Kasım
sayımız çıktı

27 Mayıs sonrası darbecilerin büyük kampanyası

Cumhuriyet döneminin 27 Mayıs 1960’taki ilk darbesinden yaklaşık 13,5 ay sonra yeni Anayasa halkoyuna sunulur. Öncesindeki süreçte, devletin tüm olanakları “Evet” kampanyası için kullanılır. Propaganda sürecinde “evet” propagandası serbest ve meşru, “hayır” propagandası ise hukuken serbest, fiilen yasaktır. Oylama sonucu 6.348.191 Evet (% 61,7), 3.934.370 Hayır (% 38.3) oyu çıkar. Kritik bir dönemin kampanya analizi. 

MEHMET Ö. ALKAN

Türkiye’nin ilk darbesi 27 Mayıs’ta yaşanmıştı. Yönetime el koyan askerler 38 üyeli Millî Birlik Komitesi’ni (MBK) kurmuş ve TBMM’yi feshetmişti. Aynı gün MBK’nin 13 Numaralı Tebliği ile yeni bir anayasa hazırlanması için bir kurul oluşturuldu. Kurul hem DP’ye muhalefeti hem de orduya ve darbeye en büyük desteği veren İstanbul Üniversitesi’nin öğretim üyelerinden oluşuyordu. 

İ. Ü. Rektörü Sıddık Sami Onar başkanlığında oluşturulan “Yeni Anayasanın Hazırlanması İçin İlim ve Hukuk Heyeti”, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Hüseyin Nail Kubalı, Ragıp Sarıca, Naci Şensoy, Tarık Zafer Tunaya ve İsmet Giritli’den oluşuyordu. Komisyon ertesi gün 28 Mayıs’ta ilk raporunu yayınlayarak 27 Mayıs darbesini meşrulaştıran bir metin yayınladı. Aslında bu rapor Osmanlı geleneğinde tahttan indirilen padişahlar için şeyhülislamın verdiği dinî ve hukuki açıdan taht değişikliğini meşrulaştıran “hal fetvası”ndan pek de farklı değildi; adeta onun modern bir versiyonuydu. 

Türkiye 27 Mayıs günü yalnızca ilk darbe ile tanışmamış, darbenin sene-i devriyesinde, yani 27 Mayıs 1961’de, Kurucu Meclis’te kabul edilen anayasa için yapılması öngörülen halk oylaması ile de tanışmıştı. 27 Mayıs darbesinden itibaren başlayan sürecin çok zor geçtiğine kuşku yok. Darbeciler önce 2 Ağustos tarihli bir kanunla orduda tasfiyeye giriştiler. Bu tarihten 25 Ekim’e kadar tasfiye edilen subay sayısı 4.905 olarak verilir. 29 Eylül’de DP kapatılmış, 3 Ekim’de Yüksek Adalet Divanı üyeleri açıklanmış ve 14 Ekim’de Yassıada Duruşmaları başlamıştı. Ertesi gün, 15 Ekim’de daha önce kurulan İlim ve Hukuk Heyeti ilk anayasa tasarısını MBK’ya sunmuştu. 

Darbeye en büyük desteği üniversitenin vermesine karşın, beklenmedik bir şekilde 27 Ekim’de “147’ler Olayı”yla üniversiteden tasfiyeler yapıldı. Aynı şekilde “Babıali’nin üzerinden geçeceğiz” diyerek basın tehdit edildi. 19 Ekim’de “55’ler Olayı” olarak adlandırılan “2510 sayılı İskân Kanununa ek Kanun” yayınlandı ve Kürt ağaları sürgüne gönderildi. Nihayet 13 Kasım’da “14’ler Olayı” ile MBK kendi içinde tasfiye yaptı ve 14 radikali tasfiye etti. MBK 23 üye ile yeniden kuruldu. 

İlk mitingi İnönü düzenledi Evet kampanyasının ilk mitingini İsmet İnönü Taksim’de düzenlemişti. 17 Haziran 1960 tarihli Hayat dergisi kapağında 27 Mayıs’tan hemen sonra İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin düzenlediği miting vardı. 

Kurucu Meclis’in oluşturulması 

MBK içinden şahinlerin/radikallerin temizlenmesi sonrasında yeni anayasa için çalışmalar hızlandı. MBK 13 Aralık’ta hem “Kurucu Meclis”in kurulması3 hem de “Temsilciler Meclisi Üyelerinin Seçimi” kanunlarını yayınladı. Kanuna göre Kurucu Meclis (KM), Temsilciler Meclisi (TM) ve MBK olarak iki kanattan oluşuyordu. TM illerden gelecek toplam 75 temsilci ile Devlet Başkanı ve MBK tarafından seçilecek temsilciler, Bakanlar Kurulu üyeleri, siyasi parti temsilcileri olarak yalnızca CHP ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, barolar, basın, Eski Muharipler Birliği, esnaf teşekkülleri, gençlik, işçi sendikaları, odalar, öğretmen teşekkülleri, tarım teşekkülleri, üniversite ve yargı organları temsilcilerinden oluşacaktı. Kanunda bu kurumların temsilcilerinin nasıl seçilecekleri ayrıntılı olarak belirtilmişti. TM’de bir de gençlik temsilcisi olacaktı. 

TM’ye bakıldığında ezici bir çoğunlukla CHP’li veya CHP’ye sempati duyanlardan oluşan bir meclis olduğu dikkati çeker. Kurucu Meclis’e Devlet Başkanı kontenjanından azınlıkları temsilen Rum, Ermeni ve Musevi üç temsilci de seçilmişti. Musevi cemaatini temsilen Erol Dilek, Ermeni cemaatini temsilen Hermine Agavni Kalustyan ve Rum cemaatini temsilen Kaludi Laskari 6 Ocak- 25 Ekim 1961 tarihleri arasında TM’de görev yapmışlardı.

1961 Anayasası’nın hazırlanması aşamalı bir süreç olarak öngörülmüştü. Önce Kurucu Meclis yasası çıkarılarak TM kurulacaktı. TM açıldıktan sonra içinden bir Anayasa Komisyonu seçilerek anayasa hazırlayacaktı. Hazırlanan anayasa TM genel kuruluna sunulacak, tartışıldıktan sonra MBK’ya gönderilecekti. MBK anayasa taslağında değişiklik yaparsa TM bunu görüşecek, aynen onaylamazsa Uzlaşma Komisyonu kurulması gerekecekti. Uzlaşma için MBK ve TM’den eşit sayıda üyelerden oluşan bir Karma Komisyon kurulması ve maddeler üzerinde çalışarak iki kanadın onayına sunması gerekiyordu. Yeni metin KM’nin ortak toplantısında oylanarak üçte iki çoğunlukla kabul edilince, taslağın devlet başkanı tarafından imzalanıp derhal yayınlanması kararlaştırılmıştı. Anayasanın halk oyuna sunulma tarihi MBK tarafından belirleneceği gibi, genel seçim tarihi ise referandum sonrasında KM birleşik toplantısında kararlaştırılacaktı. 

‘Devrimci Anayasa’ya Evet!’


Anayasaya evet kampanyası için siyasi kurumlardan başka ilçe kaymakamları, muhtarlar ve öğretmenler de görevlendirilmişti. 

Temsilciler Meclisi ve Anayasa 

Kurucu Meclis’in oluşturulması sürecinde iki anayasa ön tasarısı ortaya çıkmıştı. Hatta bu tasarılar hazırlanacak olan anayasaya temel teşkil etmesi bakımından birbiriyle yarış haline girmişlerdi. Bu ön tasarılardan ilki, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından, diğeri ise Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi tarafından hazırlanmıştı. Bunlar kısaca “İstanbul Ön Tasarısı” ve “Ankara Ön Tasarısı” olarak adlandırılmıştı. 

Kurucu Meclis 6 Ocak 1961 tarihinde toplandı ve 9 Ocak’ta da hem Temsilciler Meclisi Başkanlık Divanı seçimi yapıldı hem de TM Anayasa ve Seçim Komisyonları oluşturuldu. Başkanlığını Turhan Feyzioğlu’nun yaptığı 20 üyeli Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonu 10 Ocak itibariyle görevine başladı. Anayasa Komisyonu, anayasa tasarısını hazırlamada, “etüt metni” olarak İstanbul Ön Tasarısını, “yardımcı metin” olarak da Ankara Ön Tasarısını esas kabul etti. Anayasa hazırlanırken en çok tartışılan konu ve kavramlardan biri milliyetçilik ve Türk milliyetçiliği ifadeleriydi. 

Anayasa hazırlıkları devam ederken, 28 Mart’ta “Anayasanın Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun” da yayınlandı. Böylece ortaya çıkacak metnin nasıl oylanacağı da açıklığa kavuşmuş oldu. Kanuna göre referandum için Yüksek Seçim Kurulu halkoyu için gerekli bütün hazırlıkları yapacak ve bu maksatla lüzumlu araç ve gereçlerin zamanında ulaştırılmasını sağlayacaktı. Ayrıca halkoyu için, iki aynı renkte, birinin üzerinde (EVET), diğerinin üzerinde (HAYIR) kelimeleri bulunan iki çeşit oy pusulası yeteri kadar ve eşit sayıda bastırılacaktı. Zarf ve oy pusulasının, zarf dışından renk ayrılığı belli olamayacak şekilde ve aynı ölçüde hazırlatılması şart koşulmuştu. 

Referandum için propaganda konusu ise şu maddeyle düzenlenmişti: “Madde 5- Anayasanın halkoyuna sunulmasında; (Siyasi partiler tarafından Anayasa konusunda yapılacak propaganda dahil) seçim öncesi işleri, seçim günü işleri, seçim sonrası işleri, itiraz ve şikayetler, suçlar ve cezalarıyla kovuşturma usul ve şekilleri ve mali konular bakımından seçimlerle ilgili mevzuatın bu kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır”. 

Bu arada MBK’nın ısrarıyla yeni anayasa metni 27 Mayıs’ın yıldönümüne yetiştirildi. Darbenin tam sene-i devriyesinde Kurucu Meclis tarafından hazırlanan Anayasa kabul edilmiş ve sonra Resmî Gazete’de halkoyuna sunulmak üzere ilan edilmişti. 

Ordu-gençlik el ele Gençlik arasından orduya en yakın siyasi çizgiyi izleyen Milli Türk Talebe Birliği idi. İstanbul’da sıkıyönetim komutanı, vali, belediye başkanı ve üniversite temsilcileri “Evet” kampanyasını planlamak üzere bir toplantı yapmışlar, sokaklara binlerce el ilanı ve etiket yapıştırılmıştı. 

Propaganda süreci 

Halk oyuna sunulacak anayasa tasarısı yayımlanmış, ancak referandum tarihi henüz tespit edilmemişti. 20 Haziran tarihinde yapılan MBK toplantısında halkoylaması tarihi kesin olarak 9 Temmuz 1961 Pazar günü olarak ilan edildi. Propagandanın başlangıcı da 22 Haziran olarak açıklandı ve partiler o günden itibaren propaganda faaliyetlerine başladılar.

Propaganda sürecine baktığımızda “evet” propagandasının serbest ve meşru, “hayır” propagandasının hukuken serbest, fiilen yasak olduğu görülür. DP’liler açıktan açığa “hayır” propagandası yapamazlar. Bu nedenle üstü kapalı bir propaganda süreci yürütürler. 

“Hayır”ın hukuki olarak serbest ancak fiili olarak yasak olduğu bir ortamda veciz ifadeler, şifreli sözcükler ve cümleler günlük hayata dahil olur. Bunlar arasında en meşhur olanlarından bazıları “Hayırda hayır vardır”, “Hayır deyin hayırlı olsun” veya “Hayırlı sabahlar/günler” şeklindeki cümlelerdir. 

“Hayır” oyu rengi olan kırmızıyı çağrıştırdığı için “demli çay” bir başka propaganda teması haline gelmiştir. Yine “Gözlerimin içine bak ne demek istediğimi anlarsın” da etkili fısıltı sloganlarından biri olacaktır. İçinde “hayır” geçen cümleler günlük konuşmalarda yerini alır. Bu arada muhtarlar, eski DP’liler, ev kadınları hatta bohçacı kadınların ev ev dolaşıp “evet” derseniz, Yassıada’dakileri asarlar” diye propaganda yaptıkları kulaktan kulağa dolaşır.

Propaganda süreci başladığında bir yandan MBK, Temsilciler Meclisi ile devlet, diğer yandan siyasal partiler propaganda faaliyetlerine başlarlar. Propaganda sürecinde MBK üyeleri Türkiye’deki illeri paylaşarak sabah ve akşam olmak üzere iki kez toplantı yapacaklardır. Temsilciler Meclisi üyeleri de hem kendi illerinde hem de öngörülen yerlerde yeni anayasayı anlatacaklardır. İllerde valilerin başkanlığında kurulan komiteler de esnaf ziyaretleri dahil geziler yaparak bilgilendirme yaparlar. Bütün devlet görevlileri ve olanakları referandum için, daha doğrusu “evet” kampanyası için seferber edilirler. 

Siyasal partiler ise hem toplantı hem de radyo konuşmalarıyla propaganda sürecine dahil olurlar. CHP ve CKMP zaten baştan itibaren darbeyi desteklemiş oldukları için propaganda dönemi boyunca anayasaya “evet” kampanyası yürütmeleri şaşırtıcı olmamıştır. 

Bu süreçte 12 Ocak’ta siyasal parti faaliyetlerinin serbest bırakılmasıyla kurulan siyasal partilerden özellikle ikisi propaganda sürecinde dikkati çekmiştir. Bunlardan biri Adalet Partisi (AP) diğeri Yeni Türkiye Partisi (YTP) olmuştur. Her iki parti de kuruluşundan itibaren kapatılan DP’nin siyasal mirasçısı olduğunu ima ederek destek bulmaya çalışmaktadır. 

Ancak referandum süreci iki partinin birbirinden belirgin şekilde ayrılmasına vesile olur. Referandum sürecinde DP’nin mirasçısı olarak ortaya çıktığını ima eden YTP, umulanın aksine Anayasa için “evet” propagandası yapar. Ve halkı evet oyu vermeye davet eder. AP ise başlangıçta “hayır” demese de “evet” de demeyecektir. Ancak karşılaştığı ağır eleştiriler, hatta ilginç bir şekilde “Adalet Partili komünistler” şeklindeki haberlerin basında yer alması sonrasında, anayasaya yönelik özellikle milliyetçilik ve sosyal devlet konularında eleştirilerini devam ettirmekle birlikte, sonuçta açıkça ve tereddüte yer bırakmayacak bir şekilde anayasaya “evet” demek ve “evet” oyu verilmesi çağrısı yapmak zorunda kalacaktır. 

Evet seferberliği “Evet” kampanyası için yine yüzlerce değişik afiş yaptırılmış, mitingleri ve çeşitli ajitasyon gösterileri ile özellikle gençliğin seferber edilmesi sağlanmıştı. 

Gençlik, darbe ve Anayasa 

Darbeciler, 27 Mayıs’ın ilk saatlerinden itibaren gençlik ve özellikle üniversite gençliği ile çok yakın ve sıkı bir ilişki kurmaya dikkat etmişlerdir. Daha darbenin ertesi günü gençlerden “şehit” kahramanlar yaratmışlar, büyük ve muazzam bir törenle “Hürriyet ve İnkılap Şehitleri” adı altında Anıtkabir’e gömülmelerini sağlamışlardır. Cenaze töreni aslında gençliğin seferber edilmesi ve darbecilere destek sağlanması açısından kullanılmıştı. Bu tarihten itibaren gençler ile olan yakın ilişki devam etmişti. MBK’nın yönlendirmesiyle üniversite öğrencileri ve hocaları 27 Mayıs’ın meşruiyetini anlatmak üzere grup grup köylere dağılmışlar, köylüyü “aydınlatmak” için faaliyetlere girişmişlerdi. Darbeciler bu süreçte özellikle Turan Emeksiz’i kahramanlaştıracaklar, İstanbul ve Adana’da törenlerle beş ayrı büstünü dikeceklerdi. 

Yeni anayasa hazırlıkları başlayınca gençlikle olan işbirliği yeniden yoğunlaştı. Kurucu Meclis Kanunu’nda Temsilciler Meclisi için bir gençlik temsilcisi olmasına karar verildi ve yer alacak gencin ismini açıkça kanuna yazdılar. Yalnızca “gençlik temsilcisi” seçimle değil, kanun yayınlandığında maddede ilan edilmişti. Kanunda, gençlik temsilcisinin karşısında madde olarak aynen şu ifade vardı: “İ.Ü. Hukuk Fakültesi öğrencisi Hüseyin Onur”. Kısaca kanun yayınlanmadan önce gençlik temsilcisi seçilmiş ve kanuna ismi yazılmıştı. 

Anayasa hazırlığı süresince gençlik örgütleriyle başta yakın temas devam etti. Bu süreçte öne çıkan bazı gençlik ve öğrenci kurumları göze çarpar. Bunların başında Türkiye Millî Talebe Federasyonu ve Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı gelir. Milli Türk Talebe Birliği kapanmamakla birlikte, DP döneminde hükümetle yakın göründüğü için pek itibar görmemişti. 

1961 Anayasası’na “evet” kampanyası yürüten kurumların başında Türkiye Millî Talebe Federasyonu (TMTF) geliyordu. TMTF 1948’de İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği ile İstanbul Teknik Üniversitesi Talebe Birliği’nin birleşmesiyle oluşturulan bir federasyondu. TMTF öğrenciler arasında en güçlü örgüt olarak bilinmekteydi. Kuruluşundan itibaren Kemalist ve Cumhuriyetçi bir çizgisi olmuştu. 1950’li DP döneminde bir yandan komünizme telin mitingleri düzenlerken, diğer yandan da DP’nin izlediği dinî ve Atatürkçülüğe karşı politikalara tepki olarak “Ata’ya Saygı” mitingleri yapıyordu. Bir ara 1960 darbe döneminde MTTB ile birleşme girişimleri olsa da gerçekleşmemişti. 

Darbe döneminde ve anayasa referandumu sürecinde dikkati çeken ve faal olan gençlik örgütlerinden bir diğeri Türkiye Millî Gençlik Teşkilatı’ydı. TMGT’nin kuruluş girişimlerini 1949’da Türkiye Millî Talebe Federasyonu başlatmıştı. O yıl İngiltere’de Dünya Gençlik Örgütleri toplantısına katılmış ve dönüşünde Milli Gençlik Komitesi kurulması kararı alınmıştı. Böylece 1951 yılında Türk Kadınlar Birliği, Yeşilay Gençlik Kolu, Kızılay Gençlik Kolu, Anadolu Oymağı, Milliyetçiler Derneği ve TMTF kendisinden ikişer temsilcinin katılımıyla Milli Gençlik Komitesi olarak kurulmuştu. 1954’te ismini Türkiye Millî Gençlik Teşkilatı olarak değiştirdi. Bu örgüte 1952’de Türk Devrim Ocakları, 1954’te Türkiye Tekstil ve Örme Sanayi İşçileri Sendikaları Konfederasyonu (TEKSİF) ve Avrupa ve Dünya Federasyonu Fikrini Yayma Cemiyeti, 1957’de de Türkiye İzciler Birliği temsilcileri de katıldı. Örgüt 1960 darbesini desteklediği gibi sonrasında MBK ile yakın ilişkiler kurmuş ve adeta bütün öğrenci gençliği temsil eden bir örgüt olarak tanıtılmıştı. 1961 Anayasası’nın propaganda döneminde yoğun bir “evet” kampanyası yürüttüğü görülmektedir. 

‘Gençlik yeni anayasa istiyor’ Dönemin aktif gençlik örgütlerinden Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı, referandumda bizzat rol almıştı. “Evet” yazılı etiketler, propagandanın en yaygın aracıydı. 

TMGT’nin “evet” propagandası 

Propaganda süresince etkin olan Türkiye Millî Gençlik Teşkilatı hem afişler hazırlayıp asacak hem de afişler için nöbet tutacak, yırtılanların yerlerine yenilerini koyacaktı. Etkinliklerinden biri, arkası zamklı propaganda pusulalarının basımı olmuştu. Değişik renklerde ve üzerlerinde farklı sloganların yazıldığı on binlerce pusula basılmış ve her yere dağıtıldığı gibi başta vitrinler olmak üzere birçok yere yapıştırılmıştı. Hazırlanan pusulalarda anayasanın özelliklerinin yer aldığı –benim tespit edebildiğim ve arşivimde bulunan- 18 değişik slogan göze çarpar: 

“Âdil Vergi İçin ANAYASAYA EVET” 

“Basın Hürriyeti, Üniversite Muhtariyeti ve Egemenlik Kayıtsız Şartız Milletindir Diyen ANAYASAYA EVET” 

“Çalışma Ve Sözleşme Hürriyeti İçin ANAYASAYA EVET” 

“Demokrasi İçin ANAYASAYA EVET” 

“Dürüst ve Eşit Seçim İçin ANAYASAYA EVET” 

“Grev Hakkı İçin ANAYASAYA EVET” 

“Hak Arama Hürriyeti İçin ANAYASAYA EVET” 

“Hâkim Teminatı İçin ANAYASAYA EVET” 

“Hürriyet İçin ANAYASAYA EVET” 

“Kanun Önünde Eşitlik İçin ANAYASAYA EVET” 

“Millî, Demokratik, Lâik, Sosyal Bir Hukuk Düzeni İçin Topraksız Çiftçiye Toprak İçin ANAYASAYA EVET” 

“Plânlı İktisadi Kalkınma İçin ANAYASAYA EVET” 

“Plânlı Sosyal Kültürel Kalkınma İçin ANAYASAYA EVET” 

“Sosyal Güvenlik İçin ANAYASAYA EVET” 

“Tarafsız Bir idare İçin ANAYASAYA EVET” 

“Topraksız Çiftçiye Toprak İçin ANAYASAYA EVET” 

“Ücrette Adalet İçin ANAYASAYA EVET” 

“Vicdan ve Din Hürriyeti İçin ANAYASAYA EVET” 

TMTF’nin “evet” propagandası 

Bu süreçte “evet” propagandası yapan diğer bir kurum da Türkiye Millî Talebe Federasyonu’ydu. Federasyon bir milyondan fazla ve çeşitli renklerde “Anayasaya Evet – Türkiye Millî Talebe Federasyonu” yazan yuvarlak yaka rozetleri bastırmıştı. Bir yandan gençleri örgütlüyor, diğer yandan da hummalı bir “evet” kampanyası yürütüyorlardı. Bu arada basın faaliyetlerini de ihmal etmiyorlardı. Federasyonun 2. başkanı Yalçın Gürsel 18 Haziran 1961’de bir basın toplantısı düzenleyerek şunları söylemişti: 

“Geçirdiğimiz buhranlı ve haince bir on seneden sonra, inanmış ve ideal sahibi büyük Türk milletinin başardığı 27 Mayıs devrimiyle başlayan demokrasi yolundaki çalışmalar sonunda, geleceğimizi garanti altına alan yeni bir Anayasa hazırlanmış ve halkımızın tasvibine bırakılmıştır. Federasyonumuza bağlı birlik başkanları ile yaptığımız görüşmeler sonucu, Türk yüksek öğretim gençliği yeni Anayasaya “evet” diyecektir. 

“Anayasamızın ana prensiplerini halka açıklamak için bütün üniversite ve yüksek okullara mensup arkadaşlarımızı vazifeye davet ediyoruz. Federasyonumuz bu yolda çalışmalarına başlamış ve ilk adım olarak pankartlar hazırlanmış bulunmaktadır. 

(En güzel Evet Anayasaya) 

(Anayasa bir milletin namusudur) 

(Anayasa demokrasinin temelidir) 

(Üniversiteli arkadaş, anayasayı açıklamak senin vazifendir) 

(Anayasaya Evet diyeceğiz) 

(Yeni Anayasa haklarımızın ve geleceğimizin teminatıdır) 

(Yeni Anayasaya inanıyor ve güveniyoruz) 

“Halk oyunda kabul edileceğine inandığım Anayasamızın millet ve memleketimize hayırlı olmasını temenni ederim”. 

Türkiye’nin en eski ve dönemin gençlik örgütlerinden bir diğeri, Millî Türk Talebe Birliği (MTTB) olarak göze çarpar. Üniversite gençliği içinde en fazla üyeye sahip olmakla birlikte DP döneminde hükümetle yakın olmasından dolayı, darbe sonrasında pek itibar görmemiş, yukarıda zikrettiğim diğer iki gençlik örgütü daha fazla öne çıkmış, inisiyatif almıştır. Bununla birlikte basına yansıyan haberlerde MTTB’nin de yeni anayasaya “evet” oyu verilmesi için gayret ettiği propaganda faaliyetlerine katıldığı görülür. Hatta TMTF ile birlikte ortak bir bildiri hazırlayarak desteklerini ifade etmişlerdir. Konu hakkındaki haber şöyledir:

“Gençlik Anayasaya Beyaz Oy verecek. T.M.T.F ve M.T.T.B. dün birlikte bir bildiri yayınlayarak “Beyaz İhtilalin abidesi, Beyaz Anayasaya, beyaz oy” vereceklerini bildirmişlerdir. Bildiride şöyle denilmektedir: 

“Yeni Anayasamızın Halk Oyuna sunulacağı bu günlerde her türlü şahsi ve siyasi kırgınlıklarımızı bir yana bırakarak her türlü kötü maksat ve ihtiraslardan sıyrılarak uzun ve zor mücadeleler ortaya koyduğumuz Anayasamıza ‘Evet’ oyu vereceğiz. Bunun haricinde her türlü tavrın menfaatlerimizi haleldar ettiğini kabul edecek ve karşısında olacağız. Millet olarak geleceğimizi ve fertler olarak hürriyetlerimizi, haklarımızı ve bu milli hudutlar içinde mesut hür ve eşit yaşamamızı temin edecek olan Anayasamıza arzuyla, iştiyakla, ittifakla ‘Evet’ diyeceğiz”. 

Evet kampanyasına katılan bir diğer öğrenci derneği “İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Talebe Cemiyeti”dir. Cemiyet bildirisinde, “Yüksek Öğretmen Okulu öğrencileri olarak halk oyuna sunulacak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ‘Evet’ diyeceğiz. Anayasaya inanıyor ve güveniyoruz” açıklaması yapılmıştır.

“Gençlik ve Partiler ‘Evet’ İçin Çalışıyor” başlıklı haberde izcilerin oto-stopla yurda dağıldığı, anayasa lehinde konuşmalar yaptığı anlatılır.

Haberler ‘Evet’ten Kampanya için profesörler, öğretmenler, üniversite öğrencileri dolaşıp propaganda yaptılar. Gazeteler yurdun çeşitli yörelerinden “Evet” haberleri yaptılar (altta ve sağda). 

“Evet” kervanı ve devlet olanakları 

Propagandanın serbest bırakılmasından itibaren devlet olanaklarının ve memurların “evet” kampanyası için seferber edildiği anlaşılıyor. Meselâ İstanbul’da Sıkıyönetim Komutanı, Vali ve Belediye başkanı Tümgeneral Refik Tulga başkanlığında, Temsilciler Meclisi üyeleri, üniversite öğretim üyeleri ve gençlik temsilcileri “evet” kampanyasını planlamak için bir toplantı yapmışlardı. Ayrıca ilçelerde kaymakamlar, ilk ve ortaokul öğretmenleri, muhtarlar da bu toplantılara katılmışlar ve görevlendirilmişlerdi. 

Temsilciler Meclisi üyeleri kendi aralarında İstanbul’un ilçelerini paylaşarak “Anayasaya Evet” toplantıları düzenlemeye başlamışlardı. “Evet” kampanyası için civar ilçelerden başka, şehir içinde ve iş yerlerinde de profesörler ve üniversite öğrencileri ile öğretmenler dolaşacaklardı. Şehirdeki büyük fabrika ve işyerleri gezilerek, buralarda çalışanlara yeni Anayasanın özellikleri anlatılmaktaydı. Bu amaçla gidilecek kurum sayısı 196 olarak belirlenmişti. 

29 Haziran’da ise yine Tulga’nın başkanlığında yapılan toplantıda “1000 veya daha fazla işçi çalıştıran yerlere aralarında Kurucu Meclis üyelerinin de bulunduğu grupların gitmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca bütün okullar, Anayasa kampanyası için ikişer üye seçecektir. Bu üyeler ertesi günü üniversite konferans salonunda bir seminere katılacak ve takip edecekleri yol hakkında profesörlerden izahat alacaklardır” denmektedir. 

En ilginç kampanyalardan biri de “Evet Kervanı” düzenlenmesiydi. Haberin bu kısmı aşağıdadır: 

“Dün vilayette yapılan toplantıda Prof. Sulhi Dönmezer’in büyük bir kervan teşkili teklifi de kabul edilmiştir. Anayasa’nın halkoyuna sunulmasından 3-4 gün önce -muhtemelen 6 Temmuz’da- kervan bütün şehri dolaşmağa başlayacak ve bu gezi 3 gün devam edecektir. Kervanın gezi süresi içinde radyolarda yayın yapılacak, halk oyunları gösterilerde bulunacaktır”. 

Kervandan başka planlanan bir kampanya şekli de, rozet bastırılmasıdır. Renkli ufak rozetlerde “Ben Anayasaya EVET diyorum” ibaresi vardır. Gençlik teşekkülleri de benzer küçük kağıtlar bastıracaktır. Bunlar evlerin kapılarına yapıştırılması için altları zamklı olarak hazırlanmaktadır. Bastırılmakta olan diğer propaganda kağıtlarında da şu ibareler bulunmaktadır. 

“Hürriyet için Anayasaya EVET” 

“Planlı iktisadi kalkınma için Anayasaya EVET” 

“Grev Hakkı için Anayasaya EVET” 

“Planlı sosyal kültürel kalkınma için Anayasaya EVET” 

“Sosyal Güvenlik için Anayasaya EVET” 

“Adil vergi için Anayasaya EVET” 

“Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti için Anayasaya EVET” 

“Kanun önünde eşitlik için Anayasaya EVET” 

Propaganda döneminin son günlerinde üç gün sürecek bir kervan hazırlanır. Kervana 15 araç ve askerî bando eşlik edecektir. Kervan Perşembe günü Anadolu yakası, Cuma günü Beyoğlu ve Cumartesi günü Beyazıt, Aksaray, Taşlıtarla semtlerini dolaşacaktır. Seferber edilen yalnızca sivil memurlar değildir; askerler de “evet” kampanyası için çalıştırılır. Meselâ Harp Akademisi’ne bağlı 50 subay da İstanbul’un dışındaki köylere “evet” propagandası için gitmiştir. Benzer şekilde Türk Devrim Ocakları, yeni anayasanın halkoyuna sunulması öncesinde Açık Hava Tiyatrosu’nda folklor gösterisi tertipler. 

İlk sonuçlar ve “Hayır”cı iller 

Nihayet 9 Temmuz günü referandum yapılır. Oylama sonucuna göre katılım oranı %81’dir. %61,7 Evet, %38.3 Hayır oyu çıkmıştır. “Hayır” oyunun “evet” oylarından yüksek çıktığı iller İzmir, Denizli, Aydın, Sakarya, Zonguldak, Bolu, Kütahya, Bursa ve Samsun’dur. 

Halkoyu sonucuna ilişkin kesin ve resmî rakamlar Yüksek Seçim Kurulu’nun 19 Temmuz 1961 tarih ve 106 sayılı kararıyla yayınlanır. Resmî Gazete’de yayınlanan YSK bildirisine göre oylama sonuçları şöyledir: 

Seçmen olarak oy kullanması gerekli kişi toplamı 12.735.009 

Halkoyuna katılanların toplamı: 10.322.169 

Muteber bulunanların toplamı: 10.282.561 

Muteber bulunmayanların toplamı: 39.608 

Evet oyu verenlerin toplamı: 6.348.191 

Hayır oyu verenlerin toplamı: 3.934.370