Kasım
sayımız çıktı

Fasulye tarlasıydı, mermer tarlası oldu

I. Dünya Savaşı’nda Myanmar’daki Thayet Myo kampındaki esir mehmetçiklerin yattığı şehitlik nihayet restore edildi. Ancak, yeni mezarlığın ruhsuz mimarisi şehitliğin 2002’deki fasulye tarlası halini aratıyor.

FARUK BUDAK

Birinci Dünya Savaşı’nda silah altındaki üç milyona yakın askerimizin çoğu evlerine dönemediler. Kimileri cephede savaşırken şehit oldu, kimileri de esir olarak götürüldükleri, vatandan binlerce kilometre uzaklardaki hiç bilmedikleri topraklarda, esaret altında… Askerlerimiz, Korsika’dan Doğu Sibirya’ya kadar çok geniş bir coğrafyadaki esir kamplarına götürüldüler. Bir zamanlar Osmanlı toprağı olan diyarlarda artık esirdiler. İngilizler, Arabistan Yarımadası ve Irak, Filistin cephelerinde esir aldıkları yirmi binden fazla askerimizi Hindistan üzerinden Myanmar’a (eski isimleri Burma ve Birmanya) götürdü. Orada açtıkları esir kamplarından Thayet Myo’daki şehitliğimizi ilk kez 2002’nin Haziran ayında ziyaret etmiştim. Dönemin “yasaklar ülkesi” Myanmar’da şehitliği bulabilmem oldukça zor olmuştu. O tarihten sonra, devlet büyüklerine ve üst düzey askerlere dokuz ayrı dilekçe ile müracaat etmiş, şehitliklerin çok bakımsız kaldıklarını, köylülerin şehitlerimizin mezarları üzerinde fasulye yetiştirdiklerini, mezar taşlarının yavaş yavaş parçalanarak yok olduğunu iletmiştim. Ama restorasyon konusunda bir türlü sonuç elde edilememişti.

NTV Tarih’in 26. sayısında Thayet Myo şehitliğinin o günkü “doğal” hali gündeme taşınmıştı.

2010’lara gelindiğinde Myanmar Askeri Hükümetinin Batıdan gelen baskılar sayesinde demokratikleşme konusun- da adımlar atmaya başlaması ve dışişleri bakanlığımızın Myanmar ile resmi ilişkiler kurması neticesinde şehitliği restorasyonu 2015 yılında tamamlandı. Asya’yı bisikletiyle kat eden Türk gezgin İbrahim Yılmaz’ın ilettiği iki kare fotoğraf, 2002’den beri sürdürdüğümüz mücadelenin mutlu sonla bittiğini gösteriyordu. Ancak yeni mezarlığın özgünlükten uzak mimarisi, orijinal kitabelerin, mezar taşlarının karelerde görünmemesi mutluluğuma gölge düşürürken, “acaba burada yatanlar fasulye tarlaları altında daha mı huzurluydular” sorusunu sormama neden oldu.