Kasım
sayımız çıktı

‘Bir virgül dilimin ucunda, Ezik ve kekremsi, Her bütüne meydan okuyan’

Türkçede virgüle benzeyen ilk işaret 14. yüzyılda Şeyyad Hamza’nın Yusuf ve Züleyha mesnevisinde mısralar arasında kullanılmış olmakla birlikte, noktalama işaretleri Tanzimat dönemine kadar süsleme amaçlıdır. Köken Yunancadan, kelime Fransızcadan.

SUHA ÇALKIVİK

Virgül “her bütüne meydan okur”. Virgü­lün unutuluşu, kimi cümlelerde anlam bulanıklı­ğına neden olur. Diplomatik metinlerde bir virgül yüzün­den uluslararası krizler bile doğabilir. Kısacık bir cümlede virgülün yeri değiştirildiğin­de anlam kayması meydana gelebilir. Yazı dilinde virgül, dilin cümle içerisindeki seyri­ne yön vererek bilgi akışını ve odaklanmayı denetleyen fono­lojik bir belirleyicidir. Virgül, konuşma dilindeki yarım du­rakların yazı dilindeki karşı­lığıdır.

Türkçede virgüle benzeyen ilk işaret 14. yüzyılda Şeyyad Hamza’nın Yusuf ve Züleyha mesnevisinde mısralar arasın­da kullanılmış olmakla birlik­te, noktalama işaretleri Tanzi­mat dönemine kadar süsleme amaçlıdır. Şemsettin Sami’nin Türkçede noktalama işaretleri hakkında bilgilere yer verdi­ği Usûl-i Tenkit ve Tertip adlı eserinde virgüle karşılık ola­rak “fasıla” yazılır ve 16 madde ile kullanım yerleri sıralanır; Hakkı Baha’nın Usûl-i Tenkit adlı eserinde ise 35 madde ile yerleştirme kuralları belirlen­miştir. Tanzimat dönemi me­tinlerinde “ve”, “ki” bağlaçla­rından önce ve sonra virgül kullanılması Fransızca imla­nın etkisine bağlanabilir.

Virgül kelimesinin köke­ni Fransızca. Diğer Batı dil­lerinde ise Yunanca kökenli “comma” olarak geçiyor. Çoğu Fransızca olan noktalama te­rimlerinden bazıları (virgül, parantez, apostrof ) dilimizde uzun zaman olduğu gibi kulla­nılmış; sonraları virgül dışın­da neredeyse tümü günümüze kadar Türkçeleştirilmiş ama “virgül” terimi hiç terk edil­memiştir.

Temel eğitimde öğrencile­rin noktalama işaretleri ara­sında noktalı virgülden sonra en çok yanıldıkları işaret vir­güldür. Oysa bazı edebî me­tinler üzerinden noktalama işaretlerinin kullanım yerleri bulmacalı ve eğlenceli bir dille aktarılabilir. Oğuz Atay’ın “Ne Evet Ne Hayır!” adlı öyküsü, virgül kullanılmaması ile biri­cik bir metindir:

“Bütün problemleri ele ala­rak uzun bir araştırmalardan en ince teferruatına kadar iğ­neden ipliğine kadar düşün­düm ele aldım niyetimi gayet ciddi kurdum (bazı yerler­de virgül koymak gerektiğini hissediyorum, fakat nedense bunu yapmak elimden gelmi­yor)”

Virgülün şiirimizde başka bir yeri vardır.

İlhan Berk virgüle düşkün­dür:

“Salt duruşuyla vardır vir­gül, duruşunu, bir onu öne sü­rer, onu önerir bir:

– BÖYLE VARIM!

Der gibidir. Yani hep baş aşağı, hep uysal, alımlı, güven­li, kardeş. Gerçi duruşunu ters yüz ettiği, başkaldırdığı olur ama o durumda da yine o du­ruşu öne geçer: yalın, kusur­suz, güzel.”

Ülkü Tamer’in Virgülün Başından Geçenler kitabını Cemal Süreya, “ironinin altın­daki katıksız sevinç” diye nite­lemiştir. Ülkü Tamer kitabına dair şu yorumu yapar: “Virgül, noktalama işaretlerinin en al­çakgönüllüsüdür. Böbürlen­melerden, caka satmalardan hoşlanmayanların simgesi.” Ülkü Tamer hayata veda etti­ğinde ardından şu mesaj ya­yımlanmıştı: “Şiirin de virgü­lün de boynu bükük kaldı.”