Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.
0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Nabokov’un gizli tarihi

Vladimir Nabokov (1899-1977), 20. yüzyıl edebiyatını etkileyen büyük yazarlardan biri. Verdiği eserler kadar, inanılmaz yaşamöyküsüyle de dikkat çeken Nabokov, bugüne kadar çok sayıda araştırmaya ve biyografiye de konu oldu.

Yirminci yaşgününün arifesinde gemiyle ülkesi Rusya’yı terk etmek zorunda kalıp kendi deyişiyle “tasavvur edilebilecek en mutlu çocukluğu” geride bırakan Nabokov, binbir zorlukla ulaştığı Avrupa ülkelerinde de huzur bulamamıştı. Nazi iktidarı ve 2. Dünya Savaşı döneminde karısının Yahudi kimliği nedeniyle yaşadığı sıkıntılar, Avrupa’dan kaçış ve ilk yılları maddi sıkıntılar içinde geçen ABD günleri… Böyle bir yaşamöyküsünün çok sayıda biyografi yazarını harekete geçirmesine şaşırmamak gerekir.

Andrea Pitzer’in İletişim Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı da bu biyografi kitaplarından biri. Pitzer, kitabında Nabokov’un mektuplarından ve yakın dönemde ortaya çıkan belgelerden de yararlanarak harika bir biyografi yazarken aynı zamanda Nabokov’un eserlerinin satır aralarına gizlenmiş tarihî kalıntıların izini sürerek farklılık da yaratmış.

Bu sayede okurlar dünyanın kaderini değiştiren büyük olayların ve kişisel tarihin Nabokov’un muhteşem edebiyatına nasıl sızdığına yakından tanıklık ediyor.

Büyük Savaş’a bir yıl varken…

Başlangıç ile sonun, zafer ile melankolinin iç içe geçtiği ve her şeyin sanata dönüştüğü bir tarih: 1913. Hiçbir şeyin bir daha eskisi gibi olmayacağı bir dönüm noktası. Eşi benzeri olmayan, muazzam bir yıl. Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde 1913’te dünyada ve çoğunlukla kıta Avrupasının sanat panoramasını sunuyor Alman gazeteci ve sanat tarihçisi Florian Illies.

1913 Ocak ayının karlı ve soğuk bir günü… Stalin Lenin’in verdiği görevle Viyana’da gizli tutulan saklanma yerinde “Marksizm ve Ulusal Sorun” makalesini yazmaktadır. Arada düşünmek için Schönbrunn Sarayı’nın yakınlarındaki parka hava almaya çıkar. O sırada parkta kendisi gibi bir yaya daha vardır. Suluboya resim yaparak münzevi bir yaşam süren bu yayanın ismi ise Adolf Hitler’dir.

Viyana bu yıllarda Rus- ya’dan kaçan devrimcilerin en sevdiği politik sürgün yeridir. Gazeteci yazar Leo Bronstain, şimdiki bilinen adıyla Lev Troçki zavallı bir burjuva atmosferinde çalışmakta ve Viyana’daki kahve çevresinin en iyi satranç oyuncusu olarak bilinmektedir.

1913: Fırtınadan Önce’de Florian Illies, Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde, geri dönüşü olmayan felaketlere gebe bir geçiş döneminin portresini ustalıkla çiziyor.

BÜLENT ENGEZ

KERBELA

1334 yıl önce İmam Hüseyin’e bağlı küçük bir birlikle Emevi Halifesi Yezit’in ordusu arasındaki savaşta İmam Hüseyin ve yandaşlarının öldürülmesi Kerbela Olayı olarak bilinir. Şii kültüründe önemli bir yer tutan olayla ilgili, Anadolu Alevi-Bektaşi kültürü de çok sayıda deyiş ve mersiye üretti. Kalan Müzik etiketiyle çıkan Kerbela albümünde Coşkun Karademir ve Emirhan Kartal’ın seslendirdiği on deyiş yer alıyor. İkinci CD’deki Kerbela’nın öyküsünü ise Mustafa Avkıran seslendirmiş.

BEETHOVEN 

Ludwig van Beethoven (1770-1827), müziğin akışını değiştiren, sağlık sorunlarıyla dolu yaşamın acılarından kaçmak için sanatın olağanüstü kollarına sığınan ve bu sayede müzik dünyasını yerinden oynatan bir dahi. Daha önce yine Can Yayınları’ndan çıkan Mozart ve Chopin biyografilerini yazan Aydın Büke, bu kez Beethoven’ın biyografisini yazdı. Ünlü besteciyi bir romancı titizliğiyle anlatan yazar, kitapta yalnızca Beethoven’ın değil, ailesinin, dönemin ünlü siyaset adamlarının, prenseslerinin portreleri de ustalıkla çiziyor.

MÜNİF PAŞA 

Osmanlı Devleti’nde modernleşme çabalarıyla birlikte Batı’nın bilim ve kültür dünyasından haberdar gençler yetiştirme ihtiyacı doğmuştu. Münif Paşa da (1830-1910) bu gençlerden biriydi. Uzun yıllar devlet hizmatinde bulunan Münif Paşa, rasyonel düşüncenin ve pozitif bilginin gelişmesinde önemli pay sahibi olan bir figürdü. İlk bilim cemiyetini kurmak, ilk dergiyi neşretmek gibi ilklere imza atan Paşa’nın yaşamöyküsü 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin devlet ve kültür yaşamına ışık tutuyor.

İMPARATORLUĞUN AÇLIKLA İMTİHANI 

Yeniçağda insanlar pek çok doğal ve beşeri afetle mücadele etmek zorunda kaldı. Özellikle Akdeniz ve çevresinde yaşanan seller, kuraklıklar ve aşırı soğuklar ile kitlesel savaşlar ülkelerin sosyal ve iktisadi bünyelerinde tamiri zor yaralar açtı. Osmanlı İmparatorluğu da böyle çetin dönemlerden geçti. Zafer Karademir’in kitabı 16. yüzyılın ikinci yarısı ile 17. yüzyılın ilk yarısındaki Osmanlı ülkesinde yaşanan darlık ve kıtlık buhranlarını, sebep ve sonuçlarıyla birlikte ele alıyor.

CAHİL HOCA 

1818’de sürgünde bir devrimci olan Joseph Jacotot, bugün Belçika sınırları dahilinde bulunan Leuven kenti üniversitesinde, Fransız edebiyatı okutmanı oldu. Üstelik Flaman öğrencilerinin tek kelime Fransızca bilmedikleri gibi, kendisi de Flamanca’nın F’sinden habersizdi. 1940 doğumlu Fransız filozof Rancière, bu deneyimden yol çıkarak insanın bilmeden de öğretebileceğini gösteriyor. Böylelikle toplumsal eşitsizliği, zeka ve bilgi hiyerarşisine dayandırarak meşru kılan görüşe önemli bir eleştiri getiriyor.

BİR NEFESTE CİNSELLİK TARİHİ

Atinalı devlet adamı Solon, MÖ 6. yüzyılda kentteki ahlaki çöküş karşısında dehşete düşmüş ve devlet tarafından işletilen genelevler kurmuştu. 14. yüzyılda para karşılığı sekse aracı olduğu tespit edilenlerin saçları “utanç tıraşı”yla şekillendirilir, kendileri için de bir utanç geçidi tertip edilirdi. 1495’te Avrupa’nın büyük çoğunluğu “büyük frengi vakası”yla çalkalandı…Tarihin en “ahlaksız” sayfalarından seçmeler merak edenler için son derece akıcı bir dille yazılmış bir derleme.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamını Oku

Son Haberler