasan Saltık nadir bir araştırmacı, müstesna bir aydın ve yayıncı sıfatıyla anılır, tarihe yazılırdı. Ülkemiz, bilindiği gibi böyle bir ülke değildir. Saltık’ın yap­tığı işler ise bunların da üze­rinde, kahramanlık seviyesin­deydi. Müzik ve insan kültürü alanında, devletin, hükümetle­rin, üniversitelerin, tarihçile­rin düşünmediği-gerçekleşti­remediği-beceremediği işleri başardı. Kah küçücük odasın­da telefonla, kah arazi üzerin­de çalışıp iz sürerek ortaya çı­kardığı, yaptığı kayıtlar dünya çapında değer taşıyan ola­ğanüstü bir arşiv, bir kültür mirası hazinesidir.

Anadolu coğrafyasının ses tarihçisidir. Anadolu sos­yal tarihinin görüntü ve bi­çim uzmanıdır. Olağanüstü bir arşivci ve o arşivi bugüne bağlayan bir büyük ustadır. Tükenmez bir enerjiyle ça­lışan, üreten uluslararası bir kültür insanıdır… Bunu okusa, “Moruk amma abarttın ya, ça­lışıyoruz kendimizce” der veya şaka yollu “Olm, kardeşin bü­tün bu işlerin 1 Numarası; az bile yazmışsın” diyerek kendi­sini -ti’ye alırdı.

Dergimize baştan beri
destek veren Kalan Müzik
sayesinde Türk okurları
müstesna bir koleksiyon
sahibi olmuştu.

“Araştırdığını yaşamışsın­dır” derler. Dolayısıyla orta­lama 1000 yıl yaşadı Hasan Saltık. Onun ses ve söz dağar­cığındaki çeşitlilik-zengin­lik, bugünümüzü anlamlı kı­lan zengin bir referans sağladı gündelik hayatımıza. Aslında Saltık’ın yaptıklarını, ortaya koyduklarını görüp dinleyin­ce, bu coğrafyanın yaşayıcıla­rı olarak kendimizi bir “şey” sanıyorduk. Daha doğrusu ta­rihten gelen o sesleri duyun­ca, atalarımızın-analarımı­zın ne denli yüksek, otantik ve saygıdeğer işler yaptığını idrak ediyor; bugünkü düşük­lüğümüzü-düşkünlüğümüzü unutur gibi oluyorduk. Hasan Saltık bize umut veriyordu; “biz de yapabiliriz” diyordu; “kökü bizde, çalışalım” diyor­du. Biz ise onun gibi yapamı­yorduk. Bizim beynimiz-kal­bimiz onun gibi değildi. Bizim önemli siyasi konularımız, kıymetli dünya görüşlerimiz, dokunulmaz dinî hassasiyetle­rimiz, ideolojik-etnik pozis­yonlarımız, süper gündelik dertlerimiz ve kişilik saydığı­mız ego’larımız vardı. Biz bü­tün bunları bir kenara bırakıp, onun gibi işe, duruma, insana, meseleye, üretime ve kaliteye konsantre olamazdık.

Tarihimizle aramızı bu­luyordu Hasan Saltık; biz ise onun yaptığı işi saygıdeğer bulmakla birlikte, bu aranın açık durmasını tercih ediyor­duk. Bu ara kapanırsa yüzleş­me, hesaplaşma, düşünme, ça­lışma, üretme gibi can sıkıcı işler vardı. Neme lazımdı. Biz böyle iyiydik. Öncesiz ve son­rasız yani şimdiki zamanın sonsuzluğunda varoluşmak varken, ne diye uğraşacaktık? Saltık’ın yaptığı işleri takdir ve stilize ederek yetinebilirdik.

Rahatsız edici bir insandı Hasan Saltık. Batılılar ve Do­ğulular bizden çok önce onun ne kadar müstesna bir insan olduğunu idrak etmiş, resmî kurumlarına, kuruluşlarına da­nışmanlık için yalvar-yakar ol­muşlardı. Biz “kenar Batılı”lar ise bunu hafif sezer gibi olmuş, buna rağmen “daha büyük me­seleler”le uğraştığımız için çok da “şeyetmemiştik”.

Yine de Hasan Saltık’ın ölümünden sonra gerek sosyal medyada gerekse cenazedeki mesajlar ve insanlar, Türki­ye’de çok nadir olsa da “bira­raya gelebileceğimizi” göster­di. O da yattığı yerden “söyle­dik size kardeşim” dedi büyük ihtimalle. Bundan böyle -pek umudum yok ama- umarım se­sine, eserine, mirasına kulak veririz.

Her zaman yanımızdasın Hasan ve şüphesiz hepimizden uzun yaşayacaksın.

HEM ARŞİVLERDE HEM SAHADA ÇALIŞTI, ÇALIŞTI…

İnanılmaz bir miras bıraktı; geleceğe taşımak hepimizin borcu

MURAT MERİÇ

Birileri gelip size “Memleket müziğine en çok hizmet etmiş isim kimdir?” sorusunu sorsa ne cevap verirsiniz? Bu sorunun cevabı bende tek: Hasan Saltık. Hep öyleydi. En azından son yirmi yıldır… Hasan’ın kurduğu Kalan Müzik otuz yıl önce hayatımıza girdi ama o çok daha öncesinde bir şeyler yapmaya başlamıştı.

“Bir şeyler” dediğime bakma­yın, büyük şeyler. Meraklısı, Ruhi Su albümlerinin, ‘80’li yılların sonun­dan itibaren Nepa bünyesinde ye­niden ve tertemiz kayıtlarla, üstelik seriye yaraşır bir kapak düzeniyle yayımlandığını bilir. Bu, Hasan Saltık’ın işi. “Gönül borcumdu” der çünkü o albümleri dinleyerek büyümüş. Sayesinde, bugün herkes onları tertemiz kayıtlarla dinliyor. Seri, Nepa’dan Ada’ya geçti ve hâlâ aynı şekilde basılıyor (…)

Hasan Saltık, memleketin her­hangi bir döneminde görevde olan herhangi bir Kültür Bakanından çok daha fazla iş yaptı, memleket kül­türüne büyük hizmetlerde bulundu. Aynur’dan Kardeş Türküler’e bize kazandırdığı şarkıcılar, topluluklar yeter… Tülay German yıllar sonra yeniden tanınmışsa, Fikret Kızılok albümlerini istediği gibi yapabil­mişse, Selahattin Pınar’dan Seyyan Hanım’a pek çok isim arşivlerde kaybolmuş kayıtlarıyla hayatımıza girmişse ve en önemlisi dil kaygısı olmadan şarkılar/türküler seslen­dirilebilmişse, bunlar hep Hasan sayesinde (…)

Yaptıklarının hangi birini anlatayım? Ahmed Arif’in kendi sesinden şiirlerini der­lediği (Saltuk Plak etiketiyle yayımlanan) “Hasretinden Prangalar Eskittim”den ilk Kürtçe film olan “Mem û Zin’in müziklerini topladığı albüme, Rebetiko albümlerinden kantoları, tangoları, gazelleri derlediği albümlere, bir çığır açan Arşiv Serisi’nden Neşet Ertaş külliyatına bir çırpıda onlarca isim, yüzlerce albüm sayabilirim. Kalan Müzik hepimizin çocuğuydu. Onu Hasan’la birlikte büyüttük ya da daha doğru bir deyişle Hasan büyütürken buna yakından şahit olduk.

Kalan Müzik tarafından yayımlanan ilk kaset, Grup Yorum’un “Yürek Çağrısı” al­bümü. Mayıs 1991’de piyasaya verildiğinde herkes bu yeni firmayı merak etmişti. Hasan Saltık’ın yolu toplulukla “Cemo / Gün Gelir” albümünde kesişmiş, bu birliktelik yeni firmaya taşınmıştı. Hasan Saltık, yasaklı ol­duğu günlerde bile Grup Yorum albümlerini inatla yayımlamayı sürdürmüştü. Bir dönem albümler çıktığı anda toplatılıyor, Anado­lu’ya gönderilen koliler, kurşunlanarak ve açılmadan Kalan’a geri gönderiliyordu. Hasan buna rağmen yılmadı ve albümleri inatla yayınladı. Grup Yorum’un geldiği noktada Kalan Müzik ve Hasan Saltık’ın payı büyük.

Sadece bunlar değil, ilk döneminde cesur adımlar attı ve kimsenin yayımlama­ya cesaret etmediği kimi albümleri Kalan Müzik etiketiyle piyasaya verdi: Asım Can Gündüz’ün ilk albümü “Anasının Gözü – Cin Gibi”, Seyir Defteri’nin “Tırışkadan Nağmeler”i, Hüsnü Arkan’ın “uzaktan” yol­ladığı “Bir Yalnızlık Ezgisi”, bu albümlerin birkaçı… Sema & Taksim albümleri, Tuncel Kurtiz’li “Şeyh Bedrettin Destanı”, Muam­mer Ketencoğlu’nun yaptığı “Halklardan Ezgiler” serisi, “Red Songs” adıyla yayımla­nan “Dünya Devrim Şarkıları” serisi ve daha nicesi, Kalan Müzik işi.

Hasan, sonrasında bir modaya dönü­şecek “iş”leri de Kalan Müzik bünyesinde yaptı. Ayşegül’ün ilk albümü “Güzelleme”yi yayımladığında, Türkiye’de yeni bir akımı başlattığının farkındaydı. O dönem, yaptığı­mız bir söyleşide şunları söylemişti: “Paraya ihtiyacım vardı, satacağını da biliyordum. Tamamen Beyoğlu sanatçılarıyla yaptık bu kaseti. ‘Biz’ dedik, ‘halk müziğini TRT kalıp­larının dışında, bağlama kullanmadan tama­men gitarla yapacağız’. Parçaları seçtik, bas gitar, akustik gitar… Bağlama kullanmadık ama türkü hangi yöredense o yörenin renk sazlarını kullandık. Maliyeti de çok komik: 100 milyona mal ettik, bana 4 milyar para kazandırdı.” Hasan, buradan kazandığı paraları “Arşiv Serisi”nin prodüksiyonuna yatırdı. Kalan Müzik, bu adımlarla büyüdü. Yorgo Bacanos, Sabite Tur Gülerman, Deniz Kızı Eftalya, Şükrü Tunar, Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Necdet Yaşar, Cüneyd Orhon, Özdal Orhon, Lale – Nerkis Hanım­lar, Fevzi Aslangil, Kani Karaca ve nicesi, bu seriyle gün yüzüne çıktı. Muharrem Ertaş, Hacı Taşan, Çekiç Ali, Davut Sulari, Hisarlı Ahmet, Tenekeci Mahmut Güzelgöz, Malatyalı Fahri Kayahan, Nida Tüfekçi, Talip Özkan gibi isimler de öyle…

Belkıs Özener albümüyle başlattığı “Yeşilçam Şarkıları”, modaya dönüşen bir diğer seri. Yakın dönemde Handan Kara albümü de bu seriye dahil edildi. Şarkıları, onları söyleyenleri, bestecileri ve nicesini iğneyle kuyu kazarak aradı, buldu. Kimi eser sahiplerinin varislerini bulmak için gazeteye ilan verdi. Kimsenin hakkı onda kalmadı, Kalan, adı üzerinde tarihe “kalan” bir firma oldu. Bugün, yapılması gereken, bu firmayı ve Hasan Saltık ismini yaşatmak -ki başta eşi Nilüfer, Kalan Müzik çalışanlarının hepsi ve firmanın çevresinde olan muazzam da­nışman ordusu bu işi layıkıyla yürütecektir. Hasan’ın hayallerinden biri, Kalan’ın 30. yı­lını büyük bir şölenle kutlamaktı. Göremedi ama umarım onun adına yaraşır bir kutlama yapılır -ki bunun bir anmaya dönüşeceğini, bu hayalleri kurarken düşünemezdik.

Hasan Saltık, bu ülkenin en büyük de­ğerlerinden biri. Artık yok ama adı yaşıyor, yaşayacak. Arkasında inanılmaz bir miras bıraktı. Bu, hepimize bırakılmış bir miras. Onu sırtlamak, büyüterek geleceğe taşımak hepimizin borcu. Kendi adıma bunu layıkıy­la yapacağıma söz veriyorum (…)

Murat Meriç’in “Gazete Duvar”da yayımlanan yazısından, yazarın izniyle kısaltılarak yayımlanmıştır.

Devamını Oku

Son Haberler