Aralık
sayımız çıktı

Terkedilen bebeklere,kabus gibi isimler vermek

‘ÇOCUK ESİRGEMEME’

1950’lerden 2000’lere kadar, aileleri tarafından terkedilen ve sokakta bulunan bebeklerin ad ve soyadları, teslim edildikleri karakoldaki polisler tarafından veriliyordu. “Yaratıcılıkta sınır tanımayan” memurların verdikleri kimi isimler, çocuklara ileride daha da büyük bir yük oluyordu: Karakol, Bostan, Öksüz, Perişan…

Aileleri tarafından terke­dilip sokağa bırakılan ve vatandaşlar tarafından bulunan bebekler 1950’lere ka­dar karakola teslim ediliyor; po­lisler tarafından Çocuk Esirge­me Kurumu’na götürülüyordu. Nüfus kayıtlarında kullanılacak isim tutanakları da burada hazırlanıyor; çocuklara kurum görevlilerinin uygun gördüğü adlar ve soyadları veriliyordu.

1950 başlarında kural değişti; terkedilmiş bebekler karakolda polisler tarafından isim tutanağı düzenlendikten sonra Çocuk Esirgeme Kuru­mu’na teslim edilmeye başlan­dı. Kurum, çocuklara kimlik düzenlerken isim tutanaklarına göre hareket etmek zorundaydı. Karakolda hazırlanan tutanak­ta ana adı hanesine genellikle Havva, baba adı hanesine de Âdem yazılıyor; ardından sıra polislerin çocuklara ad ve soya­dı vermesine geliyordu.

Karakolda isim konulması konusunda yazılı olmayan bazı kurallar vardı. Ramazan ayında bulunan erkek çocuğa Ramazan ya da Oruç, bayramda bulunana Bayram adı koymak kaçınıl­mazdı. Cuma günü bulundukla­rı için Cuma adı konulanlar da vardı. Kız çocuklarda Kader’in yanısıra Güler ve Gülsün gibi geleceğe dair iyi temenniler içeren isimler yaygındı. Erkek­lerde ilk sırada Ümit ismi yer alıyordu.

Soyadı seçimleri ise polis­lerin ruh hâline göre değişi­yordu. Kimi karakol görevlileri Öksüz, Talihsiz, Üzgün, Yoksul gibi bebeğin acıklı durumunu yansıttığı düşünülen soyadları seçerken, kimileri de tam ter­sine Bahtıaçık ya da Bahtıgüzel gibi soyadlarını tercih etmiş­lerdi. Eğer bebek kışın soğukta bulunduysa, Üşümez soyadı koymak da bir polis âdetiydi.

huzursuz-insanlar

Sokakta “bulunmuş” ço­cuklara Buluş adı konulması polislere çok parlak bir buluş olarak görünmüş olmalı ki, 1950’lerden 2000’lere kadar pek çok kimsesiz çocuğun adı veya soyadı da Buluş olmuştu. Örneğin, İstanbul-Tahtakale’de polisler Ağustos 1981’de bulu­nan bir bebeğe 1981’in Atatürk Yılı ilan edilmiş olması vesile­siyle Atatürk’ün annesi Zübey­de Hanım’ın ismini vermişler, soyadını da Buluş koymuşlardı.

Kimi zamansa, Mehtap So­kak’ta bulunduğu için Mehtap adı verilen bebek örneğindeki gibi, çocuğun bulunduğu mevki önem kazanıyordu.

Buraya kadar adı-soyadı zikredilenler şanslı sayılırlardı. Hattâ 1974 Kıbrıs Harekatı sıra­sında bulunduğu için Mücahit Kıbrıslı; adliyede bulunduğu için Adli; Boğaziçi Ekspresi tre­ninde bulunduğu için Boğaziçi Buluş; seçim sabahı bulunduğu için Seçim adı verilen bebekler dahi şanslıydı diyebiliriz.

Polis memurlarının yaratıcı­lıkta sınır tanımadığı örnekler de vardı. Bunlar, terkedilmenin üstüne hayat boyu acayip isim­ler taşımak zorunda kalmak gibi ikinci bir talihsizliğe uğra­yan çocuklardı. Gazete haber­lerine yansıyan bu isimlerden kimileri şöyleydi: Karakol (karakol yakınında bulunan kız), Bulduk (parkta bulunan kız), Bostan (karpuz sergisinde bulunan erkek)…

Yine bazı gazete haberle­rinden, polislerin bu işi iyice benimsedikleri ve kimi du­rumlarda kimsesiz olmayan çocuklara da isim koyduklarını anlaşılıyordu. Örneğin, Tercü­man gazetesinin 19 Şubat 1964 tarihli haberine göre Akhisar’da pazardan evine dönerken yolda doğum yapan kadın, polisler ta­rafından bebeğiyle birlikte has­taneye götürülmüştü. Sıra isim koymaya gelince artık alışıldığı üzere polisler devreye girmiş ve erkek bebeğe Hemengeldi adını koymuşlardı!

2000’lere gelindiğinde ise polisler daha çok gündemdeki ünlü isimlerini seçmeye başla­dılar. 2003’te Çocuk Esirgeme Kurumu’nun açıkladığı verilere göre son 3 sene içinde terkedil­miş çocuklara polisler tarafın­dan en çok verilen isimler, Gül­ben Ergen, Hasan Şaş, Tarkan ve Gülşen’di. Aynı verilerdeki soyadı tercihi sıralamasına bakıldığında işler iyice tuhaf­laşıyordu. 1999 depreminin etkisiyle Deprem, milenyuma girişin etkisiyle İkibin soyadla­rının seçilmesi bir yere kadar anlaşılabilirdi ama, listedeki şu 3 soyadı karakolda isim koyma akımının 50 yıllık tarihinin belki de zirvesiydi: Kimsesiz, Yolsuzlar ve Perişan!

Çocuk Esirgeme Kurumu’nun 2003’te terkedilmiş bebekle­re konulan ad ve soyadlarıyla ilgili verileri açıklaması da bir ilkti. Kurum senelerdir devam eden ve birçok kimsesiz çocuğa ilerleyen yaşlarında ayrı bir yük getiren meseleye kamuoyunun dikkatini çekmek istemiş ve açıklanan veriler 31 Ağustos 2003 tarihli gazetelerde haber olarak yer almıştı. Haberler etki yaratmış olmalı ki, o yıldan iti­baren çocukların nüfus kaydın­da esas alınacak isim tutanakla­rı karakollarda değil, eskisi gibi Çocuk Esirgeme Kurumu’nda düzenlenmeye başlandı.