Matbaayı icateden, dünyayı değiştiren Johannes Gütenberg üzerine, ülkemizde yayınlanan eserlerin sayısı iki elin parmaklarını bir geçiyor.
Matbaayı icad ederek büyük bir devrim yapan Johannes Gutenberg (1400 – 1468) ve eserleri hakkında Türkiye’de yayınlanmış fazla kitap yoktur. Gütenberg ve matbaası üzerine kaleme alınan ilk, özgün çalışma, ünlü yayıncı, matbaacı Ebüzziya Tevfik Bey’in 1882’de bastığı eserdir. Kendisinin yarattığı, adını “Ünlüler Kitaplığı” şeklinde çevirebileceğimiz bir serinin ilk kitabıdır Gütenberg.
Bu yayından 11 yıl sonra 1893’te İzmir’de basılan bir Gütenberg kitabı daha vardır. Ahmed Midhat Efendi’nin damadı Yenişehirlizade Halid Eyüb imzasını taşıyan bu eser, yazarın da önsözünde belirttiği gibi Paris’te 1884 yılında Ch. Delon tarafından yayımlanmış Gutenberg et l’Invention de l’Imprimerie başlıklı eserin notlar ve ilavelerle çevirisidir. Bu yayının en ilginç özelliği, adına sanına ilk kez rastladığımız Karabet isimli, İzmirli bir klişe/gravür ustasının Paris baskısı kitapta bulunan gravürleri özgünce, birebir kopyalayıp, eseri resimli hale getirmesidir. Osmanlı dünyasında basılmış bu iki kitaptan sonra, 1945’e kadar Gütenberg ve matbaası için başka bir basılı çalışma saptayamadık.
Almanya’da Gütenberg’in tekniği ile basılan ilk kitaptan bir tıpkıbasım ve Gütenberg’in portresi
Çocuk Esirgeme Kurumu’nun eğitim, öğretim kitapları serisinden, ünlü eğitmen Fuat Baymur tarafından çevrilen İlk Matbaa (1945) başlıklı çalışma, Gütenberg ve matbaası hakkında Latin alfabesiyle basılan ilk kitaptır. Daha sonra Gütenberg’le ilgili çalışmalar, daha çok eğitim sektöründeki ticari pazara yönelik, satış amaçlı kitaplar olacaktır. Bunlardan bazıları çeviri, birkaç tanesi de derleme şeklinde karşımıza çıkmaktadır. 2009’da İstanbul’da, 2013’te Ankara’da basılmış olan çalışmalar kapak ve künyeler hariç ilk harfinden son harfine kadar aynı kitaptır. Künye ve kapaklarını verdiğimiz çalışmaların içinde Gütenberg için Türkiye’de açılmış tek sergi olduğunu düşündüğümüz bir serginin küçük hacimli ama yararlı bilgiler içeren bir broşürü de vardır.
Bu kısa kaynakçada yer alan Gütenberg Gökadasına Gezi, içeriği itibariyle sadece Gütenberg için kaleme alınmamış olsa bile onun icadıyla başlayan baskı dünyasının mazi, hâl ve istikbalini betimleyen, bu konuyla ilgili en özgün kitaplardan biri olması nedeniyle listemize eklendi. Basılı malzeme ile uğraşanların bir şekilde borçlu oldukları Gütenberg için doğru düzgün bir şey yapmadıklarını saptayan bu kaynakçaya, Enis Batur’un Gütenberg Gökadasına Gezi derlemesinin “ikinci baskıya ikinci söz” başlıklı bölümünden bir alıntıyla son verelim.
“1980’li yıllarda, Frankfurt Kitap Fuarı için hazırlanan afişlerde posterlerde, çeşitli yayın duyurularında Gütenberg’in adı, yüzü, bastığı kitaplar sık sık öne çıkarılıyordu: Kitap uygarlığının ölmediği, sarsılmadığı, yeni teknolojik gelişmelerin yeni yepyeni iletişim kanalları açarak kitab’ın sonunu getiremeyeceği vurgulanmak isteniyordu. Bu yılki Frankfurt Fuarı’nda, belki de ilk kez ters bir vurguyla karşılaştık: Mülti-medyaya, elektronik med- yaya ayrılan ve her yıl gözle görülür biçimde büyüdüğünü herkesin farkettiği bölümün girişinde bir yerde, olanca büyüklüğüyle bir bakıma ana bildiriyi taşıma savındaki bir afişin üzerinde Sorry Herr Gütenberg yazıyordu: Elektronik medyacılar, ironiyle karışık bir sözümona üzüntüyle kitap dünyasından özür diliyorlardı: Son’un başlangıcında olduğumuz kesindi artık.”
Elektronik medyacıların, gelişimi vurgulamak adına 1980’lerde astıkları “Sorry Herr Gütenberg” afişinden hareketle, Enis Batur’un “Son’un başlangıcında olduğumuz kesindi artık” saptaması üzerinden yirmi yıl geçtiği ve Gütenbergcilerin kesin yenilgiye uğradığı bir zamanda, İstanbul’un meydanlarına, bu slogana İbrahim Müteferrika’yı da dahil ederek “Gütenberg ve Müteferrika’dan Özür Diliyoruz” afişleri asma zamanımız çoktan geçti bile…