Kasım
sayımız çıktı

Paletli canavarın emekleme dönemi

Dönemin ilk tankları, tarih öncesinden kalma canavarlara benzetiliyor, “zırhlı birlik” diyenler hayalperestler olarak görülüyordu. Ama Yıldırım Savaşı’nın yolu açılmıştı.

Hava muharebeleri savaşın kurallarını değiştirmeye başlamıştı ama, esas savaş yine karada cereyan etmekteydi. Burada siperleri aşmak için tankların geliştirilmesi çok erken başlamış ama bunların taktik olarak etkili bir şekilde geliştirilmesinin yolu bulunamadığı gibi, ilk zırhlı paletli araçlar da teknik olarak çok yetersiz kalmıştı. Tarih öncesinden kalma canavarlar gibi siperlerin arasında biraz dolaştıktan sonra ya çamura saplanıp kalıyor ya da engellere takılıyordu. Bu savaşta İngilizler tank konusunda ileri olmakla birlikte bundan nadiren yararlandılar. Tanklar ancak 2. Dünya Savaşı’nda kendilerinden beklenen performansı gösterebilecekti.

Ancak savaşın sonunda Mark serisinden İngiliz tankı bir hendeği geçmeye çalışıyor (1917). Tanklar ancak savaşın sonunda ağırlıklarını hissettirmeye başladılar ama stratejik bir yarma yapabilecek teknik olanakları henüz yoktu.

1. Dünya Savaşı’nda denizaltılara karşı geliştirilen konvoy sistemi bir kenara konulursa müttefiklerin öncülük yapıp ileri geçtikleri başlıca alan tanklardır. İşin ilginci tankın geliştirilmesine önce İngilizler büyük bir atılım yapmış ama bunu kendi yüksek komutanlıklarının itirazlarıyla boğuşarak gerçekleştirmişlerdi. Bu arada Alman yüksek komutanlığı da birkaç tank imalatına binbir zorlukla razı olmuş ve bu arada Fransızlar en iyi tankı yapmışlardı. Ancak aşırı kayıp veren Fransızlar o kadar pasif bir anlayışa yöneldiler ki, tankları ancak piyade desteği olarak düşündüler. Tanklar ancak savaşın sonunda ağırlıklarını biraz hissettirmeye başladılar ama beklenen stratejik yarmayı yapamadılar. Bu nedenle 1940’taki “yıldırım savaşı”na kadar tanklar piyade destek vasıtası olarak görülmeye devam edecek, bağımsız zırhlı birlikleri savunanlar her yerde egzantrik hayalperestler olarak görülecekti.

Savaştan sonra İngilizler öncü oldukları bu alanı ihmal ederken Almanlar tankı geliştirerek 2. Dünya Savaşı’nın “yıldırım savaşı”nı hayata geçireceklerdi. İngiliz tank teorisini hazırlayan Fuller 1930’larda siyasi olarak gözden düşüp ordudan ayrıldı, ama gene bu savaşta genç bir subay olan Heinz Guderian 1940’dan sonra Alman tank üstadı olarak tarihe geçti.

ERNEST DUNLOP SWINTON

Makinelitüfeğe karşı piyadeyi korumak için

İngiliz subay, tank fikrini geliştirenlerin başında gelir. 1914’te cephelerde makinelitüfeklerin piyadeyi biçtiğini gören Swinton onları ileri taşıyacak bir zırhlı-paletli traktör projesi ortaya attı. İngiliz yetkilileri bunu görmezden geldiler ama proje o sırada donanma bakanı olan Winston Churchill’in dikkatini çekti. “Landship Comittee” (kara gemileri komitesi) isimli bir grup kurarak çalışmalarını teşvik etti. Ortaya günümüz- deki tanklara benzeyen bir şartname çıktı ve ilk prototip 1915 Eylül’ünde hazırdı. Gizlilik amacıyla bunlara sıvı taşıyan anlamında “tank” adı verildi ve bu ad yapıştı kaldı. 1916’da 50 kadar tank cephede ilk kez boy gösterdiler. 1917’de ise Cambrai’de 476 tank ile tarihin ilk zırhlı hücumu yapıldı. Bazı muharebelerde yüz bin kayıpla ancak bin metre ilerlenirken, burada birkaç saatte çok az kayıpla 6.5 kilometrelik ilerleme gerçekleşti ki, o dönem için bu muazzam bir olaydı.

J.F. C. FULLER

Almanlara ilham veren İngiliz

Tank birliklerinin ilk subaylarından olan “Boney” lakaplı Fuller, 1917’de Cambrai’de yapılan ilk tank hücumunu planlamıştır. Daha sonra savaşı uçakların ve tankların yıldırım hücumuyla bitirmeyi amaçlayan “Plan 1919”u yaptı ama savaş 1918 Kasım’ında sona erdi. Daha sonra mekanize birlikler üzerindeki teorileri geliştirdi ve aynı zamanda çok tanınmış bir askerî yazar oldu. Ne var ki faşist eğilimleri yüzünde ordudan ayrıldı ve 2. Dünya Savaşı’nda göreve çağrılmadı. Yazıları Almanya’da kendi ülkesinden çok daha fazla okundu ve anlaşıldı. Yıldırım savaşı General Guderian tarafından uygulandı. Böylece bir sonraki savaşı da etkilemiş oldu. İngilizler mekanize savaş konusunda çok ileride oldukları halde öyle geri kaldılar ki, 2. Dünya Savaşı’nda bu alanda Almanlara hiç yetişemediler.