Kasım
sayımız çıktı

Hem çınar hem bahar çiçeği

Tiyatro ve sinemaya adanmış bir hayattı onunkisi. “… Bir oyun, bir oyun daha, bir oyun daha… Böyle mutlu geçer ömrüm, yeter ki siz burada olun ve birlikte kotaralım oyunumuzu…” diyordu.

Bazı insanlar vardır; nadi­ren başrole soyunurlar; ama bir adım geriden, sessiz ve derinden hayata imza­larını bırakırlar. 91 yıllık haya­tını 18 yaşından beri sahnede, sahne arkasında, kamera önün­de geçiren; bazen müşfik, bazen sert “asil anne” rollerinin de­ğişmez yüzü Nedret Güvenç, bu unutulmaz imzalardan biriydi. “Nedret en basit şeyi bile büyük bir duyarlılıkla ve sevgi yükle­yerek anlatabiliyor. Sözgelişi patlıcan musakkasından bah­sediyor. Yüzüne bakıyorsunuz anlattığı musakka değil de bir aşk masalı sanki. Gel de etkilen­me…” diye anlatıyordu ünlü yö­netmen Atıf Yılmaz onu.

Bu özel sanatçı 1930’da İz­mir’de dünyaya gelmişti. An­kara Devlet Konservatuvarı’n­da şan ve piyano okusa da gön­lünü tiyatroya kaptırmıştı. İlk olarak 1948’de İzmir Şehir Ti­yatrosu’nun “Kadınlar Terzi­hanesi” oyunuyla sahne tozu­nu yutmuş; 1950’de ise 1995’e kadar parçası olacağı İstanbul Şehir Tiyatroları’na katılmıştı. 1998’den beri “Devlet Sanatçı­sı” olan Güvenç’i 2009’da yaz­dığı Dünya Tiyatro Günü bil­dirisiyle uğurluyoruz:

“Ben bir sahne işçisiyim, bir ağır işçi. İşim gereği gece-gün­düz çalışırım, buradan sizlere en güzel, en doğru, en çağdaş ve gerçekçi bir oyunla ulaşmak için… Bir oyun, bir oyun daha, bir oyun daha… Böyle mutlu ge­çer ömrüm, yeter ki siz burada olun ve birlikte kotaralım oyu­numuzu. Birlikte gülelim, bir­likte ağlayalım, birlikte coşalım, şaşalım, sevinelim ve birlikte düşünelim”