Kasım
sayımız çıktı

Osmanlılardan cumhuriyete Hilal-i Ahmer’den Kızılay’a

SAVAŞTAN BARIŞA, ASKERLERDEN SİVİL HALKA

Başta deprem olmak üzere, doğal felaketlerde insani yardım yapma fikri ve bunun örgütlenerek uygulanması sadece 1862’den beri var. Savaş meydanlarında yaralanan-hastalanan askerlere yardım girişimleri, giderek Kızılhaç, Hilal-i Ahmer, Kızılay adları altında sivil felaketzedelere de el uzatılmasına yolaçtı. Türkiye tarihinde en düzenli ve tatmin edici yardımlar Kızılay tarafından yapıldı.

Henry Dunant 24 Ha­ziran 1859 tarihin­de Fransa ve Sardinya Krallığı’nın Avusturya’yla sa­vaştığı Solferino’da İsviçreli bir gezgindi. Savaşta tanık olduk­ları, Bir Solferino Hatırası adıy­la 1862’de yayımlandı. Savaşın gerçekleri içinde birer katile dönüşen sıradan insanlar ka­dar, “insanlık namına” dedirten hadiseler de vardı. Bu çarpıcı paradoks, hasta ve yaralı asker­lere savaş alanında dahi yardım edilmesinin bir insanlık görevi olduğunu gözler önüne seriyor­du ve bu yönde atılacak adımlar için fazla beklenmeyecekti.

Şubat 1863’te Cenevre’de “Hayır Cemiyeti” öncülüğün­de yapılan, Ekim 1863’te Avru­pa’dan 16 ülkenin katıldığı bir toplantının ardından, Ağustos 1864’te bir kongre düzenlendi. Bu kongrenin sonunda, savaş sırasında sağlık görevlilerinin durumları ile yaralı asker ve hal­ka yapılacak yardım konularını içeren Cenevre Sözleşmesi (22 Ağustos 1864) imzalandı. Söz­leşmeye konu olan insani yar­dımlar sadece savaş alanlarını değil, doğal afetler, salgın hasta­lıklar gibi olağanüstü durumla­rı da kapsıyordu. Sözleşmenin 7. maddesinde sahra hastanele­rinin ayırt edilmesini ve zarar görmemesini sağlamak üzere bir Kızılhaç amblemi oluştu­ruldu.

canakkale_1
Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Çanakkale Savaşı’nın tüm cephelerinde yaralı askerlerin tedavi, bakım ve sevkini üstlenmişti.

Konferansa katılmamış olan Osmanlı Devleti, 5 Temmuz 1865 tarihinde Cenevre Söz­leşmesi’ni imzalandı. Sözleş­meyi imzalayan her ülke kendi teşkilatını kurmaya başlamıştı. Paris’te 1867’de toplanan Mil­letlerarası Kızılhaç Kongresi’ne Osmanlı Devleti adına Mekte­b-i Tıbbiye hocası Dr. Abdullah Bey katıldı. Kongre ertesinde ise, 11 Haziran 1868’de “Mecru­hin ve Marda-yı Askeriyeye İm­dat ve Muavenet Cemiyeti” (Os­manlı Hasta ve Yaralı Askerleri Kurtarma ve Yardım Cemiyeti) kuruldu. Cemiyetin ilk başkanı Mekteb-i Tıbbiye Nazırı Mar­ko Paşa, ilk genel sekreteri Dr. Abdullah Bey’di. Kurucular, ara­larında o dönemki başkomutan Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa ve Tabipler Birliği Başkanı Kırım­lı Aziz Bey’in de bulunduğu 38’i doktor olmak üzere 66 kişiydi. Sultan Abdülaziz ve Pertevni­yal Valide Sultan tarafından da desteklenen derneğin kuruluşu, 1869’da Berlin’de toplanan ulus­lararası Salib-i Ahmer Kong­resi’nde duyuruldu. Henüz bir varlık gösteremeyen ve Dr. Ab­dullah Bey’in ölümünden sonra 1874’te dağılan cemiyet, iki yıl sonra Balkan Savaşları’nda orta­ya çıkan zaruret üzerine tekrar faaliyete geçirilecekti.

8 Temmuz 1876’da Osmanlı Ordusu Balkanlar’da çıkan Sırp isyanını bastırma çabasındaydı. Uluslararası Kızılhaç Komite­si Başkanı Gustavo Moyiner ta­rafından “İstanbul’da Kızılhaç benzeri bir cemiyet kurulursa diğer Kızılhaç cemiyetlerinin de Osmanlılara tıbbî yardımlarda bulunabileceği” deklare edildi. 13 Temmuz 1876’da Sadrazam Mehmed Rüştü Paşa’nın emriy­le yapılan toplantıda, Cenevre Sözleşmesi’ni esas alan bir ce­miyetin kurulmasına karar ve­rildi.

Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin 12 Ağustos 1876 tarihli toplan­tısında, derneğin kullanmak durumunda olduğu uluslarara­sı amblemin aynı zamanda bir Hıristiyanlık sembolü olması nedeniyle sorun oluşturduğu ve haç yerine hilâlin uygun olacağı dile getirilmişti. Marko Paşa, bir çözüm olarak haç işaretini kü­çültüp yanına bir hilal eklemek yoluna gitmiş olsa da Kırımlı Aziz Bey hilalin tek amblem ola­rak kabul edilmesinde ısrarlıydı.

kizilay_broşür-1
1910 yılına ait Hilal-i Ahmer broşüründe ilkyardıma ilişkin temel bilgiler, illüstrasyonlar eşliğinde aktarılmış.

2. Abdülhamid’in 1876’da tahta çıkmasının ardından pa­dişah himayesinde ilk toplan­tısını Beşiktaş Sarayı’nda dü­zenleyen Mecruhin ve Marda-i Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti, 14 Nisan 1877 tari­hinde, Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti adını alarak resmen kuruldu. Cemiyet, aynı yıl çıkan 1877-1878 Osmanlı-Rus Sava­şı sırasında ilk ciddi imtihanını verecekti. Bu savaşta yaralılara yeterli yardımın yapılamaması ve ordunun sürekli kan kaybet­mesi, Hilal-i Ahmer için aslın­da geç bile kalınmış olduğunu göstermişti. Plevne müdafaa­sında da varlık gösteren cemi­yet, İstanbul’da cephe ve cephe gerisinde irili-ufaklı 28 Hilal-i Ahmer Hastanesi kurmuş, 4 bi­ne yakın yaralıya bakmıştı. Ağır kayıplarla çıkılan savaşın ar­dından 2. Abdülhamid meclisin kapatılmasını emretmiş, birçok kurum ve kuruluşla birlikte Hi­lal-i Ahmer Cemiyeti’nin de ça­lışmaları kısıtlanmıştı. Cemiye­tin parası Osmanlı Bankası’na yatırıldı ve faaliyetlerine 20 yıl boyunca ara verildi.

karaman-hilal-i-ambar_nda-mu htacine-buğday-tevzi-1928
1928 yılında, Karaman’daki Hilal-i Ahmer Ambarı’ndan ihtiyaç sahiplerine buğday dağıtılıyor.

1897’de Osmanlı-Yunan Sa­vaşı’nda yegane faaliyeti kirala­dığı iki hastane vapuru ile hasta ve yaralı askerlerin İstanbul’a taşınması olan cemiyet, sa­vaş bittiğinde yeniden dağıldı. 1907’de Londra’da düzenlenen Milletlerarası Kızılhaç Konfe­ransı’na Osmanlı delegesi olarak katılan Dr. Besim Ömer, burada “hilal” sembolünün tanınması için girişimlerde bulunmuş ama sonuç alamamıştı. Hilalin ulus­lararası kabulü ancak 1912’de Washington’da düzenlenen Mil­letlerarası Kızılhaç Konferan­sı’nda mümkün olacaktı.

Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Meşrutiyet’in ilanından sonra yeniden teşkilatlandı. 20 Nisan 1911 tarihinde Sadrazam Hakkı Paşa’nın başkanlığında 30 kişi­lik yönetici kadrosu seçildi ve Tophane’de üç katlı bir bina ilk idare merkezi olarak cemiyete tahsis edildi. 10 Mayıs 1912’de bu defa Washington Milletlera­rası Kızılhaç Konferansı’na Os­manlı delegesi olarak katılan Dr. Besim Ömer, izlenimlerini ve yapılmasını gerekli gördüklerini rapor ederek dernek yönetimi­ne sundu. Besim Ömer Paşa’nın raporunda, Japon Kızılhaç Ce­miyeti’nin savaşta yaralanan ve hastalananlara yardım edilme­sinin ötesinde, savaşdışı zaman­larda ortaya çıkan afet durumla­rında felaketzedelere ve ihtiyacı olanlara da yardım edilmesi yö­nündeki teklifi de yer almak­taydı. Kızılhaç Teşkilatı’nın dünya genelinde yaptığı yardım faaliyetleri ayrıca belirtilmiş; Fransa’daki sel felaketi sırasın­da yapılan yardımlar, tüberküloz gibi hastalıklara karşı yürütülen mücadeleler de örnek olarak ve­rilmişti.

Trablusgarp Savaşı sırasında yardım faaliyetlerinde bulun­maya başlayan cemiyetin 26 Ka­sım 1912 tarihinde düzenlediği 3. olağanüstü kongresinde Dr. Besim Ömer başkanvekili olarak atandı. Savaşlar ve savaşların meydana getirdiği göçler Hilal-i Ahmer’e tecrübe kazandırmıştı; savaşlar haricinde doğal afetle­re uğrayan bölgelere de yardım götürülüyordu. Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti, 1923’te Türki­ye Hilal-i Ahmer Cemiyeti adını aldı. 1935’te Atatürk tarafından verilen Türkiye Kızılay Cemiye­ti adını aldı ve 1947’de Türkiye Kızılay Derneği oldu.

1914 Isparta-Burdur

4 Ekim 1914 tarihinde saat 00.05’te Isparta-Burdur hattın­da meydana gelen depremde 2.344 kişinin öldü, 681 kişi yara­landı. Burdur’daki evlerin üçte ikisi yıkıldı; üçte biri ağır hasar aldı. Isparta’da Pamuk Hanı’nda çıkan yangında sağlam kalan ev­ler ve dükkanlar da yandı. O sı­rada Burdur’da bulunan Konya Valisi Azmi Bey, İçişleri Bakan­lığı’na çektiği telgrafta şunları yazdı: “Şehrin dörtte üçü harap, gece barınacak hiçbir şey yok. Birçok yaralının yarasını sara­cak tabibimiz ve ilacımız kâfi değildir. Felaketin derecesini tasvir edemem. Çadıra, doktora, ekmeğe ve ilaca ihtiyaç vardır. Hareket hâlâ oldukça şiddetli devam eylemektedir”.

Bakanlığın aynı gün Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’ne gönderdiği yazı üzerine acilen oluşturulan Dr. Nâfiz Bey başkanlığındaki İmdat Heyeti, depremzedele­re verilmek üzere eşya ve tahsis edilen 500 lira ile yola çıktı; 5-25 Ekim 1914 tarihleri arasında 20 gün deprem yerinde görev yaptı. İmdat Heyeti, yanlarında taşı­dıkları eşyalarla birlikte İstan­bul’dan Bandırma’ya cemiyetin Edremit vapuru ile gelmiş, bu­radan demiryoluyla İzmir’e geç­miş, İzmir’den trenle Isparta’ya ulaşmıştı. Burdur’da dağıtılacak eşyalar arabalarla nakledilmişti. Heyetin yanında ilkyardım mal­zemeleri, tıbbi aletler ve ilaçlar, çadır, yorgan, çamaşır ve erzak­lardan oluşan 60 balya malze­me vardı. Isparta’ya varıldığında telgraf çekildi: “Deprem felaketi azdır. Yaraların sarılmasına çalı­şılacaktır”.

1924erzurum_ataturk
Mustafa Kemal Paşa, depremde zarar gören halk ile beraber, Hasankale (Pasinler) Erzurum, 2 Ekim 1924 (üstte). 30 Ekim 1983’te, Erzurum ve çevresinde büyük hasara ve önemli ölçüde can kaybına neden olan depremde, Kızılay harekete geçerek felaketzedelerin yaralarını sarmaya çalışmıştı (altta).
1924erzurum

Hilal-i Ahmer Cemiyeti ta­rafından Isparta’da 140 aileye, Keçiborlu’da 80 aileye 100’er ku­ruş dağıtıldı. Sayıları 413’ü bu­lan dul kadınlar ve yetimlerine para yardımı yapıldı. Burdur’da 138 depremzede aileye 100’er kuruş para dağıtıldı. Cemiyetin Kastamonu şubesi 10 adet Os­manlı lirası, Amerikan Kızılha­çı 672 küsur lira nakdi yardım­da bulundu. Yine Hilal-i Ahmer depolarından yiyecek ve gazyağı ile kıyafet-barınma malzemeleri gönderildi. Haydarpaşa İstasyo­nu’ndan gönderilen 50 çadır, ev­lerin bahçelerinde kurulmuş ve 100’e yakın baraka da Isparta’da barınma sorununun giderilme­sine önemli katkı sağlamıştı. Yaralılar Hilal-i Ahmer Cemi­yeti’nin kurduğu çadır hasta­nelerde tedavi edilirken İzmir ve Konya’dan sağlık görevlileri ve tıbbi malzemeler gönderildi. Sargı, ipek iplik, alkol gibi sıhhi malzemeler Hilal-i Ahmer ec­zanesinden tedarik edildi; dep­remde ölenler birkaçı birarada olacak şekilde defnedildi.

İmdat Heyeti’ne harcama­ları için toplam 54.723 kuruş tahsisat ayrılmıştı. Bu tahsi­satın 41.300 kuruşu 413 aileye yapılan para yardımıydı. 2.080 kuruş heyet istihkaklarına ve 6.549 kuruş telgraf, et, süt, eşya, vapur kiralama gibi harcama­lara gitmiş, geriye kalan 4.794 kuruş Hilal-i Ahmer veznesi­ne 25 Ekim 1914 tarihinde iade edilmişti.

Isparta Mutasarrıfı Sırrı, 16 Ekim 1914 tarihinde gönderdiği telgrafta Hilal-i Ahmer Cemi­yeti’ne Isparta halkı adına şük­ranlarını sundu. 18 Ekim’de de Isparta Belediye Başkanı da Is­partalılar adına Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne teşekkürlerini içe­ren bir telgraf çekti.

1924 Erzurum

Erzurum şehri 1924’te üç dep­rem yaşadı; 13 Mayıs ve 6 Ey­lül’de meydana gelen depremle­rin ardından 13 Eylül’de 6.8 bü­yüklüğündeki deprem 221 can kaybına ve yüzlerce binada ağır hasara neden oldu.

Deprem haberini Trabzon’da alan Gazi Mustafa Kemal, Ana­dolu gezisi programını iptal ede­rek Erzurum’a gitme kararı aldı. Depremin hemen ardından ma­halli olarak başlayan ilk yardım çalışmalarını İçişleri Bakanlı­ğı’nca kurulan “Hareket-i Arz Felaketzedegânı Komisyonu” takip etti. 17 Eylül 1924 tarihin­de Erzurum Valisi Zühtü Bey yardım çağrısında bulunuyordu: “… Kuruluşundan beri çaresiz­lere şefkat ellerini uzatan, acıla­rını dindirmeye çalışan Hilal-i Ahmer Heyeti muhteremesin­den enkaz altından kurtarılan, yağmurlu hava altında bulunan altı köyün iki yüz elli haneden ibaret çaresizlerine iki yüz el­li çadırın süratle gönderilme­sini, iaşe ve elbise yardımlarını önemle rica ve istirham ederim efendim”.

Hilal-i Ahmer Cemiyeti ilk etapta 1000 adet battaniye, ça­dır, çamaşır, çorap ve avcı yele­ği gönderdi. Bölgeye 25 Eylül’e kadar, 50’şer kişilik 50 çadır, 100 İngiliz çadırı, battaniye, 500 fanila, gömlek ve 200 kat elbi­se yanında büyük miktarda ilaç ve tıbbi malzeme gönderildi. 1 Ekim günü toplantı yapan Gazi Mustafa Kemal 10 bin, eşi Lati­fe Hanım 10 bin, milletvekille­ri 3’er bin, diğer görevliler 100- 200 lira yardımda bulundu.

Yine 1 Ekim 1924’te Ulusla­rarası Kızılhaç Komitesi Cenev­re’de “Erzurum Felaketzedele­rine Yardım Çağrısı” yayımladı. Fransa hükümeti, Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa, Japon-Ame­rikan-Yugoslavya-Estonya-Uk­rayna-Brezilya- Rusya Kızılhaç örgütleri doğrudan ya da Hilal-i Ahmer Cemiyeti aracılığı ile pa­ra yardımında bulundu.

20 Eylül 1924 tarihinde Cumhuriyet gazetesi bir yar­dım kampanyası başlatmış, ilk yardımı İstanbul Belediyesi yapmıştı. Zonguldak ve Edir­ne Belediyeleri, Kasım Efen­di, Konya Mebusu Refik Bey, Resimli Ay ve Resimli Hafta mecmuaları para yardımında bulunmuş, Erzurum için tüm Türkiye seferber olmuştu.

canakkale_2
Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin kurduğu seyyar mutfaklarda pişen yemekler, çadırlara taşınıyor.

1939’dan 1999’a…

Cumhuriyet döneminde Tür­kiye coğrafyasında çok sayıda deprem meydana geldi. Bunlar­dan 6.5 ve daha üzerinde olan­larda, resmî rakamlara göre 600-4.000 arasında insanımızı kaybettik. 1939 Erzincan dep­remi, 60 sene sonra 1999’da ya­şanacak Gölcük depremine ka­dar ülkenin yaşadığı en büyük doğal felaketti.

27 Aralık 1939 gecesi, saat 01.57’de 7.9 büyüklüğünde öl­çülen Erzincan depremi çok soğuk bir kış gününde meyda­na geldi. Resmî rakamlara göre 32.968 kişi hayatını kaybetti; 116.720 bina tamamen yıkıldı. Depremde Erzincan postane­si de yıkılmıştı; şehirden 14 km. uzakta Dumanlı istasyonundan saat 06.30’da istasyon memuru Cenan Bey tarafından başkente çekilen ilk telgrafta şiddetli bir deprem olduğu, devlet binala­rı ve bütün evlerin yıkıldığı, çok sayıda insanın öldüğü bildirili­yordu.

Bütün şehir enkaz yığını hâ­linde, binlerce kişi enkaz altın­da, kurtulanlar sokaklardaydı. Piyade ve topçu kışlaları ayakta kalmıştı; askerler enkaz altın­dan kalanları kurtarmaya ve çıkan yangınları söndürmeye koşmuştu. Kar yağışı nedeniyle kara yolundan ulaşım imkan­sızdı ve demiryolunun bazı hat­ları ile telefon ve telgraf hatları da çalışmıyordu.

Kızılay Cemiyeti ilk etapta aynı gün 500 çadır, 1.000 bat­taniye, 1.000 gömlek, 1.000 don gibi barınma ve giyecek mad­deleriyle 15 bin lira gönderil­mesine karar verdi. Erzurum ve Sivas Kızılay şubeleri de Erzin­can’a birer vagon un ve ekmek gönderecekti. 28 Aralık’ta İçiş­leri ve Sağlık Bakanları deprem bölgesine gitmek üzere yola çıktı. Aynı gün Sivas’tan ara­ma-kurtarma çalışmaları için gelen 280 işçinin bulunduğu­nu bir imdat treni, Divriği’den ekmek ve sıhhi malzeme de yüklenerek Erzincan’a gitmek üzere yola çıktı. Elazığ’dan da aynı gün trenle ekmek ve sıh­hi yardım gönderildi. Yine aynı günü Korgeneral Abdullah Alp­doğan ile Orgeneral Kazım Or­bay trenle Erzincan’a hareket ettiler ve 100 çadır, 1000 kaput, 1 ton makarna, 2 ton şeker, 100 kg çay, 1 ton kuru üzüm, 1 ton ekmek, 500 kg konserve, ayrıca bir sıhhiye otomobili, bir kam­yon sıhhi malzeme götürdüler.

İlk imdat treni 29 Aralık gü­nü Erzincan’a ulaştı. Deprem­zedelerin beslenme ve barın­ması Kızılay’ın mesuliyetindey­di; şehrin çeşitli bölgelerinde ordunun ve Kızılay’ın çadırla­rıyla barınaklar kuruldu. Div­riği’den gelen maden işçileri de kurtarma çalışmalarına katıldı­lar ve depremin beşinci günün­de dahi enkazdan canlı insanlar çıkardılar. Diğer taraftan ölüle­rin defnine ve yaralıların teda­visine çaba harcandı ve salgın hastalıklar önlenmeye çalışıldı. Sonraki günlerde deprem böl­gesinde enkazın temizlenme­si için İstanbul itfaiyesinden ve cezaevindeki mahkumlardan da yardım sağlanacaktı.

TBMM’de “Millî Yardım Komitesi” kurulmuş; deprem bölgesine yapılan yardımların organizasyonu ve depremzede­lere ulaştırılması için Kızılay görevlendirilmişti. Depremze­deler en çok soğuğa karşı koru­yacak çamaşır, elbise, yorgan ve battaniyeye ihtiyaç duyuyordu. Ankara ve İstanbul’da üniversi­te öğrencileri depremzedelere yardım için para ve giyim eşya­sı toplamış, Erzincan’a ulaştı­rılmak üzere Kızılay’a teslim etmişlerdi. Halkın yaptığı para, eşya ve gıda yardımları da Kızı­lay tarafından deprem bölgesi­ne ulaştırıldı.

Depremden etkilenen şehir­lerde bina hasar tespit heyetle­ri oluşturuldu ve zarar miktarı belirlenen para yardımları Kı­zılay tarafından hak sahiplerine dağıtıldı. Bunun yanısıra şehir hayatının düzeni ve günlük ya­şamın idamesi için doğrudan Kızılay Cemiyeti tarafından ev­ler, barakalar ve dükkanlar inşa edildi.

Erzincan’a çeşitli ülkeler­den de para, giysi, gıda, ilaç, cerrahi malzeme, çadır ve in­şaat malzemesi gibi yardımlar geldi. Hasta ve yaralıların bir kısmı diğer illere nakledilirken çadırlarda kalanların ihtiyaçla­rı Kızılay tarafından karşılan­dı. Kızılay Mayıs 1940 tarihine kadar gıda, giyecek ve temel tü­ketim maddelerinin dağıtımını da yaptı.

1999 Marmara

24 sene önce 17 Ağustos’ta, sa­baha karşı 03.02’de 7.4 büyük­lüğünde meydana gelen deprem Adapazarı, İzmit, Gölcük, Ya­lova, Çınarcık, İstanbul ve Av­cılar’da çok büyük can ve mal kaybına neden oldu. Resmî ra­kamlara göre 18.373, gayriresmî hesaplamalara göre 50 bine yakın insan hayatını kaybetti. Kızılay derhal bir kriz masası kurdu ve yardımlar Başbakan­lık Kriz Merkezi ile birlikte yü­rütüldü. İlk etapta Türk Hava Kuvvetleri’nin yardımı ile aci­len bölgeye 6.230 çadır, 5.445 battaniye ile 4.613 kg gıda mad­desi gönderildi. 18 Ağustos’ta yurt genelinde yardım kampan­yası başlatılmış, ilk iki gün için­de bölgeye toplam 13.595 çadır, 8.250 battaniye, 18.573 kilo gıda maddesi gönderilmişti.

Bölgeye tam teşekküllü iki seyyar hastane kuruldu. Dört seyyar aşevi çalışmaktaydı. Kı­zılay tarafından Sakarya ve Ko­caeli’nde çadırkentler kuruldu. Çeşitli yardım kuruluşlarınca açılan 90 çadırkentin 72’si Kı­zılay’a devredildi. Kızılay’ın de­polarındaki çadırlar tükenince 23.288 çadır satın alındı.

17 Ağustos 1999 Marmara depremi afet yönetiminde dö­nüm noktası olarak kabul edildi ve yeni bir yapılanmaya gidildi. Sivil Savunma Genel Müdürlü­ğü, Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Acil Durum Yöneti­mi Genel Müdürlüğü kapatıla­rak 2009’da çıkarılan 5902 Sa­yılı Yasa ile Başbakanlık’a bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı kuruldu. 15 Temmuz 2018’de yayımlanan 4 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararname­si ile Afet ve Acil Durum Yöne­timi Başkanlığı, İçişleri Bakan­lığı’na bağlandı. Bugün, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlı­ğı, afet ve acil durumlara ilişkin tek yetkili kurum olup, afet ve acil durumun niteliği ve büyük­lüğüne göre Genelkurmay Baş­kanlığı, Sağlık Bakanlığı ve sivil toplum kuruluşları işbirliğiyle faaliyetlerine devam etmekte.