Kasım
sayımız çıktı

Peçelerini önce hemcinslerine açtılar

OSMANLI DÖNEMİNDE FOTOĞRAF VE KADIN

19. yüzyılda geçinmek için fotoğrafçılığa soyunan kadınlarla, cephedeki kocasına göndermek üzere poz veren kadınlar fotoğraf makinesinin başında buluşurdu. Fotoğrafın Serüveni kitabının yazarı Gülderen Bölük, kadın fotoğrafçıları anlattı.

Ülkemizde fotoğrafın kabulü, matbaa gibi geç olmadı. Keşfi, 1839’da Fransız Bilimler Akademisi tarafından ilan edildikten kısa bir süre sonra Osmanlı topraklarında da yankı buldu. Devletin resmî yayın organı Takvim-i Vekayi’de haber olarak yer aldı. Gezgin fotoğrafçılar buraya gelerek sayısız fotoğraflar çektiler. İstanbul’a yerleşip stüdyo açan fotoğrafçıların varlığı da yine gazete ilanlarına yansıdı. 

Bizim yerli stüdyolarımızsa fotoğrafın keşfinden on bir yıl sonra arka arkaya açılmaya başladı. İlki, Rum asıllı Vasilaki Kargopulo’nun kendi adıyla Beyoğlu’nda açtığı fotoğrafhaneydi. Kargopulo gibi Rum ve Ermeni vatandaşlarımıza ait ilk stüdyoların bugün önemli müzelerde yer alan eserleri, fotoğraf tarihimizi onurlandıracak cinsten işlerdi. İlk Müslüman fotoğrafçımız, stüdyosunu 1910’da Vilayet binasının karşısında açan Bahaettin Bediz oldu. Kadın fotoğrafçıların görülmesi içinse dokuz yıl daha beklememiz gerekir. Profesyonel ilk kadın fotoğrafçımız Naciye Hanım (Suman) eşinin cephede olduğu ve maaşların düzenli ödenemediği savaş yıllarında, şartların da dayatmasıyla bir stüdyo açtı. Başarılı da oldu. Çünkü erkeğin karşısında peçe açmayı hoş karşılamayan Müslüman gelenek, Naciye Hanım karşısında anlamını yitiriyordu. 

Vurgulamak gerekir ki fotoğrafa karşı, Müslümanlıkta Allah’ın yaratıcılığını taklit ve puta teşvik temeline dayandırılarak yasaklanan, canlı suretlerin resmedilmesine karşı bir tepki duyulmadı. Bu, kadının erkek karşısındaki durumuyla ilgili bir taassuptu. Nitekim Bahaeddin Bediz, bina içindeki vitrine koyduğu çarşaflı kadın portreleri yüzünden tehdit almış ve bazı tutucular “iffetli Müslüman kadınlar sergileniyor” diye vitrine saldırmışlardı. Yani erkek fotoğrafları değildi böyle bir tepkiye neden olan. 

Peçelerini önce hemcinslerine açtılar
Oryantal kostümden ‘köylü güzeli’ imgesine Fotoğrafın Osmanlı topraklarında yayıldığı ilk dönemlerde Müslüman kadınların çoğu poz vermek istemediği için, gayrimüslim kadınların oryantalist fotoğraflara modellik yaptığı olurdu. 1800’lerin sonuna doğru revaçta olan bu fotoğrafların devamı niteliğindeki “köylü güzeli” betimleriyse Cumhuriyet sonrasında da uzunca bir müddet devam etti. Fotoğraf, 1920’lerden.

Yeraltı Fotoğrafhanesi’nin sahibi Arif Hikmet Koyunoğlu da, kaleme aldığı anılarında bu konuyla ilgili bir örnek verir. Bir gün eşiyle birlikte stüdyoya gelen bir dostunun fotoğrafını çeken Koyunoğlu, peçesini açması hususunda kadını zor ikna ettiklerini yazar. Kısaca, ilk andan itibaren Müslüman erkeklerin poz vermeleri normal karşılanıyor, hatta hanedana mensup erkeklerin ve devlet adamlarının fotoğrafları çekiliyor ve satışa sunuluyordu. 

Peçelerini önce hemcinslerine açtılar
Şık giyimli bu hanım, 1879’da Beyoğlu’nda açılan Nicholas Andriomenos fotoğrafhanesinden.

Dönem gazetelerine yansıyan bir ilan Beyoğlu’nda stüdyo açıp çalıştıran Loran Astras’ın eşinin de fotoğrafçı olduğunu ve İslâm dinine mensup hanımların fotoğraflarını onun çektiğini yazar. Başka bir ilginç isim de ünlü ressam Zonaro’nun eşi Elisa Zonaro’dur. Saray ressamı Fausto Zonaro, resimlerindeki harem kadınlarının çoğunu eşinin çektiği fotoğraflardan yararlanarak yaptı. Elisa’nın, Sultan Abdülhamid’den “sarayın resmî portrecisi” unvanını alması, hareme giriş çıkışlarında ona büyük kolaylık sağladı. Diğer yandan haremde yaşayan, dış dünyaya meraklı, aynı zamanda da fotoğraf çektirmeye hevesli kızlar ise, hiç çekinmeden kendisine sayısız poz verdiler. Kadının objektif karşsında gösterdiği hassasiyet, fotoğrafçıları birtakım tedbirler almaya itti. Bunlardan biri, çekimden sonra cam negatiflerin göz önünde kırılarak, tekrar çoğaltılamayacağı konusunda sahiplerine verilen güvenceydi. 

Peçelerini önce hemcinslerine açtılar
Osmanlı döneminde fotoğraf makinesi karşısına geçmeye çekinen Müslüman kadınların, çekimden sonra cam negatiflerin kırılması güvencesi aradığı bile oluyordu.
Peçelerini önce hemcinslerine açtılar
Osmanlı döneminde ailece poz verilir, kimi Müslüman hanımlar peçelerini eşlerinin ısrarıyla açardı. Kare, Bahaeddin Bediz arşivinden.

Tamamen ortadan kalkmasa da, 1900’lerin başında kadının fotoğraf karşısında takındığı bu tutumun yumuşadığını söyleyebiliriz. Tabii bu yumuşama, tıpkı fotoğraf gibi yukarıdan aşağıya doğru dikey bir hareketlilik gösterdi. Yani, zengin, Avrupa görmüş, kültürlü kesimden halk tabakasına doğru zamana bağlı olarak yayıldı. Bu tarihlerden evvel fotoğrafa yansıyan Türk kadını imgelerinin hiçbirinde Müslüman kadınlar poz vermemişti. Özellikle haremi tasvir eden oryantalist kurgularda, döneme göre dekolte sayılacak kıyafetler içinde poz verenlerse Pera “batakhaneleri”nden seçilmiş modellerdi. 

Peçelerini önce hemcinslerine açtılar
Pera’nın önemli stüdyolarından Londres’da dekor olarak gerçek bir piyano kullanılıyordu.

Bunlara bağlı olarak Naciye Hanım, peçe konusunda duyarlılık gösteren kadın müşterilerce tercih edildi. Üstelik kadınlar onun karşısında sadece peçelerini açmıyor; örtülerini de çıkarıp, saçlarını salıyor ve bu fotoğrafları cephede savaşan eşlerine gönderiyorlardı. 

Peçelerini önce hemcinslerine açtılar
Çocuğuyla birlikte poz veren bu kadın, Bahaeddin Bediz’in 1910’da açtığı ilk Müslüman fotoğrafhanemiz Resne Fotoğrafhanesi’nde çekildi.

Naciye Hanım’dan başka profesyonel anlamda fotoğraf tarihimize giren bir diğer ilginç isim de Muzaffer Hanım’dır. Ne yazık ki kendisiyle ilgili fazla bir bilgiye sahip değiliz. Henüz ondan bize ulaşan bir fotoğraf veya stüdyo açtığına dair bir iz de yok. Yine de Muzaffer Hanım’ın davet edildiği evlere, konaklara gidip fotoğraf çekimleri yaptığını biliyoruz. Onun ismi ilk olarak Süs dergisinin 1923 tarihli ikinci sayısında şöyle karşımıza çıkar: “Adi bir kartpostala gün ve saat tayin ederek adresinizi yazınız, idare hanemize gönderiniz. Muzaffer Hanım hemen şitab edecek (acele edecek) ve hem resimlerinin muvaffakiyetiyle hem fiyatının ehveniyeti ile sizi son derece memnun edecektir. Bir tecrübe ediniz!” Dergi, onu sadece tanıtmakla kalmıyor, hararetle tavsiye ediyordu. 

Peçelerini önce hemcinslerine açtılar
Kadıköy’de açılan Foto Luxe stüdyosu arşivinden çıkan karede olduğu gibi, fotoğraf stüdyolarına giden kadınların kimileri dış mekanı betimleyen fonlar önünde poz verirdi.

Bu ilginç ilandan iki ay sonra aynı yayında, bu kez Muzaffer Hanım’ın gördüğü rağbetten dolayı müteşekkir olduğu yazıldı ve davet mektuplarını özel günlerinden en az bir hafta evvel gönderdikleri takdirde çıkabilecek müşkülatın engellenebileceği hanımlara duyuruldu. Görünen o ki, Muzaffer Hanım’ın da bir kadın olması ona kariyerinde bir avantaj sağlamıştı. 

Cumhuriyetin ilanından sonra profesyonel hayatın içinde Maryam Şahinyan görülür. Çalışmaya başladığı 1933’ten 1985’e kadar, yarım asır gibi uzun bir iş hayatıyla karşımıza çıkan önemli bir kadın fotoğrafçımızdır. 

Peçelerini önce hemcinslerine açtılar
1935’ten 1985’e Beyoğlu’nda fotoğrafçılık yapan Maryam Şahinyan, Türkiye’ye ayna tutar. Şahinyan’ın işleri, Tayfun Serttaş tarafından Foto Galatasaray kitabında derlenmişti.

İLK MÜSLÜMAN KADIN FOTOĞRAFÇI

Ülke savaşa, Naciye Hanım stüdyoya girdi

Naciye Hanım, 1881’de Üsküp’te bir paşa kızı olarak dünyaya gelir ve 22 yaşında yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’le evlenir. Ancak aile Balkan Savaşı’nda İstanbul’a göç etmek zorunda kalır. 1. Dünya Savaşı’nda, kocasının da cephede olması nedeniyle çekilen sıkıntılar ve bakılması gereken kalabalık bir aile, Naciye Hanım’ın, İsmail Hakkı’nın hobi amaçlı kurduğu stüdyoyu kullanarak çalışmasına yol açar. Böylece Beşiktaş’taki ilk fotoğrafhane açılır. Kiralamış oldukları konağın önüne “Türk Hanımlar Fotoğrafhanesi- Naciye” diye bir tabela asılır. O günlerde paşa kızı bir kadının çalışması kolay kabul edilecek şey değildir. Sultan Reşat’ın torunlarına da fotoğraf dersleri vererek ayakta kalır. Beşiktaş’taki işyerini Divanyolu’na taşıyarak çalışmalarını sürdürür. Çanakkale ve Kafkasya cephelerinde aldığı yaralardan ötürü Kurtuluş Savaşı’na katılamayan İsmail Hakkı Bey de karanlık odada hem banyo işlerine hem de rötuş yapmasına yardımcı olur. Tabii orada olduğu saatlerde hanım müşterilerden özellikle gizlenir. Naciye Hanım düğünlere de gidip fotoğraf çeker. Böylece ilk açtığı 1919’dan, torununun dünyaya geldiği 1930’a değin çalışmalarını sürdürür.

Peçelerini önce hemcinslerine açtılar