Kabile yapısını ortadan kaldıran Çinggis Han’dan sonra, tekbaşlı yönetim modeli sadece üç kuşak sürebildi. 13. yüzyılda dağınık kabileler ve beylikler halinde yaşayan halklar, bugün adlarını ve varlıklarını hâlâ sürdürüyor.
Orhon boylarında Ordubalık merkezli Uygur devleti 840 yılında yıkıldıktan sonra, İç Asya steplerinde uzun süre çevresi üzerinde hâkimiyet kuran bir devlet ortaya çıkmadı.
Sanki güçleri ile kendilerini hissettiren devletler, yerlerini irili ufaklı kabilelere ve beyliklere bırakmışlardı. Merkezî idarenin güçlü olduğu Çin’de bile önce Beş Sülale devri sonra da kuzeyde Kitan (Liao) ve Cürcen (Jin), güneyde de Song sülalesi başa geçti. 13. yüzyılda bütün bu bölgeyi birleştirip fetihlere girişen Çinggis Han, işte böyle dağınık bir ortamda doğmuştu.
Çinggis Hanın bir lider olarak sivrilmesine yol açan ortamda, daha henüz Temücin olarak bilindiği 12. yüzyılın ikinci yarısında, kendisinin hizmetinde bulunduğu Kerait Beyliği’nden başka, güçlü liderleri ile Merkitler, Naymanlar dikkati çekiyorlardı. Çinggis Han gerek bu beyliklere gerekse kendi dünür kabilesi Kongratlar, Calayırlar gibi müttefikleri dışındaki bütün halklara, ister beylik mensubu ister önemsiz bir kabile olsun, ordusunun içinde yer vermişti. Bu ordular batıda Anadolu’ya, Karadeniz’in kuzeyine, hatta Leipzig kapılarına kadar dayanmış ve tüm bu bölgeye yayılmışlardı. Kabile yapısını ortadan kaldırmak isteyen Çinggis Han, en çok da Kerait, Nayman, Merkitlere karşı acımasız davranmıştı.
Eserini 1260’larda yazan İranli tarihçi Cuveyni “Kerait Ong Han meselesi hallolduktan ve Moğol kabileleri onun kumandası altındaki erlere indirgendikten sonra, Çinggis Han elde ettiği bu insan gücünü dört oğlu arasında paylaştırdı” demekte ve oğullarının birbirleriyle iyi geçinmeleri, birlik olmaları ve aralarından birini lider olarak tanımaları için çeşitli darbımeseller anlattığını dile getirmektedir.
Bunlardan ilki, bizim de bildiğimiz ve Aesop’a kadar geri giden ok ve oklar hikayesidir. Tek bir oku kırmak ko- laydır, ama bir arada olan okları veya ok demetini kırmak kolay değildir. Diğer bir darbımesel de çokbaşlı ve tekbaşlı yılan hikayesi kaynaklıdır. Bu hikayede buz gibi soğuk bir gecede çok başlı bir yılanın başları hepsi birden bir deliğe sığınmak isterler. Deliğe daha önce girmiş olan başlardan biri yeni geleni tepeler. Böyle tepişe tepişe çok başlı yılan helak olur. Uzun bir de kuyruğu olan tekbaşlı yılana gelince, o deliğe yaklaşınca uzun kuyruğunu güzelce yerleştirdiği gibi, vücudunun bütün azalarını da o deliğe sığdırır.
Cuveyni’nin eserinde bu hikayeye Çinggis Han ve oğulları bâbında birkaç defa değinilir. Hatta Çinggis Han, Batı seferinden döndükten sonra hasta yatarken, “eğer oğullarımın her biri han olmak ister ve aralarından birine itaat etmezlerse, bu tam da çokbaşlı yılan hikayesine benzemez mi?” der. Bu sözler üzerine oğullarının babalarının önünde diz vurarak söz vermelerinden sonra, Çinggis Han da üçüncü oğlu Ögedey’in han olmak için münasip olduğunu söyler.
Gerçekten de Çinggis Handan sonra Ögedey dirayetli bir han olarak hüküm sürmüştür. Dört oğul kendi aralarında geçinmeye çalışmış veya geçinme görüntüsü vermeye çalışmışlardır. Ancak bu dayanışma üçüncü kuşakta son bulmuştur. Onlar artık ölen kişinin hayatta iken varis tayin etmesi usulüne uymak değil, kendi seçtikleri adayın han olması için çalışır ve bu konuda çatışırlar. Sonuçta önce Ögedey çok sonra da ağabeyi Çağaday evladına el çektirilmiş olur. Kağanlık en büyük oğul Cöçi evladı (Altın Orda) ve en küçük oğul Tuluy evladına kalmış olur. Bütün meşhur kağanlar Tuluy evladıdır.
Öte yandan dağıtılan kabilelerin yokolmamış bulunması da bir diğer husustur. O gün için dağıtılanlar kabilelerden Kirey, Nayman ve Merkitleri, bugün Kazakların Orta Cüz kabileleri arasında görmekteyiz. Hatta 1949’dan sonra Türkiye’ye göçen Kazaklar daha çok Nayman kabilesindendir. Aralarında Kireyler de vardır, onlar da Naymanların Kireyi olarak bilinirler. Demek ki planlayan Çinggis Han bile olsa, tavandan hareketle işler yürümemiş, tarihte Orta Asya’da halkın seçimi tekbaşlılık değil de çokbaşlılık yolunda olmuştur. Kısacası Çinggis Han ortaya çıkmadan önce, dağınık kabileler ve beylikler halinde yaşayan halklar isimlerini, kimliklerini halen devam ettirmektedir. Su akar, yolunu bulur.