Kasım
sayımız çıktı

Çanakkale muharebe alanları Şahin Abi’yi bağrına bastı…

ŞAHİN ALDOĞAN (1948-2024)

Hayatını 1915’teki Çanakkale muharebelerinin araştırılmasına adamış; gerek yazdığı kitaplar-makaleler gerekse yetiştirdiği insanlarla yakın tarihimizin bu en önemli safhalarından birine ışık tutmuş bir uzmandı. Bu müstesna insan, özellikle coğrafya bilgisi ve coğrafya koruması olmadan, bir tarihî devamlılık da sağlanamayacağını öğretmişti.

Ardindan-Aldogan-2
1915’te yaşananları gün gün, metre metre, tüm hadiseleriyle bilen ve bunları paylaşan müstesna bir insan…

Bugün eğer tüm ağır sorunlara rağmen hâlâ bu memlekette varola­biliyorsak, bunu şüphesiz büyük oranda Mehmed Âkif Ersoy’un “Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı / Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. / Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı…” dizelerindeki fedakarlara borçluyuz. Şehit oğulları-torun­ları bu vatanı kurtaran, yeniden kurulmasını sağlayan ana-ba­balarını bir ölçüde unutmadılar ama; ilk mısrada geçen “toprağı tanımak” konusunda onların ke­miklerini sızlattılar. Atalarımızın kemiklerini önemsemedik biz; Âkif’in öngördüğü gibi maalesef onları incittik.

Sonra bir insan belirdi 70’li yıllarda Gelibolu Yarımadası’nda. Çocukluğundan beri ailesiyle buraya geliyordu ama, artık farklı görüyordu coğrafyayı. 12 Mart darbesi öncesinde emekli edilmiş bir deniz subayıydı; 70’li yılların başından itibaren, sivil uzun yol gemilerinde, makine dairelerin­de hayat mücadelesi verdi:

Şahin Aldoğan.

Elindeki kıt-kısıtlı kaynaklarla arazide dolaşmaya, hatta arazide yatıp-kalkmaya başlaması, notlar alması… Etrafta görenlerin ken­disini defineci sanıp jandarmaya ihbar etmesi… Çanakkale muha­rebelerini araştırdığını söyleye­rek devleti ikna etmeye çalış­ması… Nihayet gerek otoritenin gerekse köylünün “ya bu kafadan hasta” falan deyip kendisini rahat bırakması… 74’te bölgenin millî park ilan edilerek biraz olsun korunmaya başlanması…

Ardindan-Aldogan-1
Şahin Aldoğan, Gelibolu Yarımadası’ndaki muharebe anı ve izlerini takip eden ve yaşatan bir zaman yolcusuydu.

80 darbesiyle bölgede baş­layan sembolik şehitlik yapma faaliyetleri… Ayrıca heykel, bay­rak, yol, tuvalet, çam ağacı dikme faaliyetlerinin hız kazanması… Tüm bunlar olup biterken ve muharebe arazisi devlet eliyle rezil edilirken, kimsenin Şahin Aldoğan’a hiçbir şey şey sorma­ması-danışmaması… Otobüs turizmiyle beraber bölgenin do­kusunun-çehresinin tamamen değişmeye başlaması…

90’ların ikinci yarısında tanıdım Şahin Abi’yi. O yıllarda Yarımada’ya yerleşip arazide çalışmaya başlamama sebep olan insandır. Onun bilgisi ve yaklaşı­mı, alışık olmadığım tarafsızlığı, tarihî data’ların ancak arazi tetkikiyle bir bilgiye dönüşebile­ceğini (konfirme edilebileceğini) anlatması… ve bunun için de arazinin doğal yapısının kıs­kançlıkla korunması gerektiğini aktarması…

Onunla yollarımızın kesiş­mesi, 1915’te bu vatanı erken bir yıkımdan koruyan askerin, başta Mustafa Kemal Bey olmak üzere tüm değerli komutanların mirası, yani bu toprak sayesindeydi. Bas­tığımız yerleri tanımak istiyor­duk. Metre metre, gün gün, saat saat… Kim ne yazmış? O yazılan cümle hangi anlamda kullanıl­mış? Hangi günlükte hangi detay var? Kim doğru kim yalan söy­lüyor? Şahin Abi’nin buna cevabı basitti ama arkasında engin bir birikim vardı: “Gürsel Bey, bizde muharebe sırasında İngiliz-A­vustralyalı gibi günlük tutma geleneği yok malum; bunlar bizim tarafta çok nadir. Yazılan­ların büyük çoğunluğu savaş bittikten sonra. Eh, yazanlar da tabii hayatta kalanlar. Şüphesiz aralarında namuslu olanlar da var ama, yine de hepsine mesafeli yaklaşmalıyız.” Zaten mesele de mesafeyle ilgiliydi. Zira Şahin Abi, x hatıratındaki bir cümle­yi okuyup “yazarın bahsettiği noktadan intikal edilen noktaya, üstelik muharebe koşullarında, üzerinde şu kadar ağırlık olan piyadenin-mekkarenin o kadar kısa sürede intikal etmesine teknik olarak imkan yoktur” diyordu. Coğrafyayı bilmeden savaş tarihini bilmenin imkansız olduğunu ondan öğrendim ve ben de gücüm-imkanım yettiğin­ce, onun yanında çıraklık ederek Gelibolu muharebe alanlarını belledim.

Ardindan-Aldogan-3
Aldoğan, yapılan askerî törenden sonra Büyük Anafarta köyü mezarlığında, vasiyet ettiği yere defnedildi.

2005’te Şahin Abi’yle ortak yazdığımız Siperin Ardı Vatan ve Çanakkale Muharebe Alanları Gezi Rehberi kitapları bugün konuyla ilgili en önemli referans eserler arasında. Ancak şunu belirtmem lazım: Bu kitapları esas olarak ben yazdım! Zira Şahin Abi’nin yazı dili neredeyse hiç yoktu. Tabii bunlardaki bilgilerin yüzde 80’inden fazlası Şahin Abi’ye aitti; yani o söyledi ben yazdım, düzen­ledim. “Kalem efendisi sensin” demişti bana arazinin efendisi. Bununla birlikte neredeyse her bir cümle için benimle didişme­sini, hattâ küsüp gitmesini ve tekrar ve tekrar yeniden oturup çalışmaya başlamamızı unuta­mam. Onunla beraber 2000’lerin başında Atlas dergisinde, sonra bizim dergimizde yaptığımız/ yazdığımız arazi çalışmaları literatüre girmiştir. Mustafa Ke­mal’in arazi üzerindeki rotasını 87 yıl sonra saptayan-belirle­yen-yorumlayan insan evladı Şahin Aldoğan’dır. Fransız sektörünü (Kerevizdere) ilk defa bilimsel anlamda tetkik ve analiz eden (Francine Roussanne’la bir­likte) odur. Kireçtepe’den Tenger Dere’ye Çanakkale muharebe arazisinin her iki tarafını da gün gün, metre metre, yaşanan hadi­selerle birlikte bellemiş, dünya­nın bu coğrafyasının uzak ara 1 numaralı bilginiydi o (okusaydı “sil onu Gürsel Bey, yapma Allah aşkına” derdi).

Şahin Abi bu dünyadan geçmedi, kaldı burada ve hep kalacak. Onu Büyük Anafarta köyündeki mezarlığa gizledik ama, hep yanımızda olacak. Onun yetiştirdiği gençler, arazi uzmanları Çanakkale’yi ge­leceğe taşıyacak. Eğiliyorum önünde.

Ardindan-Aldogan-4

FERİT EDGÜ (1936-2024)

Türk edebiyatında bir usta, nadir bir entelektüel yazar…

88 yaşında yaşama veda edan Ferit Edgü, çağdaş Türk edebiyatının en önemli ve verimli isimlerindendi. Roman, öykü, şiir, deneme, eleştiri, biyografi, inceleme gibi birçok türde eser verdi; dünya edebiyatının başeserlerini de Türkçeye kazandırdı.

Türk edebiyatının usta ve en üretken isimlerinden Ferit Edgü 88 yaşında hayatını kay­betti. İstnabul doğumlu yazar, İstanbul Güzel Sanatlar Aka­demisi resim bölümünde aldığı eğitimine Paris’te devam etti. Académie du Feu’de seramik öğrenimi gördü; Sorbonne’da felsefe, Louvre’da sanat tarihi kurslarına katıldı.

Sonrasında edebiyatçı kim­liğiyle öne çıkan Ferit Edgü, roman, öykü, şiir, deneme, eleştiri, biyografi, inceleme gibi birçok türde eser verdi. Kurucusu olduğu Ada Yayınları ile çağdaş Türk edebiyatının önemli çalışmalarını yayımla­dı; dünya edebiyatının başeser­lerini de Türkçeye kazandırdı. Bir dönem metin yazarlığı da yapan Edgü, daha sonra kendi reklam ajansını kurdu. Bir Gemide adlı kitabıyla 1979 Sait Faik, Ders Notları ile 1979 Türk Dil Kurumu, Eylül’ün Gölgesinde Bir Yazdı ile 1988 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü aldı. Hakkâ­ri’de Bir Mevsim romanından uyarlanan ve Erden Kıral’ın yönettiği film, Berlin 33. Film Festivali’nde, aralarında Gümüş Ayı’nın da bulunduğu 5 ödül kazandı. Romanları, öyküleri, denemeleri Japonca ve Çince dahil birçok dile çevrildi.

Edgü’nün ölümünün ar­dından, edebiyat dünyasının önemli isimleri, yayıncılar ve okurları üzüntülerini sosyal medya üzerinden paylaştı. Edgü için İBB’nin restore ettiği ve kültür hayatına kazandırdı­ğı Beyoğlu’ndaki Casa Botter Apartmanı’nda bir tören düzen­lendi. Edgü, Aşiyan mezarlığın­da toprağa verildi.

Ardindan-Ferit

GÜNER ELİÇİN (1934-2024)

Ardindan-Elicin
Güner Eliçin, eşi ve kızı ile TİP binasında…

Yorulmak bilmez bir aydın

Türkiye Sol siyasetinin önemli isimlerinden Güner Eliçin, 29 Haziran’da hayatını kaybetti. 31 Ekim 1934’te Avanos’ta doğan Eliçin, 13 Şubat 1961’deki kuruluşundan 12 Mart darbesi sonrası 21 Temmuz 1971’deki kapatılışına kadar Türkiye İşçi Parti­si’nin yöneticilerindendi. Bu dönem Emek dergisinin İzmir temsilciliği­ni de yaptı. Aynı dönemde İzmir’de yayımlanan Memet isimli, haftalık gazetede yazıları yayımlandı. TİP’in İzmir İl Başkanlığı ve Genel Yönetim Kurulu üyeliği de yapan Eliçin 12 Mart 1971’deki darbenin ardından tutuk­landı ve bir süre Mamak’ta hapis yattı. Aynı zamanda yüksek mimar olan Güner Eliçin, üç dönem Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nin başkanlığını da yaptı; 12 Eylül 1980 darbesi sırasında bu görevdeydi. 12 Eylül’den sonra Ba­rış Derneği davasının sanıklarındandı ve gözaltında tutuldu. 12 Eylül reji­mine karşı en önemli çıkışlardan biri olan Aydınlar Dilekçesi’nin Ege’deki öncülerindendi. Gazeteci Işın Eliçin’in babası olan Güner Eliçin, Urla Helvacı­lar mezarlığında toprağa verildi.

PROF. DR. ERDOĞAN ÖNER (1945-2024)

Ardindan-Erdogan

Bürokrasiden akademiye

Ankara Üniversitesi Siyasal Bil­giler Fakültesi’ni 1966’da bitiren Prof. Dr. Erdoğan Öner, aynı yıl Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu’na girmişti. Müfettişlik görevinin ardından Gelir­ler Genel Müdür Yardımcılığı ve Bütçe Genel Müdürlüğü; 1997-2000 ara­sında Maliye Bakanlığı müsteşarlığı yaptı. Son olarak 2000-2003 arasında Washington Büyükelçiliği Maliye Mü­şavirliği görevinde bulunmuş ve ora­dan emekli olmuştu. Erdoğan Öner daha sonra akademik çalışmalarıyla gündeme geldi. 2011’de profesör olan Öner, Bütçe Hukuku, Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, Sayıştay Hukuku kitaplarının yanısıra Osmanlı-Türk maliye sistemine ilişkin önemli araştırmalara da imza atmıştı. Kâmil Mutluer ve Ahmet Kesik’le birlikte kaleme aldığı Bütçe Hukuku; yine Mutluer’le ortaklaşa kaleme aldığı Te­oride ve Uygulamada Mahalli İdareler Maliyesi kitapları, TÜBA tarafından sosyal bilimler ödülüne layık görüldü.

Ali Eroğul

CAN ALKOR (1936-2024)

Şair-yazarın sessiz vedası

Ardindan-Alkor

Temmuz ayında edebiyat dünya­sından bir kayıp da Can Alkor’du. Şair, çevirmen ve yazar Can Alkor, 88 yaşında hayatını kaybetti; 18 Temmuz Perşembe günü Teşvikiye Camii’nde kılınan cenaze namazı­nın ardından İstanbul’da toprağa verildi. 29 Mart 1936 doğumlu Alkor, edebiyat dünyasına müstesna kat­kılarıyla tanınan önemli bir isimdi. Çok sayıda eseri Türkçeye tercüme etti. İş Bankası Kültür Yayınları, Alkor için “Şiirlerindeki özenli dili ve mükemmeliyetçi tutumuyla Rim­baud, Valéry, Rilke ve Nietzsche’den çeviriler yaptı” diye yazdı. Şiirlerini topladığı Güneşdil adlı kitabı 2007’de yayımlanmıştı.