18. asırda Lale Devri’yle başlayan değişim, 1755’te tamamlanan Nuruosmaniye Külliyesi’yle doruk noktasına ulaşmıştı. Tâ ki 1766 depremi, şehri devasa bir yıkımla karşı karşıya bırakana dek. İstanbul’u yeniden ayağa kaldıran adı az bilinen 3. Mustafa olacaktı.
Bu yüzyıldaki ilk değişim dönemi Lale Devri’nde başladı. Kuzey Hindistan’dan Batı Avrupa’ya kadar geniş bir coğrafyanın etkileri Osmanlı başkentini zenginleştiriyordu. Aynı dönemde kentte anıtsal çeşme ve sebiller, kütüphaneler, hiçbiri günümüze ulaşamayan saraylar ve köşkler inşa edildi. Kuş evleri, çiçek süslemeleri Osmanlı başkentinin zarif bezemeleri olarak yapıların cephelerinde görülür oldu.
Yüzyılın ortalarında Nuruosmaniye Külliyesi inşa edildi; yapının açılışı 5 Aralık 1755’te yapıldı. Aslında 1. Mahmut’un adını yaşatacak yapının temeli 19 Ocak 1749’da atılmış; neredeyse bitmek üzereyken sultan ölmüştü. Yerine geçen kardeşi 3. Osman, onu türbesine defnettirmedi; yapının Mahmudiye olacak adını da Nuruosmaniye Camii olarak değiştirdi. Bir yandan kendi ismini yaşatmayı amaçlıyor bir yandan yapının ismi “Osmanlı’nın nuru” olarak da anlaşılsın istiyordu. Ancak Nuruosmaniye türbesine gömülmek kendisine de kısmet olmayacaktı.
İstanbul bu yüzyıldaki büyük bir değişimi de 1766 depreminden sonra yaşadı. Deprem ağır bir hasar bırakmıştı. Şehri, askerî zaferleri olmadığı için adı bugün az bilinen Sultan 3. Mustafa yeniden ayağa kaldıracaktı. Depremde hasar gören birçok eski yapı onarıldı, ağır hasarlı olan kimileri de yeniden inşa edildi. Yıkılan Fatih Camii’nin yeniden inşaı bu anlamda çok simgesel bir örnek oluşturdu.