Tiyatro ve sinemaya adanmış bir hayattı onunkisi. “… Bir oyun, bir oyun daha, bir oyun daha… Böyle mutlu geçer ömrüm, yeter ki siz burada olun ve birlikte kotaralım oyunumuzu…” diyordu.
Bazı insanlar vardır; nadiren başrole soyunurlar; ama bir adım geriden, sessiz ve derinden hayata imzalarını bırakırlar. 91 yıllık hayatını 18 yaşından beri sahnede, sahne arkasında, kamera önünde geçiren; bazen müşfik, bazen sert “asil anne” rollerinin değişmez yüzü Nedret Güvenç, bu unutulmaz imzalardan biriydi. “Nedret en basit şeyi bile büyük bir duyarlılıkla ve sevgi yükleyerek anlatabiliyor. Sözgelişi patlıcan musakkasından bahsediyor. Yüzüne bakıyorsunuz anlattığı musakka değil de bir aşk masalı sanki. Gel de etkilenme…” diye anlatıyordu ünlü yönetmen Atıf Yılmaz onu.
Bu özel sanatçı 1930’da İzmir’de dünyaya gelmişti. Ankara Devlet Konservatuvarı’nda şan ve piyano okusa da gönlünü tiyatroya kaptırmıştı. İlk olarak 1948’de İzmir Şehir Tiyatrosu’nun “Kadınlar Terzihanesi” oyunuyla sahne tozunu yutmuş; 1950’de ise 1995’e kadar parçası olacağı İstanbul Şehir Tiyatroları’na katılmıştı. 1998’den beri “Devlet Sanatçısı” olan Güvenç’i 2009’da yazdığı Dünya Tiyatro Günü bildirisiyle uğurluyoruz:
“Ben bir sahne işçisiyim, bir ağır işçi. İşim gereği gece-gündüz çalışırım, buradan sizlere en güzel, en doğru, en çağdaş ve gerçekçi bir oyunla ulaşmak için… Bir oyun, bir oyun daha, bir oyun daha… Böyle mutlu geçer ömrüm, yeter ki siz burada olun ve birlikte kotaralım oyunumuzu. Birlikte gülelim, birlikte ağlayalım, birlikte coşalım, şaşalım, sevinelim ve birlikte düşünelim”