Mustafa Kemal Paşa tam 100 yıl önce 6 Aralık 1922’de bir parti kurmaya karar verdiğini açıklamıştı. Vakit gazetesinin başyazarı Ahmet Emin (Yalman) Bey o dönem yazdığı yazılarda, Paşa’nın parti kavgalarına girişmemesi ve milletin başında yol göstericilik rolünü devam ettirmesi gerektiğini yazmıştı.
Mustafa Kemal Paşa, Ankara’da yayımlanan Hakimiyet-i Milliyye, Yeni Gün ve Öğüt gazetelerine 6 Aralık 1922 tarihinde verdiği bir demeçte, barışın sağlanmasından sonra “Halk Fırkası” adında bir parti kurmak niyetinde olduğunu açıkladı. Millî Mücadele’nin önderinin parti kurma kararı, izleyen ilk birkaç günde herhangi bir olumlu ya da olumsuz tepki oluşturmadı. Hatta konu, neredeyse sessizlikle karşılandı. Bu sessizliğin ilk ve en önemli nedeninin şaşkınlık olduğu kesindir. Ancak, bütün basının o günlerde Lausanne’da sürmekte olan barış görüşmelerine odaklanmış olduğunu da unutmamamız gerekir.
O günlerde Boğazlar meselesi, kapitülasyonların geleceği, Türk-Yunan nüfus mübadelesi ya da Rum Ortodoks Kilisesi’nin Türkiye’den çıkarılması gibi konular neredeyse bütün gazetelerin bütün sayfalarını kaplıyordu. Bunlara ek olarak bir de İstanbul gazetelerini -belki de okurlarının birçoğunun içinde bulundukları durum dolayısıyla- ilgilendiren, artık tarihe karışmış olan Osmanlı Devleti’nin memurlarının ne olacakları, nasıl maaş alabilecekleri meselesi vardı. O sıkıntılı ve heyecanlı bekleyiş ortamında Falih Rıfkı (Atay), Akşam gazetesinde “Halk Fırkası” başlıklı bir yazı yayımladı gerçi (10 Aralık); ama yazı Mustafa Kemal Paşa’yı hamasî bir biçimde öven ve daha önce verilmiş sözlere karşın bir türlü kavuşulamamış olan hürriyeti kazandırmak üzere Türk gençliğini seferber etmesini kendisinden isteyen bir yazıydı. Falih Rıfkı Bey, siyasal açıdan pek suya sabuna dokunmamıştı.
Bundan iki gün sonra, Vakit gazetesinin Ankara muhabiri Hakkı Tarık (Us) Bey’in Mustafa Kemal Paşa’yla yaptığı görüşme yayımlandı. Hakkı Tarık Bey, Halk Fırkası’na değinmesinin yanısıra, seçimlerin ne zaman yapılacağına ilişkin de bir soru sormuştu Gazi Paşa’ya. Kuracağı partinin özelliklerine ilişkin yeni bir şey söylemeyen Mustafa Kemal Paşa, seçim konusunda da Teşkilât-ı Esâsiyye Kanunu’nun söylediklerini yinelemekle yetindi: Barışın sağlanmasıyla birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi amacına ulaşmış olacak, dolayısıyla da yeniden seçim yapılacaktı.
Vakit gazetesinin başyazarı Ahmet Emin (Yalman) Bey, birkaç gün sonra Ankara’ya gitti. Ancak Gazi Paşa’yla görüşüp görüşmediğini, görüştüyse de neler konuştuklarını bilemiyoruz. Gazetesinde böyle bir görüşmeye ilişkin bir haber olmadığı gibi, anılarında da Ankara’da kimlerle temas ettiğine ilişkin herhangi bir kayıt bulunmuyor. Öyle anlaşılıyor ki Ahmet Emin Bey, Ankara’da genel havayı koklamış, mutlaka bazı kişilerle -bu arada Rauf Bey’le-görüşmüş, ama Mustafa Kemal Paşa’yla karşılıklı oturup parti konusunu konuşmamıştır.
İstanbul’a dönüşünden sonra Ahmet Emin Bey, Vakit gazetesinde üç önemli başmakale yayımladı. 21 Aralık’ta yayımlanan “Halk Fırkası” başlıklı ilk makale, ülkenin partilere ayrılmasının iyi bir şey olmadığını söylüyor ve Mustafa Kemal Paşa’nın -“halk” sözcüğünü kullanmış olması nedeniyle- “sol bir parti” kurmak istemesini eleştiriyordu. Ahmet Emin Bey’e göre yapılması gereken şey, bütün modernleşme ve ilerleme yanlılarını biraraya getirecek bir “sây (çalışma) mîsâk-ı millîsi” oluşturmaktı.
Basında ilk Halk Fırkası haberleri
7 Aralık 1922’de Hakimiyet-i Milliyye gazetesindeki haberde “Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, Halk Fırkası
nâmıyla siyasi bir fırka teşkili niyetindedirler” diyordu.
Bu makaleden tam bir hafta sonra yayımlanan ikinci başmakale “Millet rehbere muhtaçtır” başlığını taşıyordu ve dolaylı da olsa, gene Mustafa Kemal Paşa’nın particiliğe kalkışmasını eleştiriyordu. Ahmet Emin Bey’e göre Paşa parti kavgalarına girişmemeli ve milletin başında, yol göstericilik rolü oynamalıydı.
Ahmet Emin Bey bu yazısında yakın gelecekteki ikinci dünya savaşını, bunun Türkiye’yi nasıl zor durumda bırakacağını, geçen yılların nasıl genel bir istikrarsızlık yaratacağını önceden görmüş gibidir. Az gelişmiş bir Türkiye’nin böyle bir ortamda savaşa girmese bile çok sıkıntılar çekeceğini de öngörmüştür. Bu durumda yapılacak tek şey Türkiye’nin bir an önce kalkınmasına çalışmaktı ve bu, Türkiye gibi bir ülkede, ancak uzak görüşlü bir önderin rehberliğinde gerçekleştirilebilirdi. Bu nedenle Mustafa Kemal Paşa particilik yapmamalı, particiliğe özgü kavgaların üzerinde, bir tür kural koyucu ya da hakem rolü üstlenmeliydi.
Mustafa Kemal Paşa bu makaleyi okuduğunu üç hafta kadar sonra İstanbul gazetecileriyle yaptığı bir toplantıda söylemiştir. Ayrıca Ahmet Emin Bey’in ileri sürdüğü fikirlere tümüyle katıldığını da söylemiştir. Zira bu parlak gazetecinin satırlarından ortaya çıkan resim, yalnız iyi bir 1920’ler ve 30’lar Avrupa’sı betimlemesi değil, sonuç itibariyle Mustafa Kemal Paşa’nın devrim programının da ta kendisiydi. Kendi payıma, Mustafa Kemal Paşa’nın Ahmet Emin Bey’in bu makalesini okurken gülümsediğini ve “ha şunu bileydin!” dediğini görür ve duyar gibiyim. Ancak Ahmet Emin Bey’in bu satırları yazarken göremediği çok önemli bir şey vardı: Mustafa Kemal Paşa, çok partili bir parlamenter ortamda reformcu bir parti kurmayı değil, devrim yapacak bir tek parti kurmayı tasarlıyordu.