Kasım
sayımız çıktı

Babanı öldür anneyi al oğlunu öldür iktidarı çal

Antik Yunan tragedyası Kral Oidipus ile Doğu destanı Şehnâme’de geçen Rüstem ile Sührab hikayesi, baba ile oğulun birbirlerini bilmeden öldürmelerini konu alır. Osmanlı tarihinde de babayı ve oğlu bile isteye öldürmek, tarihsel metinler ve minyatürlerin en trajik sahnelerini oluşturur. Kim Doğu, kim Batı, kim bireysel arayışlara meyyal ve kim itaatkar, birbirine karışacaktır.

Sigmund Freud, 1890’lar­da psikanaliz yöntemini geliştirdi ve anne mer­kezli, cinsel içerikli bir ba­ba-oğul rekabetini öne süre­rek Oidipal Çatışma (Oidipus Kompleksi) kuramını oluştur­du. Burada atıf yapılan Oidi­pus karakteri, Sofokles’in MÖ 429-425’de yazdığı tragedya­nın kahramanıydı; bir kehanet sebebiyle, alınan tüm tedbir­lere rağmen babasını bilme­den öldürmüş ve gene bilme­den annesiyle evlenerek dört çocuk yapmıştı. Tersinden bir anlatıyı Doğu destanı Şehnâ­me’de (1010) Firdevsî anlatır: İran kahramanı Rüstem, Tu­ranlı bir kadından doğan ve hiç tanımadığı oğlu Sührab’ı savaş meydanında öldürür ve oğlanın son sözleri acı haki­kati kahramana açıklar. Bu iki büyük anlatı, Orhan Pamuk’un Kırmızı Saçlı Kadın (2016) ro­manını yazarken en çok etki­lendiği anlatılar olmuş ve ya­zar, ele almayı çok sevdiği Do­ğu-Batı ikilemini bu iki hikaye üzerinden yeniden irdelemiş­tir: Ona göre Batı, babasını öl­düren oğullara; Doğu ise oğlu­nu öldüren babalara yakındır. Batı böylece daha bireyci ve arayış içinde, Doğu ise hiye­rarşik ve gelenekseldir.

Baba bedduası ve …

Sultan Süleyman’ın Hürrem’den doğan oğlu Bayezid, Kütahya’dan alınıp İstanbul’a uzak olan Amasya’ya sancağa yollanınca isyan etti. Ana-baba bir kardeşi Selim ile 1559’da Konya yakınlarında yaptığı savaşı kaybedip Safevîlere sığındı. Bunun üzerine Süleyman secdelere kapanıp oğlu için beddua etti. Bayezid’in annesi ve kardeşlerinden ayrı düşüp yetim kaldığını söylediği özür mektupları fayda vermedi. Neticede Süleyman 3 yıl sonra Safevîlerle anlaşarak oğlunu teslim alacak ve hemen boğduracaktı (Lokman, Hünernâme II, res. Osman, 1588, TSMK H. 1524, 212a).

Yine Şehnâme’de anlatı­lan ama esas olarak Nizâmî-yi Gencevî’nin (öl. 1214) ölüm­süzleştirdiği Hüsrev ile Şirin hikayesinde Hüsrev, binbir be­la ve maceradan sonra Şirin’e kavuşmuş; ancak tahtına ve ka­rısına göz koyan oğlu Şiruye ta­rafından öldürülmüştür. Yunan kökenli bir Doğu masalı olan Salâmân ile Absâl ise Molla Ca­mi tarafından yazılıp Osman­lı şairi Lamiî Çelebi (öl. 1532) tarafından Türkçeye çevril­miştir: Hikayeye göre kadınlar­dan hoşlanmayan bir kral sihir ile bir bebek dünyaya getirir. Salâmân adını verdiği bebeği Absâl adındaki genç bir kadı­na sütannelik için verir. Ancak büyüyen genç ile sütanne ara­sında bir aşk filizlenir. Kral ne denli bu gayrimeşru aşka engel olmak istese de başaramaz ve oğlunu kıskanır. İki âşık ateşe atlar ve oğlan babasının dua­sıyla kurtulur, Salâmân başka bir kadına âşık edilir. Hüsrev ile Şirin’de oldukça sinsi bi­çimde ortaya çıkan ve arzuları­nı düzene dayatan bir oğul gö­rünür; Batı kökenli Salâmân ile Absâl öyküsünde ise baba, oğlu üzerindeki otoriteyi, onu âdeta iğdiş ederek kurar: Kim Doğu, kim Batı, kim bireysel arayışla­ra meyyal ve kim itaatkar, bir­birine karışır.

Rüstem, Sührab’ı öldürür

Rüstem’in Turan ülkesinde soylu bir kadından doğan, hiç tanımadığı bir oğlu vardır. Sührab isimli bu oğlan büyüyüp babası ile ittifak etmek ister: Kendisi Doğu’yu yönetecek; babası Rüstem ise İran şahı olarak Batı’ya hükmedecektir. Ancak Turan Şahı Afrasyab’ın bir hilesi neticesinde birbirini tanıyamayan baba-oğul meydanda savaşmış, Rüstem de oğlunu öldürmüştür. Sührab can verirken oğlu olduğunu Rüstem’e söyleyince, Rüstem gözyaşlarına boğulur (Şehnâme-i Türkî, çev. Şerifî, res. Nakşî, 1620. New York Halk Ktp., Spencer Kol. Turk. Ms. 1.)

Büyük Batı ve Doğu an­latıları olan Kral Oidipus ve Şehnâme (Rüstem ile Sührab), baba ile oğulun birbirlerini bilmeden öldürmelerini anla­tır. Bu ve benzer öyküleri oku­yarak ve dinleyerek yetişen Osmanlı padişahları arasında da birbirini öldüren babalar ve oğullar ortaya çıkmıştır. Me­sela Yavuz Sultan Selim sava­şıp yenemediği babasını, Yeni­çerilerin desteğini kazanınca Dimetoka yolunda zehirle­yerek öldürür. Süleyman ise oğulları Mustafa ve Bayezid’i boğdurmuştur. Yavuz ve Mus­tafa, anneleriyle beraber san­cak şehirlerine sürülmüş ço­cuklardı; belki de içten içe geri dönüp kendilerinin iktidardan uzaklaştırılmasının hesabını sormak istiyorlardı, kim bilir…

Selim’i Oidipus’tan, Sü­leyman’ı Rüstem’den ayıran temel nokta ise destan kah­ramanlarının bilmeden, pa­dişahların ise bile isteye öl­dürmeleriydi.

Kanunî ve Mustafa

Kanunî’nin Mahidevran Sultan’dan doğan oğlu Mustafa, Saruhan (Manisa) sancakbeyi iken ve saltanatın en büyük vârisi konumundayken Hürrem’in müdahalesiyle İstanbul’a daha uzak olan Amasya’ya gönderildi. Babasının hastalığı sırasında Erzurum Beylerbeyi Ayas Paşa’ya haber gönderen şehzade, hakkı olan taht için kendisini desteklemesini istedi. Rüstem Paşa bunu padişaha haber verdi ve Safevîlerle şehzade arasında sahte yazışmalar tertip ederek bunları isyana delil gösterdi. Süleyman ve Mustafa, Konya Ereğlisi yakınlarındaki ordugahta biraraya gelmek üzere anlaştılar. 6 Ekim 1553 günü Şehzade tüm uyarılara rağmen babasının çadırına girdi ve cellatlar tarafından boğuldu. Cesedi ordu halkı önünde böyle sergilendi (Lokman, Hünernâme II, res. Osman, 1588, TSMK H. 1524, 168b).