TBMM’nin Kars’ta Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan ile imzaladığı antlaşma, 7 ay önce Rusya Sovyetler Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile imzalanan Moskova Antlaşması’yla çok büyük benzerlik içeriyordu. Sovyetler’le 1921 yılı içerisinde çeşitli düzeylerde problemler yaşanmış, ancak Sakarya’daki başarının ardından, 22 Eylül’de antlaşma süreci başlamıştı.
Kars Antlaşması, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Hükümeti’yle Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri arasında imzalanan ve özünde 16 Mart 1921’de Moskova’da TBMM Hükümeti’yle Rusya Sovyetler Federatif Sosyalist Cumhuriyeti arasında yapılan antlaşmayı bu üç Kafkasötesi ülkesiyle tekrarlayan bir antlaşmadır. Antlaşmaların metinleri çok büyük bir benzerlik gösterdiği gibi, zaten Moskova Antlaşması’nın (bkz. #tarih, sayı 80) 15. maddesi de Türkiye ile Kafkasötesi ülkeleri arasında yapılacak bir antlaşmaya değiniyor ve Sovyetler’in bunun sağlanması yönünde çaba harcayacağından dem vuruyordu. Burada ister istemez akla gelen önemli bir soru, nasıl olup da sözkonusu iki antlaşma arasında yedi ay kadar uzun bir zamanın geçmiş olmasıdır.
Bu aşamada ilk değinilmesi gereken nokta, Ermenistan’da Bolşevik yönetiminin kurulmasındaki gecikmedir. Nitekim 11. Kızıl Ordu, ancak Nisan başında Ermenistan’a hâkim olabilmiştir. Ayrıca Bolşeviklerin gözünde bu gecikmeden Türk tarafı da sorumluydu; zira Kızıl Ordu, bölgedeki demiryolunu Türklerin Gümrü’yü işgal etmiş olmaları nedeniyle kullanamamıştı. Üstelik Kâzım Karabekir Paşa’nın 15. Kolordu’suna bağlı birliklerin Gümrü’yü ancak 23 Nisan 1921’de boşaltması bir süre daha gecikmeye sebebiyet verecek; kentteki cephanelikleri de havaya uçurdukları için Bolşevik tarafında ciddi bir kızgınlık oluşacaktı.
Mayıs ayında iki taraflı bir sorun daha çıktı. Osmanlı Devleti, Kars bölgesini 1878’de Rusya’ya terkettikten sonra Rus yönetimi bölgeye hem Ortodoks Kilisesi’nin öğretilerine aykırı bazı inançlar taşıyan hem de savaş karşıtı bir felsefeleri olan Malakanları yerleştirmişti. TBMM Hükümeti, kendi tabiyetinde kabul ettiği Malakanları askere almaya çalışıyor, Sovyetler ise Moskova Antlaşması’nın 10 ve 12. maddeleri uyarınca Rusya’ya dönmelerini bekliyordu. Ayrıca, Türk tarafından kaynaklanan bazı söylentilere göre Sovyetler, Malakanlar arasında Bolşevik propagandası yapıyordu. Bu ikili sorunun çözülmesi ise Ağustos ayını buldu.
Ağustos’a gelindiğinde ise Türk tarafının başı dertteydi. Yunan Ordusu’nun Eskişehir-Kütahya başarıları (bkz. #tarih, sayı 84) sonrasında Ankara’nın geleceği tehlikeye düşmüş; Türk Ordusu’nun Sakarya Nehri’nin doğu kıyısında savunma savaşı verme hazırlıklarına girişilmişti (bkz. #tarih, sayı 85). Gene de Sakarya’da vuruşma başlamadan önce karşılıklı bazı girişimlerde bulunulmuş ve TBMM Hükümeti’yle Kafkasötesi hükümetleri arasında Kars’ta bir antlaşma imzalanmasına ilişkin bir prensip kararı alınmıştır. Hatta o sıralarda Ankara Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı olan Yusuf Kemal (Tengirşenk) Bey, sözkonusu antlaşmanın Eylül sonlarında yapılabileceğini bildirmiş ve Türk tarafının Kâzım Karabekir Paşa’yla Ankara’nın Bakü’deki elçisi Memduh Şevket (Esendal) Bey’ce temsil edileceğini duyurmuştur.
Bütün bu süreç boyunca Ankara ile Moskova arasında zaman zaman alevlenen, zaman zaman da yatışan bir güvensizlik olduğunu da unutmamak gerekir. Sovyetler, daha Londra görüşmeleri (bkz. #tarih, sayı 79) sırasında TBMM’nin Batılı güçlerle anlaşmaya yatkın olduğundan kuşkulanıyordu. Zaten açık bir Sovyet düşmanlığı dile getiren ve İtilâf Devletleri’yle anlaşmak gerektiğini söyleyen sesler TBMM kürsüsünden de sıkça duyuluyordu. Dahası, 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması’nı Fransa adına imzalayacak olan Henri Franklin-Bouillon, Londra görüşmelerinin hemen ertesinde, Haziran ayında Ankara’ya gelmişti. Türk tarafı ise Bolşeviklerin Enver Paşa’ya evsahipliği yapmasından sürekli bir rahatsızlık duyduğu gibi, Eskişehir-Kütahya mağlubiyetinin yarattığı zaaf ortamında Enver Paşa’nın gene Bolşevik desteğiyle Anadolu’ya girmesinden açıkça korkuyordu.
Sakarya’daki başarı bütün bunlara bir son verdi. 22 Eylül’de Kars’ta biraraya gelen heyetler, Moskova Antlaşması’nın iki tarafça onaylanmış kopyalarını değiş-tokuş ettiler. 4 gün sonra, 26 Eylül’de ise Kars Antlaşması’yla sonuçlanacak olan konferans başlıyordu.