Boğaz turlarında yalılardan ve sahiplerinden bahsedilmesi yasaklandı. II. Mahmut döneminde ise, padişahın Bebek’te beğendiği bir yalıyla ilgilenmemesi için “Yılanlıdır sultanım” yalanı uydurulmuş, bugüne kadar gelen Yılanlı Yalı ismi böyle doğmuştu.
İstanbul’un en sevilen tarihî, turistik alanlarından biridir Boğaziçi. Hergün onlarca tekne ile yerli ve yabancı ziyaretçiler iki kıtanın arasındaki bu muhteşem deniz yolunda ilerler. Kıyılarda, yamaç ve tepelerdeki kaleler, camiler, saraylar, yalılar izlenir, rehberler yapılar hakkında kısa bilgiler verir. Boğaz’ın geçmişi, gelenekleri, iz bırakmış çarpıcı kişilikleri anlatılır.
En çok ilgi çeken konulardan biri de yalılar ve onların eski-yeni sahipleridir. Onların çarpıcı hayatı, aşkları, tuhaflıkları, aşırılıkları, yolsuzlukları, devlet adamlarının, edebiyatçıların her türden anıları konuşulur. Bol bol dedikodu yapılır. Öyle saklanılan, kimsenin görmeyeceği bir yapı değildir yalılar. Önünden dünyanın en işlek deniz yollarından biri geçer. Yalı sahibi olmak böyle bir şeydir. Sahiplerine nefis bir manzaraya karşı yaşama yanında, zenginliği ve gücü herkese sergileme imkânı da verir. Hele tarihî bir yapı ise, geçmişten günümüze yaşanan fırtınalı hayatın izleri de yeni sahibinin ismi ile birlikte sergilenir.
Yalı deyip geçmeyin. Osmanlı tarihinin Balkanlar’dan Ortadoğu’ya, Kuzey Afrika’ya kadar her bölgesi ile ilgili birçok ilginç olayı bu yapılarda geçmiş ya da kahramanları bu yapılarda vakit geçirmiştir. Bu nedenle yalılar siyasetin hep içindedir.
Örneğin Osmanlı Devleti’nin darphanesinden sorumlu olan Düzyanların bazı fertleri yolsuzluktan suçlu bulunmuş, yalılarının pencerelerine asılarak cezalandırılmıştı. Yalının sonraki sahipleri Mısır’ın yöneticileri olan hidivlerin soyundan gelen Sait Halim Paşa idi. Orada yönetime gelme şansını kaybeden paşa, Osmanlı sadrazamı olmayı başarmış hatta Osmanlı Devleti’ni 1. Dünya Savaşı’na sokan Alman gemilerinin kabulüne de bir görüşe göre bu yalıda izin verilmişti. Birçok el değiştiren yalı, Turgut Özal zamanında çok kullanılmış, Tansu Çiller’in başbakanlığı sırasında ise garip bir yangın ile kısmen harap olmuştu.
Neredeyse her yalı benzer şekilde büyük küçük hadiselerin, skandalların kahramanıdır. Bu muhteşem deniz yolunda gezenlere de bu hikâyeler anlatılır. Yalıların bugünkü sahipleri de önemlidir. Olağanüstü rakamlarla alınıp satılan yalıların her durumu haberdir ve meraklıları bunları takip eder. Yalıların fiyatları çoğu zaman eski sahipleri ya da alıcıları tarafından gazetelere bildirilir. Yalıyı bir servet ödeyerek satın almak da, kimi zaman “duyurulması gereken” bir konudur ve sahibine ciddi “saygınlık” sağlar.
Sık sık gazetelerde televizyonlarda buralardaki “mütevazı hayatlar”ını sergileyen bazı yalı sakinleri, zaman zaman da bu ilgiden duydukları rahatsızlığı dile getirir. Bu rahatsızlık da kimi zaman gündeme gelmenin bir yolu olur. Ancak son günlerde İstanbul Liman Başkanlığı’na yapıldığı iddia edilen şikâyetler sonucunda, devlet daireleri ve şahıslara ait yalılar hakkında konuşulması, Bakanlık kararıyla resmen yasaklandı!
Evet, şaka değil. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın, Boğaz’da turistik gezi hizmeti veren firmalara, seyahat acentalarına ve turist rehberlerine gönderdiği 04 Ağustos 2015 tarihli yazıda aynen şöyle deniyor: “Gemilerle yapılan Boğaz turları ve gezilerde, sosyal/ toplumsal amaçlı olmayan ve özel mülkiyete ait taşınmazlarla ilgili bilgilerin kesinlikle anons edilmemesi, özel mülkiyete ait taşınmazın sahipleri hakkında kurumsal veya kişisel isimlerin/ ünvanların belirtilmemesi gerekmektedir”.
Yani bundan böyle, üzerine kaçak kat çıktığı yalısının önünden geçerken, “bu yalı da Reza Zarrab”ın denemeyecek. Çok merak eden olursa, rehber ilgili kişinin yanına giderek kulağına fısıldayacak. Veya örneğin Sarıyer civarından geçerken, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin fakirhanesinden bahsedilemeyecek. Hele hele bunun 12 milyon TL’ye alındığı, tadilatın devam ettiği, tarihî eserde aslına uygun restorasyon yaptırıp yaptırmadığı gibi konular hiç açılmayacak.
Güler misin, ağlar mısın, yoksa konuyla ilgili Osmanlı dönemine ait bir hikaye mi anlatırsın? Sonuncuda karar kılalım: Osmanlı sultanlarının Boğaz’da saltanat kayıkları ile yaptıkları gezi ve yolculuklarda onlara Bostancıbaşılar refakat ederdi. Sultan zaman zaman yalıları ve sahiplerini sorar, onlar hakkında bilgi alırdı. Bostancıbaşılar bu bilgileri verebilmek için yalı sahiplerinin isimlerini içeren defterler tutarlardı. Bostancıbaşı defterleri denen bu listelerde yalılar ve sahipleri tek tek anlatılmıştır.
Boğaz’ın en meşhur yalılarından Bebek’teki Yılanlı Yalı’nın hikâyesi de çok anlatılmıştır. Sultan II. Mahmud bir Boğaz gezisinde yalıyı işaret edip “sahibi kimdir” diye sormuş. Yanındaki Musahip Said Efendi, padişahın bu merakından çekinip, yakını olan yalı sahibini kurtarmak ve konuyu kapatmak için “aman sultanım geçelim, o yalı yılanlıdır” demiş. Sultan durumu anlamış ama bu yersiz telaşa gülüp geçmiş. Hikâye kentte yayılınca, yapının adı da Yılanlı Yalı kalmış. Bugünün rehberleri de turistleri gezdirirken bundan böyle benzer hikayeler uydurmak zorunda kalacak.