Meksika Devrimi’nin iki liderinden biri Pancho Villa, 9 Mart 1916’da Amerikan topraklarındaki Columbus’a saldırmış ve şehri yakıp yıkmıştı. Gerilla savaşının tarihini başlatan ve sonraki yılların istilacı Amerikası’nı istila eden Villa’nın olağanüstü öyküsü.
Günümüzden 106 yıl önce başlayan Meksika Devrimi, kesintili olduğu kadar uzatmalı bir devrimdi. Birkaç yıl içinde Pancho Villa ve Emiliano Zapata gibi geleneksel politik aktörlere benzemeyen gerçek köylü liderlerinin sahneye çıkması modern tarihin benzersiz bir vakasıydı.
6 Aralık 1914’te yerel kıyafetleriyle Mexico’nun en büyük meydanı Zócala’ya giren isyancı güçlerin önünde, sekiz “general” yürüyordu. Beş yıl önce hiçbirinin askerlikle ilişkisi yoktu. Onlar, köylü, öğrenci, sığır hırsızı, köy öğretmeni, seyis, haydut ve makinisttiler. Aralarında dönemin Avrupa’daki devrimlerinde ki gibi profesör, avukat, doktor, gazeteci, profesyonel aydınlar yoktu. Tercüman ve aracı kullanmıyorlardı. Bu büyük kitle, önlerinde kendileri gibi “generaller”le Ulusal Saraya doğru ilerlediler.
Aşağıdan, halkın içinden gelen bu önderlerin karşısına, zamanla kurumsal siyasetin yeni temsilcileri, bir takım sosyal talepleri kendilerine malederek çıkmaya başladılar. İhtiyar kıtada 1. Dünya Savaşı başlarken Meksika Devrimi’nin rüzgarı aniden ters esmeye başladı.
Daha birkaç yıl önce devriminin önde gelen simaları arasında yer alan Pancho Villa, artık ABD tarafından muhatap olarak kabul edilmiyordu. Anayasacıların 1915’deki zaferi ve köylülerin radikalizmi, ABD’yi Villa’yı gözden çıkarıp Carranza’ya yakınlaştırdı. 1915 sonunda ABD Başkanı Wilson, Venistiano Carranza’yı Meksika hükümetinin temsilcisi olarak tanıdı. Aynı zamanda muhalif akımlara silah satışına da yasak geldi.
Sonraki aylarda, Carranza hükümetinin Savaş ve Deniz Bakanı Obregon yavaş yavaş öne çıkmaya başladı. Obregon, yeni başlayan Cihan Harbi’nden dersler çıkararak Pancho Villa’ya karşı mitralyözlerle önemli bir başarı kazanmış ve Villa’nın yenilmez kabul edilen süvarilerini mağlup etmişti. Villa’nın süvarilerinin uyguladığı Apaçi taktiği (Süvariler hızla geliyor, 150 metre kala aniden durup ateş ediyor, sonra yakınlaşıp atın yuları ağızlarında iki ellerinde tabancayla tekrar ateş ediyorlardı) artık tarihe karışmak üzereydi.
Meksika Devrimi’nin 1915 Nisan-Haziran arası yaşanan en kanlı çatışmaları sırasında Pancho Villa cephane konusunda sıkıntı çekmekteydi. Öte yandan “El Parfumado” (koku sürünmüş) diye aşağıladığı Obregon’un saldırıları artmış, ele geçirilen subayları kurşuna dizilmişti. Villa hem mali olarak çökmüş hem de cephanesinin önemli bölümünü kaybetmişti. 20 Aralık 1915’te dağlara çekilerek gerilla mücadelesine başladı.
ABD’nin Carranza’dan başkasına silah satmama kararından en çok etkilenen Villa olmuştu. Ancak sınıra yakın Ciudad Chihuahua’da konuşlandığından, ABD topraklarından gizlice silah temin edebiliyordu. Silah tedarikçisi ise, son olarak kendisine ödediği altın ve gümüşe göre kalitesiz mühimmat vermiş olan Samuel Ravel’di. Silah taciri Ravel, “Meksikalı haydutlarla müzakere etmeyeceğini” bildirince, Villa onun yaşadığı ABD topraklarında bulunan Columbus’a saldırmaya karar verdi. 17 Şubat’ta San Jeronimo’dan 589 adamıyla hareket etti.
Meksika Devrimi’nin başından itibaren Amerikan ordusu, iki ülke arasındaki uzun sınır boyunca karakollar kurmuş ve birçok kez Meksikalı isyancılarla çarpışmıştı. Bu çarpışmaların en şiddetlisi, işte Villa’nın bu saldırısı sırasında tam 100 yıl önce 9 Mart 1916’da gerçekleşti.
Villa’nın birliklerine, general Ramon Banda Quesada komuta ediyordu. 444 süvarinin katıldığı bu saldırıda postahane, otel ve evler yakılmış, sekiz asker ve ikisi Meksikalı on sivil öldürülmüştü. Villa’nın adamlarından ise 73’ü ölmüştü. Villa’nın adamları ev ev silah taciri Ravel’i aradılar ama Teksas’a gittiği için bulamadılar.
1812 İngiliz-Amerikan Savaşı’ndan sonra ABD topraklarının yabancı güçlerce ilk (ve son) istilası, Amerikan kamuoyunda büyük bir şok etkisi yarattı. Villa’yı yakalayıp yargılamak üzere general Pershing komutasında bir “cezalandırma harekatı” düzenlendi. 14 Mart 1916’da başlayıp 17 Şubat 1917’de sona eren bu harekatta Villa ele geçirilemedi ama, Amerikan ordusu bir yıl sonra Pershing’in de komutanlık yapacağı Birinci Dünya Savaşı’nda kullanacağı en modern silahları denemiş oldu. Geleceğin ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower ve 2. Dünya Savaşı’nın ünlü generali Patton da bu harekatta teğmen rütbesiyle yer aldılar.
Pershing, Columbus’a döndüğünde Villa’yı yakalayamamış olsa da (bir söylentiye göre dizinden yaralanmış olan Villa’nın çok yakınından geçmişlerdi) onun 33 önde gelen adamını yakalamıştı. Üç hafta boyunca aç bırakılan esirlerden dördü öldü, diğerleri sonradan affedildi.
General Pershing’in takibinden kurtulan Villa, kuzeyden gelen gringolara karşı direnişin simgesi haline gelerek büyük bir moral kazandı. 16 Eylül 1916’da bir zamanlar üslendiği Ciudad Chihuahua’ya saldırdı ve siyasi mahkumları serbest bıraktı. O yıl zaferden zafere koşarak büyük kentler hariç hemen hemen Chihuahua eyaletinin tamamında kontrolü sağlayan Villa, 22 Aralık’ta Ciudad kentini de ele geçirdi. Bu, Villa’nın son büyük zaferi olacaktı.
İlerleyen yıllarda orta sınıfların ve Amerikalıların işlettiği madenleri kapattığı için madencilerin desteğini yitiren Villa, 1920’de silahlarını bırakıp köşesine çekilecek, 1923’te de bir suikaste kurban gidecekti.
Latin Amerika edebiyatının büyük ismi Uruguaylı yazar Eduardo Galeano, 2013’te Günlerin Çocukları kitabının yayımlanmasının ardından Amy Goodman’a verdiği bir röportajda Pancho Villa’ya kimsenin bakmadığı bir açıdan bakmıştı:
“9 Mart 1916 sabahının erken saatlerinde Pancho Villa atlılarıyla sınırı geçti, Columbus şehrine ateş yağdırdı, birçok askeri öldürdü, biraz at ve silah yağmaladı, ertesi gün hikayesini anlatmak için Meksika’ya geri döndü. Bu yıldırım harekâtı, Birleşik Devletler’in İngiltere’ye karşı verdiği bağımsızlık savaşından beri maruz kaldığı tek işgaldi. 1812’de bir İngiliz istilası olmuştu ama bence bu gerçek bir istila değil, uzun bir bağımsızlık mücadelesinin bir fasılasıydı. Pancho Villa’nınki ise gerçek, üstelik tek istilaydı. Buna mukabil, Amerika o tarihten bu yana dünyanın hemen hemen bütün ülkelerini istila etti”.
PORTRE: PANCHO VILLA
Gerilla savaşının yaşarken yazılan tarihi
Bir Robin Hood veya bir İnce Memed’di. Kız kardeşini korumak için silaha sarılıp eşkiya olmuştu. Düşmanları için “Cengiz Han”dı. Basit bir sığır çobanıyken “Kuzey Tümeni”nin generali olan bu isyancıyı, Ame- rikalı gazeteci John Reed şöyle takdim eder: “Bu adam tanıdığım en doğal insandı. Vahşi hayvanlara en yakın olma anlamında doğal…”
Asıl adıyla Doroteo Arango Arámbula, Haziran 1878’de Durango eyaletinde doğdu. 12 yaşında yetim kalan bu yoksul köylü çocuğu, gömlek değiştirir gibi isim değiştirdi. 1910’a kadar hayduttu, siyasetle ilgisi yoktu. Başkan Madero’ya katıldığında, 400 süvarisiyle binbaşı tayin edildi. Ama bu düzenli askerî yaşam ona göre değildi. 4 Haziran 1912’de itaatsizlikle suçlanarak tutuklandı. Hapiste tanıştığı genç bir Zapatist sayesinde, devrimin diğer ünlü ismini, onun programını öğrendi, hapisten kaçtı.
Villa artık askerlerin ve toprak sahiplerinin işin içinde olmadığı bir ayaklanmanın gerektiği sonucuna vardı: Yoksulların zamanı gelmişti. Seksen kişiyle yola çıktı, trenleri ele geçirmeye başladı. Gerilla savaşının tarihini başlattı. Onbinlerle ifade edilen güçlere komuta etmeye başladı. Chihuahua’da eyaletini yönetirken hazine karşılığı olmayan ama kabul edenin hayatını garantiye alan kağıt para bastı.
Ondan kurtulmak isteyen yeni lider Carranza, ordusunu modern silahlarla donatmış olan bakanı Obregón’u Villa’nın üzerine sürdü. Beş yıl sonra 1920’de silahları bırakmak zorunda kaldı. Kendisine verilen topraklarda yaşamaya başladı. 1923’te öldürüldü; bindiği arabaya 150’den fazla mermi sıkılmıştı. Geriye, yoktan varolmuş hayatının her evresinden fışkıran bir efsane kalır. Hayatı boyunca 27 defa evlenmiş, 30’dan fazla çocuğu olmuştu.
(Masis Kürkçügil’in bu yazısı, ilk kez NTV Tarih’in 22. sayısındaki Meksika Devrimi dosyasında yayınlamıştır.)