Kasım
sayımız çıktı

‘Açız ama komünist değiliz’

Türkiye tarihindeki en ilginç işçi eylemlerinden biri 3 Mayıs 1962’de Ankara’da yapılan “Açlar Yürüyüşü”dür. 5 bin kişilik yürüyüşü Türkiye İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası düzenlemiştir ama katılanların çoğu inşaat mevsiminde köylerden çalışmaya gelen örgütsüz işçilerdir.

İnşaat işçilerinin Ankara’dakiyle aynı gün Afyon’da düzenlediği izinli yürüyüş ise olaysız sona erer. Ailelerinin de destek verdiği 500 işçi çıplak ayaklarla yürüyüş yaptıktan sonra Zafer Anıtı’na çelenk koymuştur.

Sendikanın sektördeki işsizliği protesto yürüyüşü izni başvurusuna Valilik’ten “Ankara’da işsiz yoktur, dolayısıyla yürümeye lüzum da yoktur” yanıtı gelir. Buna rağmen Ulus’ta toplanan işçiler, koşarak Sıhhiye Meydanı’na gider. Polis barikatını yarıp Meclis’e ulaşan işçileri Muhafız Birliği güçlükle durdurur.

Ellerindeki pankartlarda “Türk işçisi aç ve işsiz olabilir ama komünist olamaz” ve “Bu sefalet solcu- lara fırsat vermek için mi?” yazan işçiler polis tarafından coplanır, onlarcası gözaltına alınır. Tercüman gazetesinin “Üstü başı yırtık binlerce işçinin bağırarak koşması Ankara sokaklarında heyecan yaratmıştır” diye aktardığı olay, işçiler her ne kadar politik saiklerle yola çıkmış olmasa da, ilerleyen yıllarda güçlenecek işçi hareketinin tarihi açısından önemli bir eylem olarak kabul edilir.

FUTBOL

Utanç maçından canlı yayın

14 Mayıs 1938’de Berlin’de oynanan Almanya-İngiltere futbol maçı, her iki takım için de unutmak isteyecekleri kötü birer hatıra olmuştu. Almanlar için kötü bir hatıraydı, çünkü kendi sahalarında ve 105 bin seyircileri önünde 6-3 kaybetmişlerdi. İngilizler de maçı hatırlamak istemiyordu. Çok iyi bir oyunla kazanmışlardı ama maçtan önce tribünleri Nazi selamıyla selamlamaları, II.Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda maç sonucunu önemsiz kılacak bir utanç vesilesi oldu.

Elimizde, bu maçın hatırası olarak basılmış üç kartpostal var. #tarih Yayın Kurulu Üyesi Sertaç Kayserilioğlu’nun koleksiyonunda bulunan kartpostalları, Berlin’de üniversite öğrencisi olan ve ne yazık ki ismi belirsiz bir Türk genci İstanbul’a, “Şaban ağabey” diye hitap ettiği kişiye yollamış.

Maçın oynandığı Cumartesi günü yazılıp postaya verilen katpostalların birincisinde Berlin Olimpiyat Stadı’nın fotoğrafı var. Üniversiteli genç, “Şaban ağabeyciğim, kusura bakma Berlin’e geleli 20 gün oldu ama hâlâ vakit bulup mektup yazamadım” diye başladığı bu kartta, uzun uğraşlardan sonra temiz bir pansiyon bulabildiğini, haftada dört gün dil kursuna gittiğini ve “diğer mektep işleri” ile meşgul olduğunu yazmış. Birinci kartın sonunda “Bugün hayattaki en büyük arzularımdan birine kavuştum, İngiliz ve Alman milli takımlarını seyrettim” diyen genç, diğer iki kartta maçı anlatıyor. Anlatıyor derken, gerçekten spiker gibi anlatıyor. Alman milli takımı futbolcularının fotoğraflarının olduğu kartın arkasında ilk yarıyı, İngilizlerin olduğu kartın arkasına ikinci yarıyı yazan gencin o yıllarda her iki takımın tüm futbolcularını tanıyor ve biliyor olması gerçekten inanılmaz. Hem bu durum hem de futbol jargonuna hakimiyeti, üniversiteli gencin futbol camiasına yakın biri olduğunu düşündürüyor. Örneğin, dokuz golü tek tek anlatırken, “İkinci haftaymın (devrenin) henüz başları, Robinson güzel bir vole, 8 metre mesafeden bomba gibi bir şut ve gol”, “Kaleci topa balık gibi plonjon yaptı ama kâfi gelmedi” ve “Top kurşun gibi önce üst direğe sonra yan direğe çarptı. Kale direkleri zangır zangır titriyordu” gibi ifadeler kullanmış.

Maçı detaylarıyla anlatırken İngiliz milli takımının seremonide Nazi selamı vermiş olmasından söz etmiyor. Ama bunu bir eksiklik olarak görmemek gerekir. Çünkü 1938’de henüz II. Dünya Savaşı’nın yıkımını ve Nazi dehşetini yaşamayan insanlık, henüz Nazi sembollerinin tehlikesinin de farkında değildi.

Koca cüsseli Boğa Burcu

İki bin yıl önce bugünkü gibi günlük burç yorumları yoktu ama Marcus Manilius, astrolojinin esaslarını kaleme aldığı beş ciltlik Astronomica adlı eserinde burçların özelliklerine yer vermişti.

Boğa gökteki yerini aldığında, dürüst çiftçiler sakin yaşamlarını bırakıp toprakla yoğun bir mücadeleye girişirler. Bu mücadele sonunda Boğa onlara zafer şarkıları söyletmez belki ama dünyanın zenginliklerini sunar. Bu öyle bir savaştır ki Boğa’nın çocukları ne bir engelle karşılaştıklarında ara verirler ne de bıkkınlık gösterirler. Bu inatçı doğalarından dolayı bazen Boğa burcunda doğanlar arasında sabanını bırakıp devlet yönetmeye soyunanlar da çıkar. Ve onlar ulaşılmamış mükemmelliğin peşinde koşarlar. Hem koca yürekli hem de koca cüsseli olurlar ama yüzlerine baktığınızda aşk tanrısı sanki orada yer etmiş gibidir.