Kasım
sayımız çıktı

Sanayi Devrimi’nden SimCity’nin mirasçısına

19. yüzyıl, şehirlerde köklü doku değişimlerine sahne oldu. 20. yüzyıl sonlarında şehir planlamasının dijitalleşmesi, 1989’daki SimCity’yle oyun dünyasına girdi. Cities: Skylines adlı oyun, “bana versinler trafiği 1 haftada hallederim” diyenlere “al o zaman” diyor.

Endüstri devriminin kurbanı şehirlerde, 19. yüz- yılın sonlarında büyük bir gündelik sorun yaşanıyordu: At dışkısı krizi! Yalnızca New York şehrinin sokaklarında yüz binlerin üzerinde at vardı ve bu zarif, soylu hayvanlar her gün binlerce ton dışkı ve idrar üretiyordu. Sürekli olarak zulme uğrayan ve iyi bakılmayan atlar birbiri ardına ölüyor, ayakları kırılınca oldukları yerde vurulup, sokaklarda bırakılıyorlardı. Hastalık taşıyan sinekler hay- van dışkılarında ve leşlerinde üreyip nüfusu tehdit ediyordu. Times of London gazetesi “1950’ye gelindiğinde dünya şehirlerinin üç metre at dışkısı altında gömülü kalacağını” hesaplayıp, yaklaşan bu pis kokulu kıyamete karşı uyarıyordu. 1898’de New York’da toplanan tarihin ilk uluslararası şehir planlama konferansında da doğal olarak asıl mesele buydu. Ancak on gün sürmesi planlanan konferansta uzmanlar işin içinden çıkmanın imkânsız olduğunu fark edip, üç gün sonra havlu attılar. Halbuki bu dışkı krizi, otomobillerin yaygınlaşmasıyla kısa süre içinde çözülecekti.

21. yüzyıl şehri: Gerçekten daha gerçek 19. yüzyıl ortalarında New York. Otomobil öncesi dünyada, terkedilmiş at ölüsünün yanında oynayan çocuklar.

Endüstriyel devrim, şehirlerin etraflıca ve teknoloji aracılığıyla tasarlanması zorunluluğunu da beraberinde getirmişti. Ancak modern şehir planlama alanı ne insanlar için daha iyi yaşam koşulları hayal eden sosyal hizmet görevlilerinin, ne de artan nüfusun yol açacağı sağlık sorunlarını önlemeye çalışan kamu sağlığı görevlilerinin kontrolünde olacaktı. Şehir planlama alanın asıl hâkimleri, mimarlar oldu. Teknik çizimlerden, planlardan başka pek bir şeyden haberi olmayan bu mimarlar, şehir planlama alanının kaderini belirleyecekti. Şehirler daha iyi, daha sağlıklı ya da daha yaşanabilir olmak için değil, güçsüzleri ezerek daha güzel mekânlar yaratmak için bu mimarları kiraladı ve şehir planlamayı nüfusu bölmek için kullandı. Fakirlerin, göçmenlerin ve hatta farklı ırklardan insanların orta ve üst sınıflardan ayrı tutulmaydı amaç. Sonuçta ortaya çoğunlukla ne güzel şehirler, ne de iyi yaşayan insanlar çıktı.

Yeni piyasaya çıkan Cities: Skylines oyunundan “ideal” bir şehrin ekran görüntüsü.

Artık milyonlarca kişinin yaşadığı ve bir yığın kentsel hizmete ihtiyacı olan şehirler, sorunların nerede başlayıp nerde bittiği belirsiz karmaşık sistemlerdi.

Aslında bir elektrik mühendisi olan J.W. Forrester, 1969’da yayınladığı Urban Dynamics (Kent Dinamiği) kitabında bilgisayar modellemelerini şehrin karmaşık sistemlerini anlamak için kullanmayı önerdi. Böylece planlama sürecindeki her değişken açıkça ortaya konulacak ve şehir sistemindeki değişiklikler bilgisayarın modellemeleriyle öngörülebilecekti.

Kitabın bir diğer önemli etkisi ise, 1984’de Commodore 64 için Raid on Bungeling Bay (Bungeling Körfezi Taarruzu) adlı oyunu tasarlayan Will Wright üzerinde oldu. Aynı zamanda şehir planlamasına da merak salan Wright, Forrester’ın Urban Dynamics kitabını okumuş ve çok etkilenmişti. Kitaptaki fikirlerden yola çıkarak iki sene boyunca üzerinde uğraştığı ve 1985 yılında tamamladığı SimCity adlı oyun ancak dört sene sonra yayınlanabildi ve sadece o yıl üç milyon dolar kâr etti. Halen endüstrinin en önemli oyunlarından biri.

Cities: Skylines, Wright’ın yarattığı SimCity serisinin doğrudan mirasçısı. Finlandiyalı bir şirket olan Colossal Order, şehir trafiğine odaklanan Cities in Motion oyunlarını yaparken bile bir şehir kurma simülasyonu üretmenin hayalini kuruyormuş. Fakat dağıtımcı şirketleri Paradox Interactive, SimCity gibi bir seri varken aynı ilkeleri kullanan bir oyunu yayınlamanın kârlı olmayacağını düşünerek Colossal Order’dan beklemelerini istemiş. İki yıl önce Maxis’in yayınladığı son SimCity’nin neredeyse kimse tarafından beğenilmemesiyle birlikte (serinin ruhunu kaybetmişti son oyun) Paradox yeşil ışık yaktı ve iki sene sonra Cities: Skylines ortaya çıktı.

Şehir planlaması oyunlarının atası SimCity.

SimCity’de ne varsa Cities: Skylines’da da var. Endüstri, ticaret ve yerleşim olmak üzere üç ana bölgeyi işaretleyerek şehrinizin büyümesini izliyor, sağlık, eğitim, güvenlik gibi kentsel hizmetleri sağlıyor ve kirlilik, hastalıklar, trafik tıkanıklıkları gibi ortaya çıkan sorunlarla baş etmeye uğraşıyorsunuz. Yeni oyun, belki atasına göre çok daha ruhsuz ve kuru. Fakat SimCity’nin oyunculara ne verdiğini çok iyi anlamış: Özgürlük. Gönlünüzün dilediğince bir şehir kurmak için ne gerekiyorsa sağlanmış. En önemli farkı ise, yolların önemi. İstediğiniz boyutta, şekilde yerleştirebildiğiniz yollar, şehrinize çok özel şekiller verebilmenizi sağlıyor. Her bir aracın ve insanın ayrı ayrı modellenmesiyle de, çok daha ayrıntılı bir trafik sistemini kontrolünüze veriyor. Oyunda ulaşım, kritik öneme sahip.

Oyunun SimCity serisinden çok daha iyi yaptığı bir şey ise, modlara verdiği büyük destek. Şimdiden binlerce yeni bina, gerçek hayattan esinlenen dev köprülü kavşaklar, oynanabilirliği artıran eklentiler üretilmiş. Daha uzun yıllar boyunca giderek zenginleşecek ve şu andaki sorunları oyuncu topluluğu tarafından giderilerek tam bir şehir kurma oyun havuzu haline gelecek.

Cities: Skylines en iyi Sim oyunları gibi saatlerinizi farkına varmadan harcayacağınız, çok eğlenceli fakat mükemmellikten uzak bir oyun. Henüz. Üretilecek tonlarca modla birlikte giderek mükemmelleşecek, şarap gibi lezzetlenecek görünüyor.