Kasım
sayımız çıktı

Demokrasinin “demo”su ve samimiyet noksanlığı

Kültürden nasibini almamış kişiler için kullanılan “ot” tabiri gayet isabetlidir. Zira tabiat veya Allah tarafından yaratıldığı yerde kendi kendine bitmiş, insan eli değmeden, bir işlem görmeden büyümüştür. Tarımsal anlamıyla artık pek kullanmadığımız “kültür” için Roma konsülü Cicero şöyle buyurmuş: “Bereketli bir tarla, kültürsüz kalırsa (eğer işlenmezse) verimli olamaz. Aynen eğitimsiz insan gibi”.

“Demokrasi kültürü” diye sıklıkla duyduğumuz ve kimilerince “entel-dantel” yaklaşımların nişanesi sayılan ifade, bir sosyal birikime, tarihî deneyime, yol-yordam-yönteme işaret ediyor. İnsanlar biçe biçile çeşitli tarihler üretmişler; şimdiye kadar adına demokrasi denen üründen daha besleyici, yararlı bir şey bulamamışlar. Ürünün kültürü olmadan kendisi de olmuyor. Bu bakımdan Türkiye henüz “yabani” bir evrede. Arada bir Batı demokrasilerine dadanan haşereleri, tarım zararlılarını örnek göstererek kendimizi “organik” olduğumuza inandırmaya çalışsak da, mal meydanda.

Başımıza gelen her türlü felaketi doğaya, fıtrata, düşmana, hatta tanrıya bağladığımız gibi, güya bunları durdurmak yolunda birbirimizi de kurban ediyoruz. Acaba bunlar tarihin hangi dönemlerini hatırlatıyor?

“Türkiye’nin demokratikleşememe tarihi” adlı oyunda, devlet, kurumlar, politikacılar elbette başrollerde yer aldılar. Ancak eğitimle mümkün olabilecek, kök salabilecek demokratik zihniyet, yine ancak günlük hayattaki uygulamalarla bir gelenek yaratabilirdi. Böyle olmadı. Yasakçı, baskıcı, askerî, polisiye yöntemleri uygulayanlar, zaten “doğal olarak” otların hep ot kalmasını, kalitesizliğin hüküm sürmesini arzu ediyorlardı. Bugün geldiğimiz noktada, onların kazandığı ortada.

İşlenmemiş, sadece zaman zaman aşılanmış, üstelik yanlış aşılanmış in- sanlar olarak sadece baştakileri suçlamak da bizi demokrat yapmıyor. Son olarak Mekke’de veya Halep’te yaşanan felaketlere, rezaletlere bakıp “hâlimize şükretme” noktasında kısmi bir rahatlık hissedecektik ama o da olmadı. Cumhurbaşkanı Hac’da yaşananları “normal” bulduğunu açıkladı ki bence haklıdır. Bırakın Kürt sorununu, trafik sorununu bile halledememiş (son bayramda 134 kurban) Türkiye’de, demokrasinin “demo”su bile mevcut değilken başkasına ne diyeceğiz? Suudiler hiç değilse demokrasi falan gibi iddialar içinde değiller. Bizde de gidişat bu “samimiyyet” doğrultusunda.