Türkiye’de The Beatles’la ilgili birçok yaşamöyküsü yayımlandı ama her nasılsa en iyi biyografi kitabı Türkçe’ye çevrilmemişti. Hunter Davies’in kitabı, yayın hayatına hızlı başlayan Kara Plak Yayınları etiketiyle nihayet geçen ay raflardaki yerini aldı.
ERTAN KESKİNSOY
The Beatles’ın önemini nasıl anlatsak? Popüler listelere başvurabiliriz: Dünyada albümleri en çok satan grup olması (600 milyon albüm), Billboard listesinde bir numarada kalan en çok sayıda parçayı bestelemiş olmaları, Beatles’ın önemini anlatmak için en sık verilen örnekler olsa da, içerik önemini anlatmak için akademik jargona başvuralım: The Beatles, pop müzik dünyasında en çok atıfta bulunulan grup ve uzun bir süre daha öyle kalacak.
Beatles’ı önemli kılan bir diğer mefhum ise, bu atıfların da yalnızca sayılardan ibaret olmaması. 1950’lerin sonunda rock ’n’ roll var, 1960-1970 arasını Beatles kaplıyor; derken 1970’lerden sonra çeşitlenen müzik alt türlerinin hemen hepsindeki Beatles atıfları, o günden bu güne devam edegeldi: Progressive-psyhedelic rock, hard-rock, brit-pop, kulağınızı hangi alt türe dikseniz, bir Beatles tınısı, ya da pekala Beatles tınısı olabilecek bir tınıyı duymak mümkün. Üstelik tüm bu başarıyı yalnızca 10 yıla sığdırmış bir grup söz konusu.
Etki bu kadar kapsamlı olunca, John Lennon, Paul McCartney, George Harrison ve Ringo Starr’dan mürekkep Liverpoollu dörtlünün muhtelif içerikli yaşamöyküleri de yazıldı çizildi. Ancak her nasılsa topluluğun en iyi biyografisi Türkçe’ye bir türlü çevrilmemişti. Hunter Davies’in yıllar içinde önemi artan kitabından söz ediyoruz.
Davies’in kitabını diğer biyografilerden ayıran, kitap için sıkça söylenen “gruptan onaylı biyografi” olması değil. Bilakis, kitap, ‘gruptan onaylı’ sözünün akla getirdiği tüm potansiyel editoryal kısıtlardan azade. Örneğin Davies, topluluğun henüz Ringo Starr gruba katılmamışkenki Hamburg günlerinden, önceki davulcu Pete Best’i kovma süreçlerinden söz ederken, üyeleri neredeyse birer birer sorguya / sigaya çekiyor. Davies’in kitap boyunca devam eden inatçı araştırmacılığına bir örnek de, Best’in peşine düşüşü: 1967 yılı boyunca peşinden koşturduğu Best, görüşme taleplerine yanıt vermeyince çareyi annesi ile görüşmekte buluyor. Neyse ki Davies oradayken Pete eve dönüyor da görüşüyorlar.
Beatles biyografisi, 40’a yakın kitabı olan, 80 yaşını taze devirmiş İngiliz yazarın en yaşayan kitabı. Kitap, yıllar içinde yenilenen bilgiler, arada geçen zamanda bulunan belgeler ve, Türkçe çeviride bulunan önsöz örneğinde olduğu gibi, eklenen öyküler ve anekdotlarla, birkaç baskıda farklı biçimlere bürünüp kendine ait bir yaşam çizgi oluşturmuş.
Davies’in yazarlığı müzik yazarlığından ibaret değil. Ünlü futbol dergisi Four-Four-Two, on bir yıl önce yaptığı “Futbol Hakkında En İyi 50 Kitap” listesinde, Davies’in, Tottenham takımına ve takım üzerinden İngiliz futboluna göz attığı, çok güzel öykücükler ve anekdotlar barındıran kitabı The Glory Game (1972) adlı yapıtını 11. sıraya koydu. Davies’in bir diğer özelliği de “gölge yazarlığı”. Kendisinin, Paul Gascoigne, Dwight Yorke ve Wayne Rooney’nin “oto”biyografilerini yazmışlığı var.
Kitabı ayrıksı kılan, artık kapanmak üzere olan bir dönemin kaydını tutuyor olması. Yo, müzikten söz etmiyoruz: insanların – tabii sosyal medya aracılığıyla– kendini ifşasının geçer akçe olduğu bir mahremiyet anlayışı; popüler olmanın koşullarından birinin ise bu ifşanın süreklileştirilmesi olduğu bir dünyada, bir biyografi yazarı için, dalınacak bir derinlik kalır mı? Velev ki kaldı, o derinlik, yeterince derin olur mu? Bugünden kırk yıl sonrasına Beatles gibi iz bırakabilecek bir topluluğun izini görebiliyor musunuz?
Bu yüzden bu biyografiye basit bir ünlü biyografisi gibi davranmamak gerekiyor: Değişen bireysel ve toplumsal ilişkiler yüzünden yöntemleri değişen bir yazım türü bu. Davies de 2009’da kitaba eklediği önsözde– Beatles’ı az çok bilenlerin kitapta en keyif alacağı bölümlerden biri bu olacaktır– “o güzel günler” nostaljisine kapılmasa da, bunun farkında olduğunu gösteriyor.
Beatles’ı hiç bilmeyenlerin, ya da misal, grubun Hindistan, ABD vb. serüvenlerini bilmeyenler ve / veya bu kitaba standart bir biyografi kitabı niyetine el atanlar, daha fazlasıyla karşılaşacak. İyisi mi siz kitabı alın, 50. yılı şerefine The Revolver albümünü bir yerlerden bulun ve dinleyin, dinlerken kitapta “Eleanor Rigby”den ve tabii “Yellow Submarine”den söz edilen yerleri denk düşürün. “Yellow Submarine”i dinlerken, Rolling Stones’un asıl kurucusu, parçaya konuk geri vokalist olarak eşlik eden Brian Jones’un üç yıl sonra ölecek olduğunu hüzünle anımsayın. Bir diğer eşlikçi Marianne Faithfull’un ise sapasağlam hayatta ve müzik yapıyor olduğunu keyifle not edin. Dinlediğiniz her Beatles parçasının içinde pop müzik tarihi parçacıkları gizli, Davies’in kitabı ise bu parçacıkların arasında gezinmek için iyi bir pusula.