Beşeri bilimler dünyası, yeryüzünde yaşanan “insanlık durumları”na çare arıyor. Bilim insanları “beşerin şaştığı” günümüzde insanlığın parçalanmasını önleme ve barışı inşa etme gibi hayati konularda çözüm üretmek için uluslararası konferanslarda bir araya gelip bilgilerini paylaşıyor.
Dünyada bilim ve teknolojinin gösterdiği gelişmeler denince, doğal olarak fen bilimleri anlaşılıyor, beşeri ve sosyal bilimler ikinci plana düşüyor. UNESCO bünyesindeki Sosyal Bilimler Konseyi, zaman zaman küreselleşme ve sosyal bilimler odaklı konferanslar düzenliyor, yayınlar yapıyor.
Sosyal bilimler bir şekilde kalkınmaya çalışırken, beşeri bilimlerin durumu özellikle Batı dünyasında kaygı verici düzeylere indi. İşin ilginç tarafı Uzakdoğu ülkeleri bu konuda hassasiyet göstererek beşeri bilimlere özel fonlar ayırıyor. Boğaziçi Üniversitesi’ni ziyaret eden Pekin Üniversitesi üst düzey yöneticileri, dünyanın gidişatına bakıldığında teknoloji ve fen bilimlerinin daha da ağırlık kazanacağını ve bu alanlarda yetişecek kişilerin kültürsüz ve geçmişten habersiz yetişmemeleri için eğitim programlarında beşeri bilimlerin özel olarak vurgulandığını belirtmişlerdi.
Beşeri bilimlere öncelikli olarak yatırım yapan ülkelerden biri de Kore. Bu çerçevede “Yeni Hümanizm” görüşünü geliştiren UNESCO, 2011 yılında Kore Cumhuriyeti’nin insiyatifi ile insanlığın parçalanmasını önleme, dünyada gelişme ve barışın temellerini inşa etme yolunda -küreselleşen dünyamızda yeni ekonomik, mali ve sosyal konularda karşılaşılan güçlüklerle gittikçe artan belirsizlikler karşısında- beşeri bilimlerin oynayabileceği role işaret etmişti. (http://unesdoc.unesco.org/images/0021/002130/213061e.pdf)
Bu konuları 2009’dan beri kendi bünyesinde tartışan UNESCO nezdindeki CIPSH (Uluslararası Felsefe ve Beşeri Bilimler Konseyi) 2017 Ağustos ayında Belçika’nın Liège şehrinde bir Dünya Beşeri Bilimler Konferansı (WHC) planlamakta. Buna hazırlık mahiyetinde düzenlenen mahalli konferanslardan biri de geçen Aralık ayında Pekin’de yapıldı. Burada, Liège konferansında ele alınması düşünülen çevre, kimlik, kültürel çeşitlilik, kültürlerarası ilişkiler, kültürel miras, sınırlar ve göçler, tarih, hafıza ve siyaset, geçiş dönemindeki dünyamızda beşeri bilimler gibi konular üzerinde görüşler belirlendi.
Ardından gelen “İpek Yolunda Bilim ve Uygarlık “ adını taşıyan konferansta, astronomi, haritacılık, felsefe, tıp tarihi konularında bir çok değerli bildiriler sunuldu. Bu arada özellikle Arapça yazılmış astronomi eserlerinin Çin’e etkisinin 13. yüzyılda Moğollar devrinde Orta Asya ve İran’dan gelen Müslüman biliminsanları ile başladığını ve ayrıca İslamî takvimin de bu dönem Çin’e girmiş olduğunu ele alan bildiri ilgi topladı. Ayrıca Temür’ün torunu Uluğ Bey’in yıldız sayılarını tespitte kendisinden biraz önce yaşamış Çinli bilgin Guo Shoujing’den çok ileride olduğunu gösteren çalışma da gayet ilginçti.
Bu türlü çalışmalar sayesinde, astronomi bilimi üzerinde yoğunlaşmış olan Merağa (İlhanlı), Semarkand gibi merkezlerdeki faaliyetlerle Çin bilimi arasındaki ilişki daha belirgin hale gelecektir. Günümüzdeki 5 Türk lirasındaki portre olarak bilinen Aydın Sayılı da İslâm alemindeki rasathaneler (The Observatory in Islam, 1960) hakkındaki eseri ile Orta Asya rasathanelerini de incelemişti.
Konferansta ele alınan konulardan biri de inanılan mitolojiden, mantık yolu ile sorgulamaya, tartışmaya nasıl gidildiği yolunda idi. Yunanlı felsefe bilgini Byron Kaldis’in Aristo örneği ile sunduğu bildirisi, bizim gibi sözlü geleneği yoğun olan bir kültürde mitoloji, destan ve tarih arasında nasıl bir ayırım yapmak gerektiği konusunda çok aydınlatıcı oldu. Bizde daha çok ikisinden biri doğru olarak kabul edilir, diğeri reddedilirdi. Eskiden yazılı kültür, eserler ağırlıklı idi, sözlü olan her şey reddedilirdi. Şimdi ise sanki sözlü kültür öne geçmiş gibi görünüyor. Üstelik bir de yazıya geçerse, gerçek gibi algılanıyor. Bir bakıma bunu insanların insanlığı unuttuğu çağda mantık yolunun önünün kesilmesi gibi görebiliriz. Aslında ister yazılı olsun ister sözlü olsun kaynaklarımızı ancak kritik bir bakışla ele alarak sorgulayıp tartışırsak gerçeklere yaklaşırız.