Kendine özgü uzun cümleleri, incelikli üslubu ve sinema tarihine hâkimiyetiyle sinema yazarlığı alanında müstesna bir yere sahip olan Sungu Çapan, 1 Nisan’da öldü. Bir 68 kuşağı mensubu olarak hayatı boyunca politik çizgisini korumuş, basın ve sinema camiasında “bilge” bir kişilik olarak tanınmış ve gençlere hep destek olmuştu.
Yaş itibarıyla yetişemediğimiz ama okuduklarımızdan, izlediklerimizden öğrendiğimiz ve gıptayla baktığımız, öykündüğümüz bir dönemdi ‘68. Değişim isteğinin bütün dünyada dillendirildiği ve Fransa’da zirvesini bulduğu bir hareket… Sungu abimiz ise bütün bu dönemin yaşayan, yanıbaşımızda duran canlı bir kanıtıydı. Yıllar geçse, takvimler eskise de o, hayatı boyunca aynı çizgiyi, aynı profili korudu, yaşadı ve yaşattı.
Varlık gösterdiği asıl alanda, yani sinema yazarlığındaki maharetine gelince… Sungu Çapan kendine özgü uzun cümleleri, bakışaçısı ve sinema tarihine hâkimiyetiyle mesleğimiz için özel bir ses ve soluktu. İnternetin olmadığı, bilginin, birikimin kişisel hafızalar vasıtasıyla daha çok insana ulaştığı geçmiş dönemlerde bir tür “bilge” sıfatıyla yazıp çizerdi; ancak dostluğunu paylaştığınızda o sıfatın getirebileceği kibir, üstten bakış, mesafeli duruş gibi tehlikeli vasıflardan hiçbirinin onda olmadığını görürdünüz.
Abimizdi ama bunu hiçbir zaman hissettirmez; sıcak, sevecen, hemen durumu eşitleyen kişiliğiyle sıkı bir dostunuz olurdu. Kendimi yetiştirme dönemi saydığım üniversite yıllarında okuduğum ve hayran olduğum bir kalemin yıllar sonra dostluğunu kazanmak, basın gösterimlerinden festivallere onca anıyı, muhabbeti paylaşmak benim ve aynı ortamları paylaşan diğer arkadaşlarım için büyük bir kazanç ve özel bir gurur vesilesiydi.
Derin bir futbol tutkusu vardı. “Güzel oyun”un tutkulu entelektüellerinden biriydi. Birçok maçı izler, konuşur, bizlerle paylaşırdı. Hatta bazen festivallerde birlikte maç izlediğimizde önceki kuşaklara ait bilgileri de ondan edinirdim.
Bu konuya ilişkin bir anıyı nakledeyim: Ekim 2003, Altın Portakal dolayısıyla Antalya’dayız. O hafta futbolda Şampiyonlar Ligi maçları var ve Beşiktaş’ın deplasmanda Chelsea ile oynadığı maçı kaldığımız otelde izliyoruz. İzleyiciler arasında rahmetli Ömer Kavur da var. O yıllarda entelektüellerin futbola mesafeli yaklaştığını bildiğim için bu manzara bana ilginç geliyor. Aramızdaki lakabıyla “Sungu Baba”nın durumu izahı ise şöyle: “Sen ne diyorsun, Ömer gençken santrfor oynardı”.
Grafik tasarımı okumuştu, iyi bir grafikerdi; sinemaya olduğu kadar rock müziğe de hâkimdi. Fransız Yeni Dalga sineması, İtalyan sineması özel ilgi alanlarıydı. Bir yazar, dost ve abi olarak hepimize dokundu, değdi, derin izler bırakıp gitti. Yeri dolmayacak elbet. Bize düşense onu unutmamak, unutturmamak…