Türkiye tarihinin en gergin ve en sert mücadeleye sahne olanı 1957 seçimleridir. Seçimden önce muhalefet partileri ortak cephe oluşturmaya, iktidar buna engel olmaya çalışırken siyasi gerilim seçim sonrasında artarak 27 Mayıs 1960 darbesine kadar devam eder.
Muhalefet partileri 1954 seçimlerinden sonra DP’yi tek başlarına deviremeyeceklerini fark edip işbirliğinin yollarını aramaya başlamışlardı. İktidar 1958 ilkbaharında yapılması gereken seçimleri 27 Ekim 1957’ye çektiğini açıkladıktan sonra CHP, CMP ve Hürriyet Partisi arasındaki igörüşmeler hızlansa da DP yasayı değiştirerek muhaliflerin ittifak yapmasını neredeyse imkânsız hale getirdi.
DP’nin antidemokratik gidişatı, partinin dört kurucusundan biri olan Fuad Köprülü’ye bile yaka silktirmişti. Köprülü, partiden 6 Eylül 1957’de istifa ederken “Bu seçim mücadelesi; tek parti, tek şef dönemini canlandırmak isteyen bir adama karşı koca bir milletin mücadelesidir. Demokrasi nizamına iman etmiş bütün vatandaşların aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakarak işbirliği yapmaları vatan borcudur” diyordu.
Seçimlere gidilirken DP’nin en ilginç hamlesi, 1954 seçimlerinden sonra “Nevşehir vilayeti teşkil edileceğinden bölgede ikinci bir vilayet lüzumsuz hale gelmiştir” gibi enteresan bir gerekçeyle ilçe yaptıkları Kırşehir’i “Tarihi, içtimai, kültürel, ekonomik ve coğrafi bakımlardan büyük önem taşıdığı” gerekçesiyle yeniden il yapmasıydı.
Seçimlerde DP yüzde 47,9, CHP yüzde 41, CMP 7.1 ve Hürriyet Partisi yüzde 3.9 oy alır. Seçim sisteminin bir kez daha yaradığı DP oy oranı 10 puan düşmesine rağmen 610 milletvekilliğinden 424’ünü kazanmış, CHP 178, diğer iki parti dörder milletvekili çıkarmıştır. Kırşehir’i tekrar il yapmanın iktidara bir faydası olmamıştır. Bir önceki seçimde Kırşehir oylarının yüzde 43.5’ini alan CMP, 1957’de oy oranını yüzde 63’e çıkarır.
1957 seçimlerinde 1946’daki düzeyde olmasa da bazı uzulsüzlükler olduğu kesindir. Sözgelimi Gaziantep’te radyo önce CHP’nin kazandığını ilan etmiş, daha sonra köylerden gelen oylar sayesinde DP’nin birinci çıktığı açıklanmıştır. CHP itiraz edince oylar yeniden sayılmak üzere Adliye binasına getirilir, haftasonu tatili olduğu için sayım Pazartesi gününe bırakılır. Ancak Pazar günü Adliye binası, içinde oylarla birlikte şüpheli bir şekilde yanar.
1957 seçimlerinin iktidarla muhalefet arasındaki ipleri koparan bir seçim olduğunu söyleyebiliriz. Muhalefet seçimden sonra güç birliği çalışmalarını hızlandırır. Türkiye Köylü Partisi CMP’ye, Hürriyet Partisi CHP’ye katılır. DP de buna karşı “Vatan Cephesi”ni kurar. Türkiye, 27 Mayıs darbesine kadar giderek yükselen bir siyasi gerilimle yaşayacaktır.
KASIM GÜLEK
‘İsterseniz pantolonumu indireyim’
1950’li yılların en ünlü politikacılardan biri, CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’tir. Amerikanvari siyaseti Türkiye’ye getiren kişi olarak bilinen Gülek, halkla kurduğu iyi ilişkiler nedeniyle DP iktidarının en çok gazabına uğrayan muhaliflerden biridir. Örneğin, 1955’te Rize’de bir esnafın elini sıktığı için izinsiz siyasi faaliyet yapmaktan tutuklanıp altı ay hapse mahkum olmuştur. Gülek’le ilgili en ilginç hikâyelerinden biri Bilecik’ten aday olduğu 1951 ara seçimlerinde yaşanır. DP’liler,
Robert Kolej mezunu Gülek’in o dönem yaygın olmayan kepli cüppeli mezuniyet fotoğrafını ele geçirip “Kasım Gülek papaz olmuş, zaten sünnetsizmiş” propagandasına başlarlar. Bir mitingde söylentileri “İsterseniz pantolonumu indireyim” diye yalanlayan Gülek, o günleri gazeteci Mehmet Ali Birand’a şöyle anlatır: “Sünnetsiz olduğumu söylediklerinde cevap olarak ‘Bunu söyleyenin kızı da amma gevezeymiş’ dedim. Öyle bir dedikoduya ancak bu şekilde cevap verilirdi. Ama bunlar demokrasinin çocukluk hastalıklarıydı.”