Türk siyasetinin gelecek 40 yılına damgasını vuracak AP lideri Süleyman Demirel’in başbakanlık koltuğuna oturduğu 1965 seçimlerinde ilk kez bir sosyalist parti de Meclis’e girdi.
DP’nin devamı olan partilerin en büyüğü Adalet Partisi (AP), 27 Kasım 1964’teki kongrede Süleyman Demirel’i genel başkanlığa getirirken, Türk siyasetinin gelecek 40 yılına damga vuracak en önemli siyasi figürlerinden birini de seçiyordu.
Demirel liderliğindeki AP ilk iş olarak 14 Şubat 1965’teki bütçe görüşmeleri sırasında İnönü hükümetinin düşürülmesini sağladı. Ardından genel seçim kararı alındı. AP, kitap ve güneşten oluşan amblemini de seçim öncesi kıratlı amblemle değiştirdi. Kırat sembolü, gazeteci Ahmet Kahraman’ın aktardığı gibi, partinin kurucularından Mehmet Turgut’un ünlü İskoç viskisi White Horse içerken, şişenin üzerindeki beyaz at ambleminden esinlenmesi sonucu ortaya çıkmamıştı. Kırat, DP’yi hatırlatan bir simgeydi. DP, Ocak 1946’da kurulduğunda “demokrat” sözcüğü yaygın kullanılmayan ve köylü vatandaşların zor telaffuz ettiği bir sözcüktü. Bu nedenle DP, birçok köylü için Demokrat Parti değil, “demir kırat parti”ydi. AP, kıratı sembol seçerek DP’nin devamı olduğunun altını çizmiş oluyordu.
Seçimler 10 Ekim 1965’te yapıldı. AP’nin yüzde 52.87 oyla 240, CHP’nin yüzde 28.74 oyla 134 sandalye kazandığı seçimin en önemli özelliği küçük partilerin önünü açan milli bakiye sisteminin uygulanmasıydı. Bu sayede ilk kez bir sosyalist parti, yüzde 3 oy alan Mehmet Ali Aybar önderliğindeki Türkiye İşçi Partisi (TİP) 15 milletvekiliyle Meclis’e girdi.
Siyaset artık solculuk sağcılık ekseninde tartışılıyordu. Demirel o yıllarda, 1980’lerden itibaren çizmeye çalıştığı demokrat portresinin çok uzağındaydı. “Solculuk yokken ülke rahattı”, “Meczup solcular beğenmiyorsa çeksin gitsin” ve “Düzeni değiştirmek isteyenin kafasını kırarlar” sözlerini hep o dönemde söylemişti.
TİP’in uğradığı saldırılar ve 1969 seçimleri öncesi milli bakiye sisteminin değiştirilmesi sonucu, sosyalist sol parlamenter mücadelenin dışına itildi. Bu durum bazı solcuların sistem içi mücadeleden vazgeçip farklı eğilimlere yönelmesine sebep oldu. O tarihten sonra Türkiye solunda öğrenci hareketinin ön plana çıkmasının sebebi de budur.
1965 seçiminin özelliklerinden biri de seçim mitinglerinde, pankartların ve sloganların ön plana çıkmasıydı. O güne kadar mitinglerde davul-zurna çalınır, “ya ya ya şa şa şa” düzeyinde sloganlar atılırken, hep bir ağızdan organize slogan atılması dönemi 1965’te başlamıştır. Aynı dönemde Türkiye’deki ilk futbol tribününü kuran Eskişehirsporlu Orhan Erpek (Amigo Orhan), tribünlerde toplu halde tezahürat yapılıp bayraklar sallamanın siyaseti de etkilediğini ve eşzamanlı olarak parti mitinglerinde de benzer manzaraların görülmeye başladığını anlatır.
GELENEK
Siyaset kurbanları
Siyasi partilerin uzun araç konvoylarıyla gösteri yapması eskiden daha nadir görülürken 1965 seçimleriyle birlikte gelenek haline gelmeye başladı.
Bu seçimle başlayan bir gelenek de liderler için toplu kurban kesme etkinliğidir. Elbette Anadolu’nun birçok yerindeki “ağır” misafirler için kurban kesme geleneği siyasete de sirayet etmişti ve 1965’ten önce de liderler için kurban kesilirdi. Hatta DP lideri Adnan Menderes 1960 başlarında gittiği Tarsus’ta bir partili küçük oğlunun boğazına bıçak dayayarak olaya fantastik bir boyut katmış ve “Sana oğlumu kurban etmek istiyorum Menderes” diye bağırmıştı.
Ancak toplu kurban kesimi 1965’te başladı. 1980’li yıllara gelindiğinde kurban kesme merasimleri çığrından çıkmıştı. Bazı uyanık partililer, zaten mezbahada kesilecek hayvanları liderleri için “kurban ediyor”, lider bölgeden ayrıldıktan sonra kesilen hayvanlar tekrar mezbahaya götürülüp etler satışa çıkarılıyordu.
1959’da Menderes için kurban edilen Hecin cinsi bir devenin torununun 1987’de Demirel için kurban edilip gazetelerde haber olması da bu ilginç tarihin ilginç notlarından biridir.