0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Pistte başlayan dans karakolda biterdi!

Geçen yıl hayatını kaybeden Ayşe Nana, Türkiye’de 1950’li ve 1960’lı yılların en ünlü dansözüydü. 1958’de İtalya’da adının karıştığı skandalın tüm dünyaya tanıttığı Nana’nın başı polis ve mahkemelerle sık sık derde girerdi.

Yazar Muzaffer İzgü, Hikmet Çetinkaya’nın kaleme aldığı Gülme­yi Acılarla Yaşamak başlıklı uzun söyleşisinde 1950’li yıl­ların başında Adana’da bir si­nemada çalıştığını anlatır. Si­nemanın makinistliğini yapan genç İzgü, aynı zamanda köy­lerde de perde kurup göste­rimler yapmaktadır. Adana’da o dönem en çok Western film­leri, Hac yolculuğunu anlatan “belgesel” filmler ile dansöz gösterilerinden oluşan filmler ilgi görmektedir.

Halk arasında “göbek filmi” olarak bilinen dansöz filmleri Adana’daki sinemalarda izle­yicilerin coşkulu alkış ve çığ­lıkları eşliğinde, üstelik hac filmiyle birlikte rahatlıkla gös­terilebilirken köylerde durum değişmektedir. İzgü, birçok köyde dansöz filmlerini ortaya çıkaramaz ama bazı köylerde gençler için bu filmleri göster­diği ek seanslar düzenler.

Bu gizli seanslardan birin­de muhtar ve adamları baskın yapar. İzgü’yü hırpalayan bas­kıncıların kendisini jandarma­ya teslim etmeden önce tuta­nak hazırlaması gerekmekte­dir. Bunun için filmi izlemeleri gerektiğini iddia eden baskın­cılar dansöz filmini başa sar­dırır. Dansözün performansı o kadar beğenilir ki, İzgü jan­darmaya teslim edilmediği gibi rakılar açılıp masalar kurulur ve sabaha kadar dansöz filmi seyredilir. Köyün ileri gelenle­rini mest edip İzgü’yü kurtaran dansöz, Ayşe Nana’dır.

İstanbullu bir Ermeni olan Ayşe Nana’nın (1936-2014) gerçek adı Hermin Arslanoğ­lu’dur. Sahneye ilk kez 1950 sonu ya da 1951 başında çıkan Nana, döneminin en ünlü dan­sözüdür. 1954 yılındaki Çorum turnesinde kaldığı Yayla Ote­li’nde yattığı yatağın çarşafı­nın çalınması hayran kitle­sini iyi anlatan bir örnektir. Yalnızca Anadolu kentlerinde değil, büyük şehirlerde de çok hayranı vardır Nana’nın.

İstanbul’da II. Dünya Sava­şı’nı izleyen yıllara kadar taş­raya özgü bulunup aşağılanan oryantal dans 1950’lerde daha itibarlı bir duruma gelmiştir. Dansözlerin İstanbul eğlence hayatında, en azından büyük gazinolarda boy göstermesinin yolunu açan iki dansözden bi­ri Nana’dır (diğeri İnci Birol). 29 Ağustos 1952 tarihli Vatan gazetesindeki ilanda “Türki­ye’de ilk defa olarak göbek ha­vasını nezih ve bediî (estetik) bir raks haline getiren rakipsiz Nana” yazması da bundandır.

2 Haziran 1951 tarihli haf­talık sinema mecmuası Yıl­dız’da “Yahya Kemal’in ‘Şiir Kız’ adını taktığı, üstada kendi yazdığı ‘Kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli… / Şeytan diyor sarmalı, yüz kere öpmeli’ şiiri­ni hatırlatan dişi” diye takdim edilir. Eğer bu doğruysa, Yahya Kemal’in kamuoyu önünde bu derece muhabbet gösterdiği ilk dansöz de Nana olmalı.

Nana’yı diğer dansözler­den ayıran önemli bir özellik de bir dönem sahne ve eğlence dünyasının önemli isimlerin­den Orhan Boran’ın tabiriyle “neredeyse çıplak” dans etme­sidir. Bu nedenle birçok göste­risinden sonra müstehcenlik, ahlaka aykırı hareket etme gibi şikayetler nedeniyle başı der­de girer. Bunlar dışında kaldığı otellerin ve sahneye çıktığı ga­zinoların sahipleri ve çalışan­larıyla sık sık kavga edip ka­rakolluk olur Nana. Bu olaylar nedeniyle hakkında hakaret davaları açılmış, bunların bazı­larından hapis cezası almıştır.

1955’te hakkında Türklü­ğe hakaret suçlamasıyla açılan soruşturmada hakkında gıya­bi tutuklama kararı verilir. 10 Temmuz 1955 tarihli Demok­rat İzmir gazetesine göre olay şöyle gelişmiştir: Beyoğlu’n­da bir gazinoda program ya­pan Nana, garsonların sürekli sahnenin önünden geçmesi­ne sinirlenip dansı bırakır ve “Kazık herifler dans ederken sahnenin önünden geçilmez” der. Şef garson Nana’ya, “Gar­sonlara hakaret etmeye hak­kın yok” tepkisini gösterince, gazetenin ifadesiyle, “Avazı­nın çıktığı kadar bağırıp eli­ne geçeni zavallı şef garsonun kafasına fırlatan” dansöz, “Siz Türk erkekleri bir kadınla ko­nuşmaktan ne anlarsınız” de­miştir. Gazinoya çağrılan iş­güzâr polisler, olayın Türklüğe hakaret kapsamında olduğu­nu söyleyip Nana’yı gözaltı­na almak ister. Ama dansöz, polislere tekme atıp kaçmayı başarır. Hakkında tutuklama kararı çıkarılan ve bir hafta sonra yakalanan Nana garson­lar ifade değiştirince serbest bırakılır. Kıbrıs sorununun Türkiye gündemine girdi­ği 1954 yılından itibaren Rumlara yönelik düşman­lığın göstergelerinden biri de Rum vatandaşlara açı­lan Türklüğe hakaret dava­larında patlama yaşanma­sıdır. Rumlara yönelik bu tutumdan Ermeni ve Yahu­di vatandaşlar da nasibini almıştır. Nana’ya bu soruş­turmanın açılmasının tek sebebi de Ermeni olmasıdır.

Kiliseden medet umdu Ayşe Nana, Roma’daki skandalın ardından muhafazakar çevrelerin ve Vatikan’ın basınorganlarının ağır saldırısına maruz kalmış, baskıları biraz hafifletmek için İtalyan dergilerine kilisede pozlar vermişti (üstte). Altta ise Nana 1954 Haziran tarihli Cennet Kuşu dergisinin kapağında görülüyor.

Nana, 13 Kasım 1955’te gazetelerde çıkan deme­cinde o güne dek çok yurt­dışı turnesi yaptığını ama bu kez temelli Türkiye’den gideceğini açıklar. Paris’te “Şark stili dekore edilmiş bir kabare” açıp özgürce dans etmeyi planlayan Nana 26 Aralık 1955’te Oriantal adlı kabareyi açar ama mekanda işler bir türlü iyi gitmez. Na­na bu gidişatı değiştir­mek için bir plân yapar. Kalibresine yakışmaya­cak kadar vasat olan plâ­na göre ünlü dansöz bir süre ortalıktan yok ola­cak, birlikte yaşadığı an­nesi de Fransız polisine kızının kaçırıldığı ihba­rı yapacaktır. Nana, sahte kaçırılmanın yaratacağı sansasyonun kulübün işlerini düzelteceğine inanmaktadır.

Kaçırılma olayı Fransa’da değilse de Türkiye’de küçük bir sansasyon yaratır. Na­na’nın annesi polise başvur­mak dışında Fransız ve Türk gazetelerine de mektup yaz­mıştır. 28 Mart 1956’da Türk gazeteleri “sinir buhranı ge­çirmekte olan” Nana’nın sekiz gün önce esrarengiz biçimde kaybolduğunu yazmaktadır. Giderken bıraktığı “Elveda” yazılı not dışında hiçbir de­lil yoktur ve kaçırıldığından şüphelenilmektedir. Bu haberler birkaç gün daha sürer. 2 Nisan’da Fran­sız polisi, “Dansöz faz­la alaka görmediği için böyle demode bir usule başvurmuştur, kaçırıl­ma olayı yalandır” açık­laması yapıca gerçek ortaya çıkar. Bu durum Türk gazetelerini çok kızdır­mıştır. Haberler aldatılmışlı­ğın verdiği sinirle yazılmıştır ve Nana’nın Ermeni olduğu özellikle vurgulanmıştır. Da­ha önceleri Nana için “Bey­nelmilel şöhrete sahip yegâne Türk dansözü” yazmakta ya da “Türk lokumu” gibi lüzum­suz lakaplar takmakta beis görmeyen gazeteler birden Ermeniliğini hatırlamıştır.

En meşhur gösterisi “Ateş Dansı”nda görülen Ayşe Nana soldaki fotoğrafta Roma’da “Ahlaka aykırı davranışlarda bulunmak” suçlamasıyla yargılandığı mahkemeden çıkıyor.

Fransa’da tutunamayın­ca dönüş yolu gözükür. Gidi­şinden bir yıl sonra 6 Ara­lık 1956’da geri döner. İçinde olduğu tren Sirkeci’de büyük bir kalabalık tarafından kar­şılanır. Trenin kapıları izdi­ham nedeniyle açılamayınca pencereden iner Nana. Kabare yatırımı için bütün birikmiş parasını batırdığını açıklayan Nana bir soru üzerine, “Sal­yangoz yemekten kendileri de salyangoza benzemiş” dediği Fransız erkeklerini pek beğen­mediğini söyler.

Nana’nın Türkiye’de yeni­den hakim karşısına geçmesi için birkaç ay yeter. 25 Mart 1957’de Adana’daki progra­mı için ahlaka aykırı hareket şikayeti yapılmış, polisler ge­lip gösteriyi yarıda kesmiş­tir. Polislere küfür eden Nana gözaltına alınıp mahkemeye çıkarılır. Nana’nın duruşma­sı her zaman olduğu gibi çok kalabalıktır. Kadın hakimin dans ederken göğüslerini açtı­ğı iddiasını reddeder. “İster­seniz burada da tekrarlayayım gösteriyi” sözleri izleyicilerin uğultusuyla karşılanınca iyice coşar Nana ve hakimin birkaç kez yaptığı “laubali hareketle­re bir son vermesi” uyarısına rağmen ters ters konuşmayı sürdürünce tutuklanıp Adana Kadınlar Cezaevi’ne konulur. Avukatlarının itirazı sonucu iki gün sonra yeni duruşma yapılır. Üç avukatı da davayı almayı Nana’nın duruşmada ağzını açmaması şartıyla ka­bul etmiştir. Neyse ki hiç ko­nuşmaz ve tahliye edilir.

Ertesi yıl hem sahnede hem sinemada şansını dene­mek için İtalya’nın yolunu tu­tar. Ama burada da başının derde girmesi uzun sürmez. 5 Kasım 1958’de çıplak dans et­tiği partideki fotoğraflarının yayımlanması, mahkemelik olmasına yol açar. Nana ayrı­ca muhafazakâr İtalyanların baskısı altındadır. Vatikan’da çıkan L’Osservatore romano adlı gazete Nana’nın striptiz yapmasını rezillik olarak nite­lendirir ve sınırdışı edilmesi­ni ister. Hakkında hemen dava da açılmıştır. Ancak o dönem İtalya’da da davalar uzun sür­mektedir. 1963’te sonuçlanan davada Nana iki ay hapisle ce­zalandırılır. Temyize giden da­va 1 Nisan 1964’te sonuçlanır ve cezası ertelenir.

Nana, 1974’ten itibaren ti­yatroya yönelir. O dönem er­kek arkadaşı olan oyuncu Ma­urizio Reti’yle birlikte küçük bir kumpanya kurarlar. Mü­zikli oyunlarla başlarlar işe, o olmayınca tamamen cinsellik temalı oyunlara yönelirler. Şa­ir-yazar Ülkü Tamer 1979’da Roma sokaklarında dolaşırken sokaklarda Nana’nın afişini görünce çok şaşırdığını anla­tır, çünkü Nana, Baudelaire’in Kötülük Çiçekleri’ni tek kişilik gösteri olarak sunmaktadır.

1963’te kızı Sara Pasto­re’nin doğumundan sonra du­rulduğunu söyler Nana. Ger­çekten de o tarihten sonra en azından karakolluk, mahke­melik olduğu bir olaya karış­maz. 12 Eylül darbesinden sonra vatandaşlıktan çıkarıl­ması ise Türkiye’de devletle başının son kez derde girdiği olaydır.

SİNEMA VE NANA

Dansı ‘Tatlı Hayat’ta yer aldı
kendi 2. sınıf filmlerde kaldı

Nana’yı dünya çapında ünlü yapan olay 5 Kasım 1958’de Roma’nın ünlü gece kulübü Rugantino’daki parti­de yaşanır. ABD’li milyarder Vanderbilt hanedanından Peter Howard’ın düzenlediği partinin konuklarından biri de devrik Mı­sır Kralı (Şişko) Faruk’tur. Krala sürpriz yapmak isteyen Howard, bir dansöz bulunmasını isteyince Nana çağrılır. Kral son anda partiye katılmaktan vazgeçer ama Nana gelmiştir. Apar topar çağrıldığı için yanında kostümü yoktur. Önce elbisesiyle dans eder, gösterinin sonunda nere­deyse çırılçıplaktır.

Gösteri bitince mekanı basan polisler kulübü kapatır. Nana’nın performansını magazin muhabiri Tazio Secchiaroli fotoğraflamış­tır. Bu fotoğraflar L’Espresso’da yayımlanınca tüm dünya skan­daldan haberdar olur. O gece, Roma eğlence hayatına 1960’lar boyunca damgasını vuracak çılgın Dolce Vita (Tatlı Hayat) günlerinin başlangıcı kabul edilir.

Bu fotoğraflar Nana’yı döne­min en bilinen karakterlerinden biri yapar. Olayı unutulmaz kılan asıl önemli şey ise Fellini’nin 1960 yapımı La Dolce Vita filminde Nana’nın striptiz performansın­dan ilham alan bir sahnenin de olmasıdır.

Yıllarca unutulmayan skandal Rugantino’da yaşanan skandal hem Türkiye’de hem İtalya’da uzun yıllar boyunca haber konusu oldu. Ceza davası sonuçlandıktan sonra da konu ilgi çekmeye devam etti.

Ancak skandala adının karış­ması Nana’ya birinci sınıf sinema filmlerinin ve gece kulüplerinin yolunu açmaz. Fellini’nin aklına da filmdeki dans eden kadın rolünü Nana’ya vermek gelme­miş, Nana’yı Nadia Gray canlan­dırmıştır. Nana, İtalya’da ondan fazla filmde rol alır ama küçük bir rolünün olduğu, Marco Ferreri imzalı 1983 yapımı Storia di Piera dışındaki filmleri ciddiye alınabi­lecek işler değildir.

Gazeteci-tarihçi Orhan Koloğlu’nun, 15 Şubat 1972’te Hürriyet’te “Nana’yı birkaç sene evvel Roma’da tren istasyonu civarındaki ucuz Voltura sine­masında seyrettim. Sinemanın bütün müşterileri askerler ve Sicilyalı amelelerdi. Filmden sonra bir saate yakın da sahneye çıkan Nana’nın kıvırmalarını izliyor­lardı” yazmasından anlaşıldığı gibi sahne hayatında da işleri pek parlak gitmez.

Nana skandal geceyi ilk yıllarda bir reklam amacı olarak kullanmaya çalıştıysa da sonuçlar beklediğinin tam tersi olur. 1980’lere gelindiğinde o geceki performansından ve fotoğrafları­nın çekilmesinden büyük pişman­lık duyduğunu söyleyecektir.  

Fellini’ye ilham verdi Paparazzi Tazio Secchiaroli’nin çektiği fotoğraflar tüm dünyada yankılandı. O fotoğraflardan birinde Nana (en üstte). Fellini’nin 1960 yapımı La Dolce Vita filminde Nana’nın performansından ilham alan sahnede Nana’yı Nadia Gray canlandırdı (üstte).

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamını Oku

Son Haberler