Tam 100 yıl önce, Anadolu’yu işgal eden Yunan kuvvetleri Mustafa Kemal önderliğindeki Türk askeri tarafından kesin yenilgiye uğratıldı. Kocatepe’den Dumlupınar’a, Kurtuluş Savaşı’nın bu nihai aşamasının detayları, hadiselerin yorumları ve harp sahalarının bugünkü vaziyeti…
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlıyacaktı
(Nâzım Hikmet)
1.GÜN: 25 AĞUSTOS
Kocatepe’ye doğru…
Akşehir’de 28 Temmuz 1922’de yapılan toplantıda taarruz kararı alınmıştı. 6 Ağustos’ta emir yayımlandı. Ordu komutanları 20 Ağustos’ta Akşehir’de tekrar bir araya geldi ve taarruz kesin şeklini aldı. Birlikler bu tarihten sonra geceleri yavaş yavaş muharebe bölgesine yaklaşmaya başladı. 25 Ağustos öğlen 12.30’da Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, cephe genel taarruz emrini yayımladı. Hava karardıktan sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve komuta heyeti, Şuhut’tan Kocatepe güneybatı yamaçlarına gelerek çadırlı ordugaha geçtiler. Nurettin Paşa komutasındaki 1. Ordu birlikleri, Afyon güneydoğusundaki Akarçay ile Ahır Dağları arasındaki 35-40 km.’lik arazi hattında toplandı. 5. Süvari Kolordusu ise Sandıklı’dan hareketle Çukurca mevkiinden geçerek Ahır Dağları geçitlerine doğru yola çıktı. 2. Ordu birlikleri de Eskişehir kuzeydoğusundan Akarçay’a, güneye doğru uzanan yaklaşık 100 km.’lik hattı tutmuştu.
2.GÜN 26 AĞUSTOS
Önce top sonra süngü
Sabaha karşı saat 05.00’te Yunan mevzilerine karşı tüm cephelerde yoğun topçu ateşi başladı. Saat 05.35’te topçu ateşinin kademeli olarak Yunan savunma hattının gerisine kaydırılmasıyla, Türk piyadesi ana hedeflerine doğru ilerlemeye başladı ve 06.30’dan itibaren telörgü engellerini aşarak hâkim tepelere doğru saldırıya geçti. İlk olarak Kalecik Sivrisi ve yanındaki tepeler süngü hücumuyla ele geçirildi. Daha sonra Belentepe, Tınaztepe, Beytepe ve Kırcaaslantepe (Kılıçarslan) alındı. Yunan kuvvetleri, takviye aldıktan sonra Erkmen Tepe ve Çiğiltepe’de inatçı bir savunmaya geçti. Günbatımına yakın Tınaztepe tekrar Yunanların eline geçti. Süvari tümenleri ise 08.30 civarında Yunan cephesinin batısındaki Çayhisar bölgesine inmiş ve burada iki kola ayrılarak keşif ve tahrip harekatına başlamıştı. Günün sonunda I. Ordu birlikleri Büyük Kalecik’ten Çiğiltepe’ye kadar Yunan mevzilerini ele geçirmişler, ancak cephe henüz yarılmamıştı.
3.GÜN 27 AĞUSTOS
Yunan cephesi yarılıyor
2. Ordu cephesindeki Türk birlikleri, güçlü Yunan yedek kuvvetlerinin büyük bölümünün güneye, esas muharebe sahasına inmesini oyalama savaşı vererek engelledi. Mustafa Kemal Paşa ve komuta heyeti, muharebeyi Kocatepe’de sevk ve idare etmeye devam etti. Gün ağarırken 1. Ordu birlikleri tüm cephede yeniden taarruza başladı. Erkmen Tepeler, Tınaztepe ve öğleden sonra Çiğiltepe (tepeyi zamanında alamayan 57. Tümen komutanı Albay Reşat 11.30’da intihar etti; tepe saat 14.00’te alındı) ele geçirildi. Bu noktadan itibaren Yunan cephesi yarıldı ve Yunan birlikleri Afyon ve Sincan ovasına doğru kaçmaya başladı. Türk birlikleri takibe başladı ve saat 17.30’da Afyon şehri alındı. Süvariler ise batıya doğru çekilen Yunan birliklerine taarruza devam etti.
4.GÜN 28 AĞUSTOS
Tüm cephelerde taarruz
Başkumandanlık ve Batı Cephesi Karargahı Afyon’a taşındı. Taarruz tüm cephelerde hız kesmeden devam etti. Yunan birliklerinin bir bölümü, Dumlupınar istikametine doğru çekilerek buradaki mevzileri tuttu. Esas taarruzu yapan 1. Ordu birlikleri, kuzeydeki 2. Ordu’yla irtibat sağladı. Süvari Kolordusu dağınık düzende çekilen Yunan birliklerine ve Eğret/ Anıtkaya civarındaki yedek düşman kuvvetlerine taciz saldırıları yaptı. Böylelikle düşmanın Kütahya yönüne doğru çekilmesi engellendi. O günkü gelişmelerden sonra Yunan komuta kademesinin muharebelerin kaderine etki etme imkanı, gruplara bölünen Yunan birlikleri arasında da irtibat ve uyum kalmadı.
5. GÜN: 29 AĞUSTOS
Düşman kuşatma altında
Güneyden 1. Ordu’nun bir kısmı, kuzeyden 2. Ordu ve süvari kolordusu, Trikopis grubunu kuşatmaya başladı. 1. Ordu birliklerinin diğer kısmı ise Dumlupınar’daki düşman mevzilerine taarruza devam etti. 4 gündür muharebe eden ve yorgun birlikler, Yunan kuvvetlerine karşı geceyarısına kadar saldırılarını sürdürdüler. Dumlupınar güneyindeki stratejik Toklusivrisi tepesini ele geçiren Türk birlikleri, Yunan kuvvetlerinin önemli bölümünün Dumlupınar’daki mevzilere çekilmesini önledi. 2. Ordu birlikleri ise Yunan birliklerinin kuzeyine geçerek Altuntaş-Döğer bölgesinde Kütahya yolunu tamamen kapadı ve düşman kuşatma altına aldı.
6. GÜN: 30 AĞUSTOS
Başkumandan
Meydan Muharebesi
Hayır,
gelecek günler için
gökten âyet inmedi bize.
Onu biz, kendimiz
vaadettik kendimize
(Nazım Hikmet)
Afyon’da bulunan Mustafa Kemal Paşa, sabah 10.00’da 1. Ordu karargahına gelerek, kuşatma altındaki Yunan kuvvetlerinin imhası emrini verdi. Saat 15.00’e kadar süren yağmur ve sis Yunan birliklerinin savunma düzeni almasını sağlarken, Türk harekatını geciktirdi. General Trikopis’in 5 tümenine karşı, 8 piyade ve 3 süvari tümeni toplanmıştı. 4-5 km.’lik bir açıklık hariç, tüm Yunan kuvvetleri tamamen sarılmıştı. Saat 17.00’de başlayan topçu ateşi sonrası, 18.30’da piyade süngü hücumuna kalktı. Saat 19.30’da düşman mevzilerine girildi ve Adatepe ele geçirildi. 22.30’da son Yunan direnişi de kırıldı ve Kanlıköprü hattına kadar ilerlendi. Yaklaşık 20 bin kişilik Yunan birliklerinin yarısı, ölü-yaralı veya esir olarak savaşdışı kaldı. Aralarında Trikopis’in de bulunduğu 10 bin civarında Yunan askeri bırakılan açıklıktan güneye doğru kaçtı (bunların yarısı sonraki günler teslim oldu). Büyük Taarruz’un başlangıcında Yunan kuvvetlerinin mevcudu 200 binin üzerindeydi. Bunların yaklaşık 70 bini, çoğunlukla yerli sivil Rumlardan oluşuyordu. 100 bin civarında asker ve ve sivilin Yunanistan’a kaçtığı tahmin ediliyor. Yunan kuvvetleri 30 bin ölü verdiler. 20 bini ise esir düştü. Türk birlikleri ise Büyük Taarruz’un başından 9 Eylül’e kadar 13 bin civarında asker kaybetti (şehit, yaralı, esir, hasta, kayıp). Bunların arasında 146 subay, 2.397 er şehit düştü.
7. GÜN: 31 AĞUSTOS
‘Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!’
Yunanlar, geniş cephe hattındaki derin tahkimatlarına güveniyordu. Mustafa Kemal Paşa ise, doğru ve tek bir noktadan yapılacak baskın tarzında bir taarruzla düşman hatlarının yarılabileceğini tespit etmişti. Süvariler batıdan Yunanlıları sarıp irtibat yollarını kesecek, 2. Ordu da kuzeyden destek kuvvetlerinin gelmesine mani olacaktı. Tarih bu şekilde yazıldı.
ŞAHİN ALDOĞAN
Eylül 1921’de biten Sakarya Meydan Muharebesi’nde Yunan kuvvetleri durdurulduktan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti yaklaşık 1 yıl içinde Anadolu’da tam egemenliğini sağlamış, ülkenin mevcut bütün kaynaklarını kullanabilecek hâle gelmişti. Türk Ordusu’nun savaş gücü, Yunan Ordusu’nun savaş gücüne yakın bir noktaya çıkarılmıştı…
O dönemde Batı Anadolu sahillerinden Anadolu’nun içlerine doğru iki önemli stratejik ulaşım yolu vardı. Bunlardan biri kuzeyde Mudanya-Bursa üzerinden Eskişehir’e, diğeri ise İzmir-Uşak üzerinden Afyon’a ulaşıyordu. Yunan kuvvetleri iki yolu da elde tutuyordu. Yunan birlikleri Gemlik’ten başlayarak Bilecik, Eskişehir, Afyon doğusundan güneye dönen ve Ahır Dağları-Toklusivrisi’ne ve oradan Menderes boyunca Nazilli üzerinden Söke’ye doğru 300 kilometrelik bir cephe hattında yayılmışlardı. Türk ordusunun yapacağı kesin netice arayan bir taarruzda, Yunanlılar hem Bursa-Eskişehir stratejik yolunu hem de İzmir-Uşak-Afyon yolunu korumaya çalışıyorlardı. Yunan Ordusu, İzmir-Afyon stratejik yolunun geldiği cepheyi önemli görmüş ve en güçlü kademeli tahkimatlarını, topçu mevzilerini bu bölgede hazırlamıştı. Birinci ana savunma mevzilerinin arkasında ikinci, üçüncü, dördüncü savunma mevzileri de hazırlanmıştı. Burada birinci savunma hattının Afyon güneyinden batıya dönüp devam etmesi Türk birlikleri için büyük bir avantaj sağlıyordu. Şöyle ki bu savunma hattı Afyon-Uşak demiryoluna yakındı ve paralel devam ediyordu. Türk ordusu bu bölgede kesin neticeli bir taarruza karar verirse batı kanadından Yunan ordusunun kuşatılması olanakları elde edilecekti. Savunma mevzilerinin ulaşım ve geri çekilme yollarından nisbeten uzak geçirilmesi gerekiyordu (Afyon’dan sonra batıya değil de güneye devam etmesi Yunan Ordusu için daha avantajlı olacaktı).
Türk başkomutanlığı sonucun kesin neticeli bir yarma taarruzu ile alınması esasını kabul etmişti. Afyon-Uşak hattı (yani İzmir’den iç bölgelere uzanan stratejik öneme sahip yol) birinci derecede önemliydi. Bu yol ele geçirilip Yunan birlikleri daha kuzeye püskürtülürse, düşmanı mağlup etme olanağı doğacaktı. Afyon’un güneyinden Akarçay ile Ahır Dağları arasındaki güneye dönük Yunan savunma cephesine kesin neticeli bir yarma taarruzu yapmaya karar verilmesi en uygun harekat tarzı idi. Böylelikle Ahır Dağları doğusundaki boşluktan kuşatma olanakları da elde edilecekti. Nitekim 5. Süvari Kolordusu kuşatmayı buradan yapmıştı. Bu kesin neticeli taarruzda ağırlık merkezi oluşturma prensibi de titizlikle uygulanmıştı. Batı cephesi emrindeki 18 piyade tümeninden 11’i bu 36 kilometrelik cepheye ayrılmış, Afyon’un kuzeydoğusu, Eskişehir doğrultusundaki 100 kilometrelik cepheye de tespit taarruzları (düşmanın asıl muharebe yerine kuvvet kaydırmasını engellemek için yapılan durdurma taarruzları) için 5 piyade tümeni ile bir mürettep süvari tümeni ayrılmıştı.
Fahrettin (Altay) Paşa komutasındaki 5. Süvari Kolordusu da sol kanatta kuşatmayla görevlendirilmişti. Baskın tesiri prensibi de gözönünde bulundurulmuş, tüm birlikler intikallerini geceleri yapmış, gizliliğe azami önem verilmişti. Bu arada hazırlıklarını tamamlayan Batı Cephesi Komutanlığı’na, Başkumandan Mustafa Kemal Paşa son aşamada kritik bir müdahalede bulunmuştur. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın, 2. Ordu’nun daha önce, yani 25 Ağustos akşamı taarruza başlaması önerisini, baskın tesirinin ortadan kalkacağı gerekçesiyle reddetmiştir (Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, Ocak 1994, no: 97, belge no: 2582 Harp Ceridesi, arşiv no: 4/4557 klasör no: 1898 dosya no: 76-136, fihrist: 11, 11-1).
26 Ağustos 1922 sabah 03.00’te başkomutan, genelkurmay başkanı ve batı cephesi komutanı maiyetleri ile beraber çadırlı ordugahtan 1. Ordu gözetleme yeri olan Kocatepe’ye geldi. Topçu 04.30’da ateşe başlayacaktı. Ancak yoğun sis yüzünden yarım saat gecikmeyle 05.00’te bütün cephede birden ateşe başlandı. Ağır topçunun ateş tanzimi 05.25’te tamamlandı. Saat 05.35’te 10 dakika süren tahrip ve arkasından imha ateşine geçildi. Tahrip ateşinin başlamasıyla birlikte tüm cephede piyadeler ilerlemeye başladı. 05.30’da Yunan topçusu da karşı ateş açtı. Yunan atış tanzim ve gözetleme istinat noktaları, cephenin hayli ilerisinde olmalarından dolayı Türk birliklerinin ilk tahrip ve imha ateşlerinde neredeyse tamamı savaşdışı kalmışlardı. Dolayısıyla sonraki saatlerde etkili bir topçu ateşi sürdüremediler. Türk piyadesi hücum kolları, topçunun açmış olduğu gediklerden tahkimli Yunan birinci hat mevzilerine girmeye başladı. 5. Kafkas Tümeni (Yarbay Halit) Küçük Kalecik Sivrisi’ni, 11. Tümen (Yarbay Ahmet Derviş) bunun batısındaki mevzileri, 23. Tümen (Yarbay Ömer Halis) Belentepe’yi, 15. Tümen (Yarbay Naci) Tınaztepe’yi, 14. Tümen (Yarbay Ethem Necdet) Kılıçarslan Gediği’ni ele geçirdiler.
En güçlü tahkimatlardan birinin bulunduğu 1.310 rakımlı Erkmentepe, Çiğiltepe (Çekiltepe) ve Toklusivrisi’ndeki Yunan birlikleri mukavemete devam ediyorlardı. Yunanlılar, ihtiyat kolordusundan aldıkları takviyelerle peyderpey karşı taarruzlara başladı. Tınaztepe ve Kılıçarslan Gediği’ni geri aldılar. 1. Ordu’nun karşı taarruzları sürerken, 5. Süvari Kolordusu da Ahır Dağları’nın yamaçlarındaki dar geçitlerden geçerek sabaha doğru Sincanlı Ovası’nda, Çayhisar batısında toplanmaya başladı. Bir yanda, Yunan demiryolu müfrezelerine saldırıp demiryolunu tahrip etmeye çalışırlarken bir yandan da 1. Ordu taarruzunu desteklemek için batıdan Yunan mevzilerine (Çiğiltepe gerisi) saldırdılar.
Bu sırada 41. Tümen (Albay Alaattin), Seyyid Gazi doğusunda düşmana taarruz ediyordu. Aynı kolordunun 61. Tümeni (Yarbay Salih) sabah erkenden Kazuçuran tepesini saldırarak almış, güçlü Yunan ihtiyatları bölgeye gelince geri çekilmek zorunda kalmıştı. 2. Ordu’ya bağlı 6. Kolordu’nun tümenleri de Dedesivrisi ve Gazlıgöl mevzilerine taarruz edip düşman kuvvetlerini yerinde tutuyorlardı. İlk gün Çiğiltepe, Erkmentepe ve Tınaztepe’nin büyük bir kısmı düşman elinde kaldı. 27 Ağustos sabahı erkenden başlayan taarruzların sonunda Erkmentepe ve Tınaztepe öğle sularında ele geçirildi. Saat 14.00 civarında da Çiğiltepe zaptedildi. Bu tepeyi zaptetmekle görevli 57. Tümen komutanı (Albay Reşat), tepeyi söz verdiği zamanda ele geçirememiş olmanın veriği üzüntü ile tepe alınmadan kısa süre önce intihar etti.
Öğleden sonra cephe artık yarılmış, bütün mevziler de ele geçirilmişti. 8. Piyade Tümeni (Albay Kâzım) 17.30’da Afyon’a girdi. Bu sırada 5. Süvari Kolordusu da batıya çekilen düşman kuvvetlerini atlı hücumlarla ve ateşle durdurmaya çalışıyordu. 61. Tümen, Kazuçuran tepesini ele geçirdi ve batıya doğru ilerlemeye başlandı.
Mürettep Süvari Tümeni (Albay Hacı Arif ) Döğer istikametinde Afyon-Kütahya-Eskişehir yolunu kesmek üzere muharebe ederek ilerliyordu. 1. Ordu karşısındaki Yunan birlikleri saat 15.00’ten itibaren batı-kuzeybatı istikametinde çekilmeye başladılar.
Yunan 1. ve 2. kolorduları Resulbaba-Küçükköy Dumlupınar güzergahından geçen üçüncü savunma hattında toplanmaya çalışıyorlardı. Batı Cephesi Komutanlığı, Başkomutanlık’la uyum içinde gelişen duruma uygun yeni emirler verdi. 2. Ordu çekilen Yunan kuvvetlerini kuzeyden kavrayarak Kütahya’ya çekilmelerine engel olacaktı. 1. Ordu da düşmanı batıdan kavrayarak İzmir istikametinde çekilmesine engel olacaktı. Süvari kolordusu düşmanın yan ve gerilerinde taarruza devam edecekti. 28 Ağustos’ta mürettep süvari tümeni Döğer’i ele geçirdi ve Altıntaş yönünde ilerlemeye başladı. 1. Ordu’nun 2. Kolordusu da 12. Yunan Tümeni’ne taarruz ederek kuzeye attı. 1. Kolordu’ya bağlı iki tümen de Balmahmut civarında yakaladığı iki Yunan tümenini taarruzla dağıtıp ağırlıklarını terkettirip geriye attı.
1. Kolordu, Dumlupınar yönünü kapamak üzere batıya döndü. 5. Süvari Kolordusu da çekilen düşman tümenlerine pervasızca saldırılar yaparak zayiat verdirmeye devam ediyordu. Yunanlıların 1. ve 7. Tümenleri hırpalanmış bir hâlde süratle kaçarak Dumlupınar güneyinde mevzilenmeye başladılar.
Toklusivrisi’ndeki mukavemet ise hâlâ devam ediyordu. 1. Kolordu’nun iki tümeni ve 6. Bağımsız Tümen’in müşterek taarruzu ile Toklusivrisi de ele geçirildi. Buradaki 2. Yunan Tümeni de güneydeki Dumlupınar mevzilerine güçlükle çekilebilmişti.
30 Ağustos 1922 sabahı başkomutan ve Batı Cephesi Komutanı Çalköyü’nde Zafertepe’deki 1. Ordu komutanının yanına geldiler. Beş Yunan tümeni (4, 5, 9, 12 ve 13. tümenler) ve 1. ve 2. Yunan kolordu karargahları kuşatma torbası içine alınmışlardı. Kuşatılan tümenlere, 6. Kolordu’nun 16. tümeni Çalköy batısından; 61. Tümen Çalköy’deki 16. Tümen’in sağından; 4. Kolordu’nun 11. Tümen’i Çalköy güneyinden; 5. Tümen ise 11. Tümen’in sol kanadından; 23. Tümen Aslıhanlar kuzeyinden; 3. Tümen de 23. Tümen’in sol kanadından taarruza başladı. Süvari Kolordusu da kuzeybatıdan kuşatılan Yunan tümenlerinin çekilme yollarını kapamıştı.
Öğleden sonra düşman, Adatepeler mıntıkasında her taraftan kuşatılmış bir hâlde kesin neticeli bir muharebe vermek zorunda bırakıldı. Kaçmaya çok uğraştı. Muharebe güneş batana kadar sürdü. Yunan tümenleri, savaş meydanında birçok ölü, yaralı, esir, top, otomobil, her türlü silah ve ağırlıklarını bırakıp imha edilmiş oldu. Trikopis ve diğer üst rütbeli Yunan subayları da Murat Dağı yönünde Kızıltaş Deresi yönünden çekilmişlerse de 2 Eylül 1922’de esir edildiler. Takip sonucu 1 Eylül 1922’de Uşak, 9 Eylül 1922’de İzmir, 10 Eylül’de Bursa ve 16 Eylül’de de Bandırma kurtarıldı. Böylelikle bütün Anadolu düşmandan temizlenmişti. Taarruz ve takip hareketlerinde Türk kuvvetleri, başta Başkomutan Mustafa Kemal Paşa olmak üzere her sınıftan subay ve erlerin kahramanlıkları, fedakârlıkları, feragatleri ve dayanma güçleriyle yakın tarihimizin rotasını değiştirdiler.
TÜRK TARAFI NEDEN VE NASIL KAZANDI?
1. Birlikler düzenli, moral ve eğitimleri yüksekti. Askerî güç, Yunanlılarla aşağı yukarı aynı seviyeye getirilmişti.
2. Harekat çok iyi planlandı. Mustafa Kemal, kuvvetlerinin büyük kısmını kesin netice alınacak yerde yoğunlaştırarak yaptığı baskın tarzında yarma taarruzu ile Yunan kuvvetlerini dağıttı.
3. Süvarilerin batıdan yaptığı sarma harekatı, Yunanlıları paniğe sevketti.
4. 2. Ordu’nun doğudan gerçekleştirdiği tespit taarruzu Yunan kuvvetlerinin asıl muharebe alanını desteklemesini önledi.
5. Türk ordusunun takip hızı, Yunan kuvvetlerinin geri çekilme hızından fazlaydı.
6. Başkomutan baştan itibaren sıcak muharebe hattında bulundu, doğrudan emirler verdi ve harekatı bizzat yönetti.
YUNAN TARAFI NEDEN VE NASIL KAYBETTİ?
1. Birlikler yorgun, moraller düşüktü. Komuta kademesi birlik içinde değildi.
2. Yunan ordusu işgal planı yapmıştı ama meydan muharebesi ile sonuçlanacak bir savunma planı yoktu.
3. Yunanlar kuzeyden güneye toplam 136 km’lik tüm cephe hattını savunmak istiyordu. Halbuki “her yeri korumak isteyen hiçbir yeri koruyamaz”dı.
4. Başkomutan, muharebeleri İzmir’den sevk ve idareye çalışıyordu. Cephede olan bitene vâkıf değildi, yerinde kararlar veremedi, emirleri gecikti veya uygulanması mümkün olmayan emirler verdi.
BEYLERBEYİ – KURTULUŞA KÜREK ÇEKENLER
Büyük Taarruz İstanbul’da başladı
Kurtuluş Savaşı’nın en az bilinen cephesi İstanbul. Boğaz’da ve Karadeniz’de canları pahasına görev yapan kahramanlar, 26 Ağustos 1922’de başlayan nihai taarruz için gereken silah ve mühimmatı Anadolu’ya ulaştırmışlardı. İşgal altındaki İstanbul’un yüksek gerilim hattı ise Beylerbeyi’nden geçiyordu. Kolağası Selahattin Bey’den Kurtuluş Savaşı’nda direniş örgütlerine ve Teşkilat-ı Mahsusa’ya uzanan zincir içerisinde görev yapan fedakar insanların hikayesini, Derya Tulga dergimizin 31. sayısında (Ağustos 2011) kaleme almıştı.