Kasım
sayımız çıktı

Eski İpek Yolu yeniden aktif

Uzun mesafeli kervan ticareti, Eski İpek Yolu’na ismini vermişti. Bugün ise Kazakistan’ın kara limanı Khorgos’a gelen mallar, buradan konteynerler vasıtasıyla Avrupa’ya taşınıyor. Bir zamanlar taşınan Çin porselenlerinin içine, kırılmasın diye toprak konurken, şimdi straforlar bilgisayarları sarıp sarmalıyor.

Eski İpek Yolu’nun kendine göre bir raconu vardı. Bu bölgede, özellikle de Taklama­kan çölü etrafında Tanrı Dağları’nın gü­ney, Kunlun Dağları’nın kuzey eteklerindeki vaha şehirlerinden hareketle, kısa mesafeli kervan ti­careti hakimdi. Öte yandan daha az olsa da, uzun mesafeli kervan ticareti de kaynaklarımızda tas­vir edilmektedir. Bugün ise durum çok değişti.

Tarihten bir yaprak gibi olan bu tasvirlerden biri, uzun mesafeli kervan ticaretini ayrıntılı bir şekilde ele alan Benedict de Goes’a aittir. Bu seyyah 1603’te Yarkent’ten hareketle Çalış, Piçan ve Turfan’dan geçmiş, sonra da yol­larda telef olmuştur. Onun Yarkent’de hazırlanan kervan hakkında verdiği bilgiler, bu işin diplomatik ve bürokratik aşamalarını öğrenmemize vesile olur. Goes, Yarkent’te bulunduğu sırada Kâbil’li tüccarların kervanı dağılmış ve yeni bir kervanın teşkili ise 1 yıl kadar sürmüştü. O sırada Doğu Çağatay Hanı olan Muhammed Han’ın kendi adına Çin imparatoruna gidecek kervanı bir çeşit ihaleye çıkart­tığı ve iki yüz torba misk tutarındaki yüksek ücreti veren kişiyi kervanbaşı olarak tayin ettiği görülmektedir. Ayrıca han bu kervanbaşına kendi namına elçilik yapma salahi­yetini vermişti. Kervana katılanların da kervanbaşının emrinde olduğu han tarafından tasdik edilmişti. Bundan sonra hediyeler sunmak ve külliyatlı miktarda ödeme­lerde bulunmak suretiyle kervanbaşı, kendisinden başka dört kişiye daha elçi payesinin tevcihini sağlamıştı. Kısa­cası Çin kaynaklarının Tarım Bölgesi’nden gelen diploma­tik misyon olarak kaydettikleri bu seferin arka planı çok başka idi.

Kervana katılan diğer yetmiş iki kişi de kervana katıl­ma hakkını satın almışlardı. Böylece “Hıtay’a (Çin) giden kervan kendisine bir sefaret heyeti süsü vermiş oluyordu; zira o memlekete başka türlü girmelerine imkan yoktu”. Kervan nihayet yola çıktıktan sonra da Yolçı (yani yolcu) denilen bir yerde hükümdar tarafından verilmiş olan bel­geler kontrol edilmiş ve çıkış vergisi ödenmişti.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı image-675-366.jpg

Burada “diplomatik” ilişkileri yürütenlerin hükümdarlar ve onların temsilcileri olan bürok­ratlar değil de, tüccarlar olduğu açıkça görülmek­tedir. Ancak hükümdarlar kendi adlarına yapılan bu kervan seferlerine izin vermekle belli bir gelir sağladıkları gibi, kervan çıkışlarını vergilendir­mekle de bu geliri arttırmış oluyorlardı. Kervan­ların hareket tarihlerinin, Çin’den verilmiş olan izinlere bağlı olduğunu belirten Benedict de Goes, tüccarların her yıl Çin’e gidemediklerini ve ne zaman gitmeleri gerekti­ğini bildiklerini söylemektedir. Özel olarak belirtilen za­manların dışında gelen heyetlerin de, yeni yıl veya culûs gibi münasebetlerle gelmeleri gerekiyordu.

Halbuki durum şimdi öyle değişti ki, New York Times Kazakistan’ın kara limanı diye Khorgos yakınında Nur­kent adlı; içinde bir okul, yuva ve dükkanlar olan yeni bir yerleşimden bahsediyor. Burada oturanlar vinç operatör­leri, demiryolu işçileri ve gümrük memurları gibi gayet sı­nırlı bir grup. Havanın -40 dereceye düştüğü bu bölgede, Çin’den Orta Asya’ya gönderilen bilgisayar gibi teknik ak­sam donmasın diye konteynerler ısıtılıyor, yazın da soğu­tuluyor. Bugün Topkapı Sarayı’nda bulunan Çin porselen­leri kervan yoluyla nakledilirken, porselenler kırılmasın diye hurçlara toprak konur, toprağın içine fasulye ekilirdi. Yol boyunca sulanan toprağın içindeki fasulyeler filiz ve­rir, bu filizler de bugün bilgisayarları koruyan strafor gibi porselenleri sarıp sarmalardı. Demek vasıtalar değişse de yöntemler değişmiyor.

Bu kara limanı daha da gelişeceğe benziyor. Zira Çin’den malları Avrupa’ya deniz yoluyla göndermek 40-50 gün alıyor; halbuki buradan göndermek yarı yarıya zaman kazandırıyor. İşin mali cephesine gelince… Bir konteyne­rin karayolu ile gitmesi denizyoluna göre 10 misli daha pahalı, ama uçaktan gene de daha ucuz. Nurkent Khor­gos’takiler ileride mekanize yöntemler kullanarak, masra­fı azaltmayı planlıyorlar. Burası gerçekten bir kara limanı; gelişmesini Çin kadar Kazakistan da destekliyor.