1950’lerden 2000’lere kadar, aileleri tarafından terkedilen ve sokakta bulunan bebeklerin ad ve soyadları, teslim edildikleri karakoldaki polisler tarafından veriliyordu. “Yaratıcılıkta sınır tanımayan” memurların verdikleri kimi isimler, çocuklara ileride daha da büyük bir yük oluyordu: Karakol, Bostan, Öksüz, Perişan…
Aileleri tarafından terkedilip sokağa bırakılan ve vatandaşlar tarafından bulunan bebekler 1950’lere kadar karakola teslim ediliyor; polisler tarafından Çocuk Esirgeme Kurumu’na götürülüyordu. Nüfus kayıtlarında kullanılacak isim tutanakları da burada hazırlanıyor; çocuklara kurum görevlilerinin uygun gördüğü adlar ve soyadları veriliyordu.
1950 başlarında kural değişti; terkedilmiş bebekler karakolda polisler tarafından isim tutanağı düzenlendikten sonra Çocuk Esirgeme Kurumu’na teslim edilmeye başlandı. Kurum, çocuklara kimlik düzenlerken isim tutanaklarına göre hareket etmek zorundaydı. Karakolda hazırlanan tutanakta ana adı hanesine genellikle Havva, baba adı hanesine de Âdem yazılıyor; ardından sıra polislerin çocuklara ad ve soyadı vermesine geliyordu.
Karakolda isim konulması konusunda yazılı olmayan bazı kurallar vardı. Ramazan ayında bulunan erkek çocuğa Ramazan ya da Oruç, bayramda bulunana Bayram adı koymak kaçınılmazdı. Cuma günü bulundukları için Cuma adı konulanlar da vardı. Kız çocuklarda Kader’in yanısıra Güler ve Gülsün gibi geleceğe dair iyi temenniler içeren isimler yaygındı. Erkeklerde ilk sırada Ümit ismi yer alıyordu.
Soyadı seçimleri ise polislerin ruh hâline göre değişiyordu. Kimi karakol görevlileri Öksüz, Talihsiz, Üzgün, Yoksul gibi bebeğin acıklı durumunu yansıttığı düşünülen soyadları seçerken, kimileri de tam tersine Bahtıaçık ya da Bahtıgüzel gibi soyadlarını tercih etmişlerdi. Eğer bebek kışın soğukta bulunduysa, Üşümez soyadı koymak da bir polis âdetiydi.
Sokakta “bulunmuş” çocuklara Buluş adı konulması polislere çok parlak bir buluş olarak görünmüş olmalı ki, 1950’lerden 2000’lere kadar pek çok kimsesiz çocuğun adı veya soyadı da Buluş olmuştu. Örneğin, İstanbul-Tahtakale’de polisler Ağustos 1981’de bulunan bir bebeğe 1981’in Atatürk Yılı ilan edilmiş olması vesilesiyle Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın ismini vermişler, soyadını da Buluş koymuşlardı.
Kimi zamansa, Mehtap Sokak’ta bulunduğu için Mehtap adı verilen bebek örneğindeki gibi, çocuğun bulunduğu mevki önem kazanıyordu.
Buraya kadar adı-soyadı zikredilenler şanslı sayılırlardı. Hattâ 1974 Kıbrıs Harekatı sırasında bulunduğu için Mücahit Kıbrıslı; adliyede bulunduğu için Adli; Boğaziçi Ekspresi treninde bulunduğu için Boğaziçi Buluş; seçim sabahı bulunduğu için Seçim adı verilen bebekler dahi şanslıydı diyebiliriz.
Polis memurlarının yaratıcılıkta sınır tanımadığı örnekler de vardı. Bunlar, terkedilmenin üstüne hayat boyu acayip isimler taşımak zorunda kalmak gibi ikinci bir talihsizliğe uğrayan çocuklardı. Gazete haberlerine yansıyan bu isimlerden kimileri şöyleydi: Karakol (karakol yakınında bulunan kız), Bulduk (parkta bulunan kız), Bostan (karpuz sergisinde bulunan erkek)…
Yine bazı gazete haberlerinden, polislerin bu işi iyice benimsedikleri ve kimi durumlarda kimsesiz olmayan çocuklara da isim koyduklarını anlaşılıyordu. Örneğin, Tercüman gazetesinin 19 Şubat 1964 tarihli haberine göre Akhisar’da pazardan evine dönerken yolda doğum yapan kadın, polisler tarafından bebeğiyle birlikte hastaneye götürülmüştü. Sıra isim koymaya gelince artık alışıldığı üzere polisler devreye girmiş ve erkek bebeğe Hemengeldi adını koymuşlardı!
2000’lere gelindiğinde ise polisler daha çok gündemdeki ünlü isimlerini seçmeye başladılar. 2003’te Çocuk Esirgeme Kurumu’nun açıkladığı verilere göre son 3 sene içinde terkedilmiş çocuklara polisler tarafından en çok verilen isimler, Gülben Ergen, Hasan Şaş, Tarkan ve Gülşen’di. Aynı verilerdeki soyadı tercihi sıralamasına bakıldığında işler iyice tuhaflaşıyordu. 1999 depreminin etkisiyle Deprem, milenyuma girişin etkisiyle İkibin soyadlarının seçilmesi bir yere kadar anlaşılabilirdi ama, listedeki şu 3 soyadı karakolda isim koyma akımının 50 yıllık tarihinin belki de zirvesiydi: Kimsesiz, Yolsuzlar ve Perişan!
Çocuk Esirgeme Kurumu’nun 2003’te terkedilmiş bebeklere konulan ad ve soyadlarıyla ilgili verileri açıklaması da bir ilkti. Kurum senelerdir devam eden ve birçok kimsesiz çocuğa ilerleyen yaşlarında ayrı bir yük getiren meseleye kamuoyunun dikkatini çekmek istemiş ve açıklanan veriler 31 Ağustos 2003 tarihli gazetelerde haber olarak yer almıştı. Haberler etki yaratmış olmalı ki, o yıldan itibaren çocukların nüfus kaydında esas alınacak isim tutanakları karakollarda değil, eskisi gibi Çocuk Esirgeme Kurumu’nda düzenlenmeye başlandı.