Kasım
sayımız çıktı

Eston toprağında yatan vatan evladı şehitlerimiz

Türkiye’den yaklaşık 4 bin km. uzaklıktaki Estonya’da, bundan 142 yıl önceki Osmanlı-Rus Savaşı’nda (93 Harbi) esir düşen ve Ruslar tarafından götürüldükleri esir kampında şehit olanlar yatıyor. 2008’de Rakvere kasabasında açılan şehitlikteki insanlarımızdan sadece ikisinin kimliği tespit edilebilmiş: Hasan Süleyman ve Mehmet Ödemiş.

Hayli soğuk bir sonba­har günü kabristanın içinde yürüyoruz ama bir türlü aradığımızı bulamıyo­ruz. Rüzgara karşı dik durmaya çalışırken oğlum Deniz’in sesi geliyor koştuğu taraftan:

“Anne, bayrağımız burada”.

93 Harbi’nde (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) esir düş­müş Türk askerlerini onur­landıran anıtı ziyaret etmek için Estonya’nın başkenti Tal­linn’den 90 km. kadar doğuda bulunan Rakvere’deyiz.

Rakvere ufak bir turistik kasaba ve aslında kalesiyle meşhur.

Estonya’da şehitlik olduğu­nu tesadüfen öğrendim; kimin aklına gelir 1877-1878 Rus Sa­vaşı’nda esir düşen askerlerin kaderinin Rakvere’de sonla­nacağı?

Eston ve Türk devletle­ri arasındaki politik ilişkiler 1918 sonrasına yani her iki devletin de modern tarih za­manına rast geliyor. Estonlar 93 Harbi sırasında Rus hü­kümranlığı altında.

93 Harbi’nin Türk esirleri 93 Harbi’nde esir düşmüş Türk askerlerini onurlandırmak için yapılan anıt, Estonya’nın başkenti Tallinn’den 90 km. kadar doğuda bulunan Rakvere’de…

19. yüzyılda -sadece mütte­fik desteği ile kazanılan Kırım Savaşı hariç- neredeyse sava­şın tüm cephelerinde Ruslara yenik düşen Osmanlı Devleti önemli miktarda toprak kay­bı yaşamış; iki ülke arasında sınırlar değişmiş, göçler ya­şanmış ve esir değişimine gi­rişilmiş.

Savaşı takip eden yakla­şık 15 ay boyunca Rus Çarlı­ğı’nın çeşitli bölgelerinde esir hayatı yaşayan bu askerlerin gündelik hayatı, iaşesi, ulaşı­mı ve memlekete iade işlem­leri, 1877’de yürürlüğe giren 62 maddelik uluslararası Rus Esir Hukuku tüzüğüne göre idare edilmiş.

Bir de esirken hayatını kaybeden askerlerimizin ne olduğu, nerde gömüldüğü ve şimdilerde nasıl onurlandırıl­dığı meselesi var.

Geniş Rus coğrafyasına dağılan Türk esirlerin bir kıs­mı (yaklaşık 430 asker) Es­tonya’nın güneyindeki Pärnu şehrine gelmiş; daha sonra yürüyerek kuzeyde bulunan Rakvere’ye Temmuz 1878’de varmışlar. Plevne-Pärnu ara­sı 2648 km ve Pärnu-Rakvere arası da 177 km!

Osmanlı aleyhtarı Rus pro­pagandasına rağmen Eston halkı Türk esirlerle dostça ilişkiler kurmuş; küçük mem­leketlerini yürüyerek geçen bu esir askerlere yiyecek, giyecek yardımında bulunmuşlar.

Şehit düşmüş askerlerin anısına Şehitlikte bulunan anıtta, Hasan Süleyman, Mehmet Ödemiş ve 1878’de şehit düşmüş diğer savaş esiri Türk askerlerinin anısı yaşatılıyor (üstte). Şehir merkezinin 3 km kadar dışında Tõrma mezarlığının içinde bulunan şehitliğin yol üzerinde bir tabelası da var (altta).

O zamanlarda Rakvere’de yaşayan üç Tatar ailesi, bu as­kerlerin oraya gittiğini, bunla­rın 150 kişi kadar olduğunu ve ölenlerin de Tõrma mezarlığı­na gömüldüğünü söylemiş.

Bu Tatar ailelerin günü­müzdeki üyeleri hâlâ Rakvere ve Tallinn’de yaşıyor. 2005- 2009 arası Estonya’nın Tür­kiye Büyükelçisi Şule Soysal, anıt girişimine başladığında bu ailelerin bilgisine başvur­muş. Estonya Devleti’nin de desteği ile Tõrma kabristanın­daki şehitlik hayata geçmiş.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı image-262.png

11 Kasım 2008’de dönemin Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Büyükelçi Şule Soysal ile bir­likte anıtın açılışını yapmış. Şu anda içimizi ısıtarak dalga­lanan bayrağımızın ve anıtın bakımı Tallinn’de bulunan bü­yükelçiliğimiz tarafından ya­pılıyor. Estonya’nın başkenti Tallinn’den Rakvere’ye trenle veya otobüsle yaklaşık 1 saatte gidiliyor. Şehitlik, şehir mer­kezinin 3 km kadar dışında Tõrma mezarlığının içinde ve yol üzerinde tabelası var.

Rakvere’ye gitmişken 12. yüzyıldan kalma kalesini de gördük. İçinde şövalyelerin tam teşkilat dolaştığı, ziyaret­çilere kılıç gösterisi yaptığı şahane bir mekan. Ok talimi yapılıyor, ata biniliyor ve he­deflere balta atılıyor.

Dönüş yolu zihnimizde “Vatan neresidir, büyük devlet olmak ne demektir?” sorula­rıyla başbaşa ama hem soğuk­tan hem de duygusal yorgun­luktan sessizlik içinde geçti.